Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com / Son günlerde Türkiye’nin terör örgütleriyle mücadelesinde ciddi hareketlilik yaşanıyor. Bu kapsamda Suriye ve Irak’ta, terör örgütü PKK ve bağlı örgütlere yönelik başlatılan “Kış Kartalı Harekatı” büyük ses getirmiş durumda. Türkiye’nin, terör örgütü PKK’nın doktrinizasyon merkezi haline getirdiği ve “mülteci kampının” bulunduğu Mahmur yakınlarındaki Karacak Dağı bölgesinin yanı sıra Sincar ve Suriye’nin Derik bölgesindeki PKK/YPG unsurlarına yönelik eş zamanlı operasyonlarda örgüte büyük darbe vurduğu görülüyor.

Haberin Devamı

Operasyon sonrasında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani’nin, sürpriz olarak nitelendirilebilecek şekilde Ankara’yı ziyaret edip Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la bir görüşme gerçekleştirmesi dikkat çekici oldu. Görüşmenin gerçekleştiği saatlerde de IKBY Hükümet Sözcüsü Jotyar Adil, IKBY Bakanlar Kurulu toplantısının ardından bir açıklama yaparak Türkiye’nin operasyonlarının sebebinin PKK olduğunu, örgütün IKBY’yi zayıflatmayı amaçladığını söyleyerek, söz konusu operasyonları desteklediklerine dair mesaj verdi.

Tavır değişikliği

Bu noktada IKBY’nin, daha da özelde Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) terör örgütü PKK ile mücadelede aynı çizgide olduğu, örgüte karşı tavır değişikliğine gittiği görülüyor. Zira Türkiye’nin son 2 yıldır Irak’ın kuzeyinde dağlık alanlardaki PKK üslerine yönelik operasyonları, örgütün kırsal ve dağlık alandan şehir merkezlerine doğru inmesine neden oldu. Bu durum, şehir merkezleri ve çevre kontrolünü sağlayan KDP’li peşmergeler ile PKK militanlarını zaman zaman karşı karşıya getirdi, çatışmalar yaşandı.

Bununla birlikte PKK, kendisine yakın yerel unsurları da kullanarak başta Sincar ve Mahmur olmak üzere şehir kontrolü sağlayarak kapalı kontrol alanlar oluşturuyor. Böylece terör örgütünün varlığını besleyebilecek bir yapı ortaya çıkartılmaya çalışıyor.

Karşıtlar konsolide oluyor

Bu arada Türkiye’nin operasyonları sonucu Irak ve Suriye’deki Türkiye karşıtı güçlerin konsolide olduğu görülüyor.

Haberin Devamı

ABD öncülüğünde, sözde terör örgütü DAEŞ’e karşı kurulan, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Komutanı Mazlum Abdi (Kobani), daha önce “PKK ve Türkiye arasındaki savaşın bir parçası değiliz” söylemini değiştirip, Türkiye’nin operasyonlarının savaş ilanı olduğunu öne sürdü. Bu açıklama da, bir kez daha PKK ile YPG arasında fark olmadığını daha ortaya koymuş oldu. Hatta DAEŞ’le mücadele bahanesinin arkasına sığınarak, Türkiye’nin operasyonlarının bu mücadeleyi baltaladığını iddia etti. Bunu söylerken, Haseke’den YPG’nin kontrolündeki hapishaneden “kaçan” ve hem Irak hem de Suriye’yi tehdit eden DAEŞ’li teröristleri de görmezden geldi.

Aynı yönde açıklamalar Irak’taki İran destekli Şii milis gruplar ve siyasiler tarafından da dile getirildi. ABD’nin terör örgütleri listesindeki Şii milis grubu Asaib Ehlil Hak’ın lideri Kays el-Hazali, Türkiye’yi “işgalci” diye niteleyip, gereken cevabın verileceğini öne sürerek tehdit etti. Yine İran’a yakınlığıyla bilinen bir başka Şii milis yapılanması olan Seyyid el-Şüheda Tugayı Genel Sekreteri Ebu Ala el-Velayi ile İran’a yakın Şii milis grupların siyasi organlarının öncülüğünde kurulan Fetih Koalisyonu ve Şii Koordinasyon Çerçevesi liderlerinden Hamid Musevi de benzer açıklamalar yaptı.

Haberin Devamı

Irak’ta Türkiye karşıtı cephe

Söylemden eyleme

Türkiye’ye yönelik tehdit, söylemle de sınırlı kalmadı ve Irak’ta yapılan operasyonlar sonrası Türk askerlerinin de bulunduğu Musul’un Başika bölgesindeki Gedu askeri üs bölgesine füze saldırıları düzenlendi. Saldırıyı “Özgür Sincar” diye, daha önce adı duyulmamış “gölge/hayalet” bir örgüt üslendi.

Bu taktik, daha önce Erbil ve Bağdat havalimanlarına saldırı düzenleyen milis grupların saldırılarını hatırlattı. Nitekim tanınmış Şii milis gruplarının ABD’ye yönelik tehdit açıklamaları sonrası, daha önce adı duyulmayan Usbat al-Thaereen, Seraya Evliyaü’d-Dem, Rab’allah gibi isimlerle saldırlar düzenlenmişti. Şimdiyse aynı şekilde “Sincar” vurgusu ile ön plana çıkan bir yapının Türkiye’yi hedef almış olması, stratejinin benzerliğini de ortaya koydu. Zira, İran’a yakın Şii milis gruplar ile PKK’nın Sincar’da kurmuş olduğu ve üyelerinin çoğunluğunu Iraklı Yezidilerin oluşturduğu YBŞ (Yekineyen Berxwedana Şingal - Sincar Direniş Birlikleri) örgütü arasındaki işbirliği, yeni ve gizli değil. Söz konusu yapı, Şii milis grupların çatı yapılanması Haşdi Şaabi bünyesindeki 80. Tugay olarak ifade edilen Feth’ul Mubin (Görünen Zafer) isimli yapı içerisine alındı ve üyelerine, Haşdi Şaabi bütçesi kapsamında Irak hükümetince maaş ödeniyor.

İlginç bir denklem

Haşdi Şaabi, her ne kadar Irak Başbakanlığı’na bağlı resmi güvenlik gücü haline gelse de, hükümetin bu yapı üzerinde tam denetim sağlayabildiğini söylemek zor. Özellikle İran’a yakın Şii milis grupların etkinliği, Irak hükümetinin Haşdi Şaabi üzerindeki kontrolünü zorlaştırıyor. İran’a yakın bu Şii milis gruplar, Haşdi Şaabi’nin meşruiyetini koruma kalkanı haline getirirken, bu kalkanı kullanarak bir terör örgütü ile söylemsel ve eylemsel temelde buluştukları görünüyor.

Gedu askeri üs bölgesine yapılan son saldırının detayları henüz ortayadı. Ancak daha önce üsse yapılan saldırının, PKK/YBŞ unsurlarınca Başika’daki Maklub Dağı bölgesinden düzenlendiğine dair kanıtlar bulunmuştu. Sahadaki kaynaklar, buranın sadece PKK/YBŞ unsurlarının kullanabileceği bir bölge olduğunu ifade ediyor. Bu noktada ilginç bir denklem oluşuyor; DAEŞ’le mücadeleyle kendini meşrulaştırmaya ve uluslararası kabul görmeye çalışan PKK/YPG/YBŞ yapılanması, diğer yandan Haşdi Şaabi’yi araçsallaştırıyor. Bu durum bölgede istikrarsızlık ortaya çıkaran faktörlerin bir arada hareket ettiğinin göstergesi.