Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com / Uluslararası kamuoyunun gözü Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı işgal girişimine odaklanmışken, ABD’nin 20 Mart 2003’teki Irak işgalinin üzerinden 19 yıl geçti. Her ne kadar ABD’nin muharip askerleri ülkeden çekilmiş olsa da, geçen bu süre içerisinde işgalin izleri ve bıraktığı miras, Irak’ı büyük bir kaosa götürmüş durumda. Nitekim bugünlerde, 10 Ekim 2021’de yapılan seçimlerin ardından ülkeyi 4 yıl yönetmesi beklenen yeni hükümeti kurmak için çalışmalar yapılsa da, gruplar arasındaki ayrışmalar nedeniyle hükümetin ne zaman kurulacağına ilişkin bir tahminde bulunmak güç. Zira 2005’te kurulan geçici hükümeti saymazsak, Irak’ta bugüne kadar en erken kurulabilen hükümet, 2014 yılında 4.5 ayda oluşabilmişti. En uzun hükümet kurma süreciyse 2010’da yaşandı ve neredeyse 10 ayı aldı. Bugün de, seçimlerin üzerinden yaklaşık 5.5 ay geçmiş olmasına rağmen halen bir hükümet kurulabilmiş değil.

Haberin Devamı

Ülkedeki yıkım, terör, uzlaşmazlık, toplumsal ayrışma, ekonomik çöküntü, yolsuzluk, nepotizm, dış müdahale gibi sorunlar, Irak’ın damarlarına işlemiş durumda. İşgalin ardından 19 yıl geçse de, Irak’ta kurumsal bir devlet yapısı kurulabilmiş değil. Etnik ve mezhebi ayrışmaya göre şekillenen yönetim yapısı, anayasal bir kural olmasa da, teamüle dönüşmüş artık.

Zincirlerini kırması zor!

Bugüne kadar başbakan hep Şii Araplardan seçilirken, cumhurbaşkanı Kürt, parlamento başkanı ise Sünni Arap. Bu bölüşüm, siyasetin ana omurgasını da oluşturuyor. Her ne kadar 2021 seçimlerinin galibi Mukteda es-Sadr “ulusal çoğunluk hükümeti” kurulması konusunda “milli ve mezhepçilikten uzak” bir yapı oluşturmak istediklerini söylese de, hem seçilen parlamento başkanı hem de açıklanan başbakan ve cumhurbaşkanı adaylarına bakıldığında, etnik ve mezhepsel ayrışma teamülünden vazgeçilemediği görülüyor. Bu teamülden vazgeçilemediği sürece de, Irak’ın zincirlerini kırması ve umutlu bir geleceğe ulaşması zor.

Aslında işgalle birlikte Irak halkı hiç alışık olmadığı bir ortamla karşılaştı. Zira 1920’de kurulan modern Irak’ta, 2003’e kadar güçlü merkezi otoriter algıların hâkim olduğu yönetimler vardı. 1920-1932 arasındaki İngiliz manda rejiminden hemen sonra Krallık Deklarasyonu ile bağımsız bir statü kazanan Irak, 1958’e kadar monarşi ile yönetildi. 1958’de bir darbe ile cumhuriyet ilan edilse de istikrarlı bir yönetim yapısı oluşturulamadı ve 1979’a kadar ülke darbelerle karşı karşıya kaldı.

Haberin Devamı

1979’da Saddam Hüseyin’in devlet başkanı olması ile birlikte 2003’e kadar güçlü bir diktatöryal yönetim ülkeye hâkim oldu. Şimdi düşünün; 1920’den 2003’e kadar güçle iktidarı elinde tutmaya çalışan yönetimlerin boyunduruğunda yaşayan bir halkın, bir anda “demokratik” ve idari olarak federal bir yapıya geçmesi ne kadar mümkün olabilir?

Devlet işlemez halde

Nitekim Irak’ta da çok mümkün olmadı ve ABD işgali adeta “pandoranın kutusunu” açtı, ülkenin genleriyle oynadı. Federal yapıyla birlikte neredeyse 85 yıl güçlü merkezi otoriter algılarla yönetilen bir ülkede, zayıf bir merkezi yönetimin kurulması, her grubun kendi güçlü olduğu bölgede “yerel krallıklarını” oluşturmasının önünü açtı. Bu durum, ülkedeki etnik ve mezhepsel kimlik üzerine kurulan yönetim yapısıyla birleşince, yönetimsel bir istikrarsızlık ortaya çıkardı. Bütün gruplar hükümet içerisinde elde ettikleri pozisyonu, devlet çıkarı yerine grupsal çıkarları için kullandı. Böyle olunca da devlet işlemez hale geldi.

Haberin Devamı

Bugün itibariyle Irak, kanıtlanmış petrol rezervleri açısından 145 milyar varille OPEC ülkeleri arasında Suudi Arabistan’dan sonra ikinci, dünyada en fazla petrol rezervine sahip 5’inci ülke. Buna rağmen ülkede temel kamu hizmetlerinin sağlanması konusunda dahi ciddi problemler yaşanıyor.

Irak’ta elektriğin 24 saat verilebildiği hiçbir yerleşim yeri yok. Sıcaklığın zaman zaman 60 derecelerin üzerine çıktığı yaz aylarında günlük 8 saate kadar düşebiliyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre yaklaşık 40 milyonluk nüfusa sahip Irak’ta, yaklaşık 10 milyon kişinin su kıtlığıyla karşı karşıya olduğu hesap ediliyor. Yaklaşık 7 milyon kişinin ise sağlık hizmetlerine ulaşımının sınır olduğu biliniyor. Zira Irak, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ne göre yolsuzluk indeksi açısından 180 ülke arasında 23. sırada.

Ülkenin nüfusunun yüzde 70’inden fazlasını oluşturan 35 yaş altı gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 40’ın üzerinde. Bu nedenle ülkedeki gençler, ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, dışarıya gitmenin yollarını arıyor. Nitekim Iraklı gençlerin bir kısmının Avrupa kapısı yüzünden Ukrayna saflarından savaşmak istedikleri bir kısmının da salt Rusya’ya gitmek için bu ülkenin saflarında savaşmak istediğine yönelik yerel medyada haberler yapılıyor. İşgal yüzünden çöküşün eşiğinde bir ülke olan Irak’ın genç nüfusunun yurt dışına kaçmak için başka bir savaşı “fırsat” olarak görmesi ülkenin geleceğine olan umutsuzluk açısından ilginç bir ironi. Belki de Batı felsefesinin önemli düşünürlerinden Thomas Hobbes, “homo homini lupus - insan insanın kurdudur” sözüyle gerçekten haklı.