Dünyamız krizlerle dolu yılların içine girdi. Ekonomik kriz içinde artan ekonomik sorunlar, AB ülkeleri içindeki krizli ülkeler, ABD’nin feth kararları hepimizi ekonomiye yönlendirdi. Ülkemizdeki ekonomi de bu krizler içinde yüzüyor. Fakat dünyayı ilgilendiren bir kriz son aylarda meydana geldi.
Asıl yük kimde?
Öncelikle Afrika ülkelerinden İtalya’ya, Yunanistan’a botlarla kaçan mültecilerin, botları battığı zaman İtalyan polisleri insanları kurtarmadı. Bir adım daha ileri gidelim. Yapılan araştırmalarda İtalyan polisinin bazı botları batırdığı haberini de almış bulunuyoruz. Aynı gelişme Yunanistan’da da geçerliydi. Yunanistan, aldığı mültecilere bir dilim ekmek bile vermezken, mülteci krizinin yükünü çeken iki ülke ortaya çıktı. Birincisi; Türkiye. İkincisi; Lübnan.
Türkiye 2,2 milyon Suriyeli mülteci alırken Lübnan’da bu sayı en az bizdeki kadar. Afganistan’dan kaçanlar, Iraklı Kürtler, Suriyeliler, Afrika ülkesinden gelenler Avrupa’ya hücum ediyor. İlginç tarafı, Müslüman ülkelerin Suudi Arabistan başta olmak üzere Katar, Birleşik Emirlikler, Kuveyt gibi ülkelerin kılı bile kıpırdamıyor.
Türkiye donanımlı
Mülteciler konusunda Amerika’dan hiçbir açıklama yok. Yürüyerek veya yüzerek gelemeyeceklerinden hareket ettiğimiz mülteciler konusunda bir duyarlılık görmüyoruz. AB ülkelerinden Almanya da artık mültecileri önleyemeyeceklerini anlayıp yürüyerek sınırları geçtiklerini gördükten sonra bir duyarlılık çöktü. Angela Merkel, eğer ciddiyse önemli bir adım attı. 8000 mülteci alacaklarını ve 2016 bütçesine 10 milyar euro’luk bir harcamayı öngördüklerini belirtti. Bunun doğru olup olmadığını önümüzdeki yıl göreceğiz.
Fransa ve İspanya’dan ise mülteciler konusunda hiçbir ses yok. Bu konuda küçük ülkelerin de bir duyarlılık göstereceğinden hareket ediliyor. Hollanda bugünkü gayrisafi milli hasılasıyla en azından 300 bin mülteciye yer açacak gibi görünüyor.
Türkiye bundan sonra mülteciler için bir transit ülkesi haline gelebilir. Türkiye, ülkeye gelen mültecilerin büyük bir çoğunluğuna, çok güzel kamplar hazırladı ve her türlü altyapıyı sağladı. Bunların en büyüklerinden biri olan Midyat’taki mülteci kampını gözlerimle gördüm. Midyat Kaymakam’ının bu konudaki çalışmaları karşısında şapka çıkarmak lazım diye düşünüyorum.
Dünyada doğudan batıya mülteci gücü iş gücü devam edecek. Türkiye bu konuda tam bir anahtar ülke. Türkiye, 380 bin yasal yabancının yanında 2 milyon kaçak göçmene kucak açan ve 2,2 milyon Suriyeliyi yaşatan bir ülkedir. Bunun nüfusa oranı % 6’dır. Buna karşılık Türkiye dünyada kendi nüfusuna göre en fazla göçmeni yurt dışında yaşatan ülke konumundadır. 6,8 milyon insanımız, göçmen olarak dünyanın bir çok ülkesinde yaşıyorlar. Türkiye bu açıdan G-20 Zirvesi gerçekleşmeden evvel Ekim ayında bir göç zirvesi yapmalı ve dünyadaki göç trafiğindeki rolünü burada vurguladıktan sonra kendi yaptıklarının başında başta BM, AB, Avrupa Konseyi, İslam İşbirliği Örgütü’nün neler yapabileceğini dile getirmesi gerekir. Türkiye bu şansı G-20 başkanlığı sürecinde iyi kullanmalı.