Geçen hafta üç ilginç tarihi olay oldu şu dünyada: Birincisi, 13 Şubat’ta Almanya’nın Dresden kentinde II. Dünya Savaşı’nın sonlarındaki müttefik bombardımanının yıldönümünde, bu bombardımanı kınama bahanesiyle asıl faşizmi kutsayan bir gösteri yapmaya kalkan bin kadar neo Nazi’yi, kent ahalisinden oluşan 10 bin kişilik bir “sıradan insan zinciri” durdurdu ve bu faşistleri oracıkta “etkisiz hale getirdi.”
68 yıl önce müttefiklerin masum Dresdenli sivilleri yakıp parçalaması korkunçtu evet, ama bu günümüz faşistlerinin gövde gösterisi için kullanılamazdı. Günümüzün Dresdenli sivilleri bu riyakârlığa geçit vermedi. Kim bilir, şu sıralarda her yerde o çirkin başını kaldırmaya başlayan azgın sağ karşısında bir özgürlükçü demokrasi hareketinin serpilip gelişmeye başlamasının işaret fişeklerinden biridir bu da.
BORU HATTI EYLEMİ
Aynı gün, ABD Başkanı Obama’nın “Birliğin Durumu” adıyla ulusa sesleniş konuşmasını yapmasından saatler sonra, Beyaz Ev’in önünde toplanan bir grup insan, onun dünyanın en kirli yakıtını, bitumen petrolünü Kanada’dan ABD’ye taşıyacak boru hattına izin vermemesi için gösteri yaptı. Oyuncular, bilim insanları, din adamları, yerli reisleri, toprak sahipleri, çiftçiler, aktivistler ve sıradan insanlar... Toplam 48 kişi kelepçe vurularak gözaltına alındı. Aralarında, gösteriyi düzenleyenlerden Sierra Club direktörü ve başkanı da vardı. Daha çevre’nin ‘ç’si ortada yokken kurulmuş, dünyanın herhalde en eski ve en büyük çevre örgütü olan Sierra Club, 120 yıllık tarihinde ilk kez bir tabuyu kırıyordu: Demokratik bir kitle örgütü olarak oylamasını yapmış, yalnızca “yasal” yollardan mücadele etmek için artık çok geç olduğunu, onun ötesinde sivil itaatsizlik eylemlerine geçeceğini karar altına almış ve bu tarihi kararı oracıkta, Başkan’ın ikametgâhının önünde uygulamaya geçirmişti.
Ve ertesi gün: “Sevgililer Günü”nde, asıl “V- Günü/Bir Milyar Yükseliyor” hareketi yaşandı. Dünyanın dört bir yanında bir milyar kadın ve onları seven bütün erkekler işlerinden, evlerinden, okullarından çıkıp ayağa kalktılar ve dansettiler. Herkesin hedeflerini tek tek yerel olarak belirlediği küresel bir hareketti bu. Herkesin kendi hikâyesi, kendi öfkesi, kendi haykırışı, ama tek bir dans! Filipinlerin 7 bin küsur adasından Türkiye’nin 50 küsur şehrine kadar 205 ülkeyi, yani tastamam bütün dünyayı sarıp sarmalayan müthiş bir coşku ve öfke ateşi. 1 milyar kadının ve genç kızın hayatında en az bir kez tecavüze uğrayıp şiddete maruz bırakılması, her dakikada bir ırza geçme olayı yaşanması gibi vahşi istatistikler daima birer “münferit vaka” olarak görülegeldi. Ama sonunda, basta!
EVRENSEL BAŞKALDIRI
Bu küresel dehşet fenomenine karşı evrensel ve tarihi bir başkaldırı hareketi nihayet başladı işte. Tanınmış uluslararası oyuncular, sinemacılar, akademisyenler, ilerici siyasetçi ve aktivistler tarafından kuvvetle desteklenen bir hareket bu. Şimdiye kadar ömürlerinde birlikte çalışmamış, bir araya bile gelmemiş bireyler ve gruplar, büyük bir doğallıkla -adeta kendiliğinden- buluşup coştular. Herkesin hedeflerin tek tek yerel olarak belirlediği küresel bir hareket oldu. Herkesin kendi hikâyesi, kendi öfkesi, kendi haykırışı, ama nihayetinde tek bir dans! Tarihi hareketin başını çeken yazar ve aktivist Eve Ensler, “Bugüne kadar yaptığımız hiçbir şey bu kadar hızlı yayılıp bu kadar kolay olmamıştı” diyor. “Tabular ve sessizlik kumkumaları her yerde yerle bir oldu, bireyler ve gruplar radikal bir şekilde sokağa döküldü, şiddeti daimi kılan dünya çapındaki bu ataerkil sistemi gözler önüne seriverdi.”
Kıpır kıpır bir dünyada üç günde üç önemli başkaldırı. Hayli heyecan verici! Ne ki, haftayı yalnızca bunlarla kapattığımızı düşünürsek fena halde yanılmış olabiliriz. Asıl büyük hadise bugün çünkü! Birlikte not düşelim mi: Dünyaya dev bir göktaşı çarpması ya da nükleer savaş gibi kozmik çapta bir olay patlak vermezse, bugün, 17 Şubat Pazar, iklim değişikliği konusunda tarihte görülmüş en büyük gösteri ve yürüyüş gerçekleşmiş olacak.
ETİK MESELESİYDİ
Sierra Club, 350.org ve Hip Hop Caucus hareketlerinin çağrısıyla ABD’nin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından yaklaşık 165’i, tarihlerinde ilk kez bir araya gelerek başkent Washington’da (DC) ortak bir eylem yapıyorlar. Başkan Obama’ya halka sesleniş konuşmasında verdiği sözleri yerine getirmesi, eyleme geçmesi konusunda benzeri görülmemiş bir taban baskısı oluşturmaktalar. Sizin bu satırları okuduğunuz saatlerde hayatın her kesiminden onbinlerce insanın (hatta, belki bir umut, 100 bin sayısından bile bahsetmek mümkün olabilir! Sierra’nın 1 milyon 400 bin kayıtlı üyesi var!) başkentin meydanlarında ve Beyaz Ev’in önünde gerçekleştirmekte olduğu bu devasa kitle gösterisi, yalnız ABD’nin ve Amerikan vatandaşlarının değil, şu yeryüzünde yaşamakta olan tüm insanların, hatta yalnız insanların da değil, tüm canlıların kaderini büyük ölçüde etkileyecek boyutta.
Sierra Club’ı tarihte eşi görülmemiş sivil itaatsizlik kararı almaya götüren şey çok netti aslında: Yanlışlara karşı doğruları savunma meselesinden ibaretti. Etik meselesiydi yani. Ahlâki değerler meselesi. Vicdan meselesi.
Derneğin yönetici-direktörü Michael Brune berrak bir dille şöyle yazıyordu: “Küresel bir krizin gözlerimizin önünde kat kat açılıp yayılmasına tanık oluyoruz. Hele nasıl durduracağımızı bildiğimiz halde bir kenara çekilip bunun olmasına izin verirsek bu, vicdana da, ahlâka da aykırı olur. Başkan’ın dediği gibi, ‘çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara ihanet etmiş’ oluruz. Meseleyi daha basit koyamayız aslında: Ya, bilinen fosil yakıt rezervlerinin en az üçte ikisini toprağın altında bırakırız, ya da bildiğimiz haliyle bu gezegeni yok edip bitiririz. Tabir caizse, seçimimiz bundan ibaret.”
HIZLI GİDİYORUZ!
Hareketin başını çekenlerden aktivist yazar Bill McKibben da 17 Şubat dev eylemini anlatırken bir kesinlikten söz ediyor: “Tabandan yükselen bu iklim hareketi içindeki bizler elimizden geldiği kadar hızlı ve güçlü bir şekilde gidiyoruz işte. (Hoş, fizik kanunlarının istediği kadar hızlı değiliz ya, neyse...) Belki yeterinde hızlı gidersek, bakarsınız, bu çok sabırlı başkanımız da rüzgârımıza kapılıverir. Ama biz onu beklemeyeceğiz” diyor McKibben. “Bekleyemeyiz.”
İkisi de haklı. Yerden göğe kadar haklı. Doğrusunu isterseniz, biz de bekleyemeyiz. Artık, bundan böyle, kimse bekleyemez. Tıpkı, aktivist Tom Weis’ın dediği gibi çünkü: “Bir zaman gelir, çocuklarımızın geleceği ve yeryüzündeki tüm canlılar adına direnmek gerekir. O zaman işte burada. O zaman işte şimdi.”
Yarın sabah, dünyayı farklı bir gözle görebiliriz, bakalım.
ÖMER MADRA
Açık Radyo kurucu ortaklarından, programcı ve yayın yönetmeni, Ankara Üniversitesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde dersler verdi, İnsan Hakları üzerine kitapları var. “Küresel Isınma ve İklim Krizi” adlı kitabı (Ümit Şahin’le beraber) yayımlanan Ömer Madra halen Mercator-İPM Kıdemli Araştırmacısı olarak da iklim değişikliğine karşı politikalar geliştirilmesi için çalışmalar yürütmektedir.
İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 03. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr