Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. YAVUZ ODABAŞI

1949 Bafra doğumlu olan Yavuz Odabaşı, AİTİA ve İşletme Yönetimi Enstitüsü mezunudur. Devlet bursu ile ABD’de doktara eğitimini tamamlamıştır. Erciyes Üniversitesi’nin kuruluşunda görev almış ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde çalışmıştır. Çok sayıda yayınına ek olarak ulusal ve uluslararası dergide hakemlik ve editörler kurullarında görev almaktadır.

Teknolojik gelişmelerdeki hızlı değişim, 2030’larda üniversitelerde popüler dersleri robotların verebileceği bir durumu yaratacak gibi görünüyor. “Robotlar köşede bekliyor” esprisi boş yere yapılmıyor günümüzde. Yurtdışındaki araştırmalar ve öğretim üyeleri ile yapılan görüşmelerde bu konuda öne çıkan fikirler şöyle:

Haberin Devamı

1. Teknoloji ile insan arasındaki denge nasıl kurulacak? Teknolojik tekillik (singularity) olarak bilinen ve yapay zekânın insan zekâsına yetişip, geçmesini ifade eden bu kavram, gerçekliği ne kadar yansıtıyor?

2. 15 yıl içinde öğretim işi akıllı makinalara bırakılacak mı? Robot-insan işbirliği ve ortak yaşamı “dijital yıkım” denilen toplumsal bir dönüşüm gerçekleştirecek. İnsan ve yapay zekâ birbirlerine yakınsadıkça, birçok profesyonel meslek kaybolabilecekken, alt yetenek düzeylerindeki çalışmaları da robotlar yapabilecek gibi görünüyor.

Espri yapan robot

3. Bilgisayarların “ne söylenirse, onu yapar olması” değişiyor. Tüm yasaları bilen “süper akıllı hukukçu”, “teşhis koyan, ameliyat yapan”, bilimsel araştırmaların teknik boyutunu yazan ve hattamuhabirlik yapan robotlardan söz edilmeye başlandı. Duyguları olan ve espriler yapan robotlar artık hayatımızdalar ve insanların bu konudaki talepleri de üst düzeyde. Örneğin, ev hizmetlerinde çalışan robot Pepper satışa çıktıktan 2 dakika sonra tükeniyor. Eğitim-öğretim alanında ABD’de robot öğreticiler yaygınlaşırken, G. Kore’dede sınıflarda yardımcı olması için yüzlerce robot öğretim yardımcısı çalıştırılıyor.

Sınıfların birer “eğitim fabrikası”, okulların “bilgi endüstrisi” haline çoktan geldiği bir dünyada daha çok insanı eğitilebilecek. Zaten öğrenci sayısının artışı, öğrenciyle birlikte geçirilen zamanın azalması ve maliyet baskılarıyla yüz yüze eğitimin olanaksızlaştığından yakınıyoruz. İşte bu noktada robotlar yardımcı olabilecek bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.Böylece öğrenme sıkıcı ve otomatik hale gelse bile, robotlar daha hızlı ve ucuz olmanın yanında, içeriği tam olarak kişiselleşmiş ve sorun çözmeye yardımcı olabilecek biçimde ihtiyaca yönelik hazırlayabiliyor. Diğer yandan, yaratıcı çalışmalara yönelebilecek, mentor rolündeki profesörün yerini robotların alması, öğrenmenin ahlaklı ve vicdanlı olma gibi insani yönleriningeri plana atılarak, bilginin mekanik olarak sunumunun, didaktik bir yaklaşımla yapılması belki de işin en kolayı. Ancak maliyet ve öğrenci sayısının baskısıyla “öğretme makinası” olarak mekanikleşmenin çok ötesinde, öğrenciyi ve toplumu anlamanın derin bir duygu, “iç ses” ve anlayış gerektirdiği unutulmamalı.

Haberin Devamı

Yaratıcılığı artırmak

Analitik aklın öne çıktığı günümüzde öğretmek, kafanın içine bilgi enjekte etmek değil, bireyin yaratıcılığını artırmak, bilgi edinme hünerini geliştirmektir. Bu açıdan, üniversiteler sadece bilgi aktarma, beceri kazanma yerleri değil, insan yetiştirme yerleridir. Öğrenciler öğrendiklerinin diğer alanlarla ve kendi deneyimleriyle bağlantısını kurabilmelidir.

Haberin Devamı

Robotların öğretici rolünün yerine getirebilirliği, meslek edinmededaha çok belirli becerileri öğrenip bunu iş yerinde defalarca tekrarlayarak, uygulayabilecek öğrenciler için geçerli olabileceği söylenebilir. Eğer daha az yaratıcı öğrenci isteniyorsa, robot kullanımı bunların eğitiminde daha uygun olarak kabul ediliyor, yaratıcı eğitimden daha çok.

Sonuç olarak, gelecekte makinalardan farklı olabilecek bir kariyeri yapılandırabilir miyiz sorusu temel odak noktası olacak. Ancak, bu gidişle, robotların insana destek olmasındansa, insanlar, robotları destekleyici olacak.Oysa başarı, öğreticilerin teknolojinin hizmetinde olmasında değil, teknolojinin öğreticilerin hizmetinde olmasında. İnsanı sevmemiz gerekirken, teknolojiyi sevip, insanı kullanıyoruz. Teknolojinin efendisi olmaktansa, sanki kölesi oluyoruz.

Anlaşılabilir olmak

Robotların insan gibi sorulara anlamlı yanıtlar verebildiği, karar vermenin yanında, duygularının, yaratıcılık özelliklerinin gelişmesi bekleniyor 20-30 yıl içerisinde. “Önemli olan anlatmak değil, anlaşılabilir olmaktır” sözü duygu-akıl çelişkisi değil, birlikteliğiyle bunu gerçekleştirebilir olacak.

Bilgi ve beceri elbette gerekli ancak yeterli değil.

Kabullenme, hoşgörü, dürüst ve tarafsız olabilmeyi de öğrenmeli. Erdem sahibi kılmak, sadece ders anlatımıyla olmadığından, eğitimde başarı için sosyal ve duygusal zekânın yanında iletişimle kişisel dokunma şart. İşte bu yüzden insani etkileşimi gerçekleştiren öğretmenler hep olacak. Robotların, gerçek öğretmenlerin yerini almada “bilgi aktarıcı” olmaktan çıkıp sorgulayamadıkları, kısaca mentorluk yapamadıkları için işleri şimdilik zor!