BÜLENT AKARCALI - 2011’de Japonya’nın Tohoku bölgesinde, 16.000 kadar ölü, 2531 kayıp ve 6157 yaralıyla sonuçlanan depremi takip eden büyük deniz hareketiyle oluşan tsunami bilgi dağarcığımıza eklendi. Buradan esinlenerek, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla oluşan hareketliliği, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana dış politikada yaşadığını tsunamiye benzetiyorum. Siyasi hafızam 1960’lara kadar gidiyor. Geçmiş bu döneme kıyasla yaşadığımız birkaç haftalık kısa sürede Türkiye kadar, aynı anda birbirinden değişik konu ve sorunlarda, bu denli diplomatik ve dış politika etkinliği yaşayan başka bir ülke olamadığını sanıyorum.
Cumhurbaşkanıyla, Dışişleri Bakanının yaşadığı hareketli gün ve haftalar, buzdağının görünen kısmıdır. Görünmeyen kısmında Cumhurbaşkanlığı bünyesinde ve Dışişlerimizde çalışanların adeta 24 saat sürekli ve yoğun çalışmaları yatıyor. Televizyonda şu ülkenin Başkanıyla, Bakanıyla görüşüldü, konuşuldu diye sunulan her haber, bilgi, birikim ve deneyim sahibi insanlarımızın saatlerce süren çalışmalarının sonucunda oluşuyor. Ülkeler arası saat farkları da göz önüne alınarak telefon konuşmalarının, yüz yüze görüşmelerin, toplantılara katılımın nasıl olacağı, hangi gün hangi saatte yapılacağı, ele alınacak konular üzerinde nasıl mutabık kalınacağı, konuşmaların tercümelerin yapılması ve tutanakların tutulmasını sanıldığı kadar kolay değildir. vs.
Bu düzenlemeleri yapmanın zorluğunun yanında bir de neredeyse aynı hafta içerisinde onlarca görüşme, ziyaret, toplantının sığması, gelen heyetlerin korunması, protokolü ve daha akla gelemeyen onlarca noktayı da biraz gözümüzde canlandırırsak, diplomasimizin nasıl zorlu bir sınavdan çok başarıyla geçtiğini anlarız.
Ankara’da ve kamuoyunda sınavdan geçmek de yeterli olmuyor. Ağzınızla kuş tutsanız, bozuk sesleri de dikkate almak zorundasınız.
Nasıl mı?
Yunanistan
Yunanistan medyası Karamanlis’e ikram edilen leblebi helvasına ilgi duyar ve TV’lerde Türk mutfağı tartışılırken ve genelde Türkiye lehine yazı çıkmayan Yunan medyasında adeta bir bahar havası eserken, Dışişleri Bakanı Dendias, Türkiye karşıtı politika izlemediklerini belirtip "Lütfen ülkemizin yaptığı her şeyi Türklük karşıtlığı gibi bir merceğin altında yorumlamayın" derken,
ABD
ABD'nin Atina Büyükelçisi Geoffrey Pyatt, Türkiye ile Yunanistan arasında sağlanan olumlu havanın aksine, kalkıp ABD’nin dış politika alanında 'Türkiye'nin saldırgan söylemlerini' de kapsayacak şekilde Yunanistan'ı desteklediğini söylüyor.
F 16’lar
ABD’den istediğimiz F-16 konusunda olumlu gelişmelere dair haberler çıkmaya başlarken, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Menendez, Türkiye’nin Biden hükümetiyle arasını düzeltmesinin başlı başına bir anlamı olmadığını belirterek, "F-16'ları istiyorlarsa S-400'lerden kurtulmalılar" mesajını veriyor.
2012-2019 yılları arası 5 yıl süren 12 ayrı federal suçtan yargılanıp, Obama’nın Başkan yardımcısı Biden sayesinde paçayı kurtaran ve genelde Biden’ın sözcülüğünü yapan bu Küba kaçkını zatı kullanarak bize aba altından sopa göstermeye kalkan mı var? Cevap vermeyeceğini bile bile, ben yine de, ABD’nin Ankara Büyükelçisi'ne soruyorum; “durup dururken Menendez denen adamla Atina’da ki Elçinizin görüşlerini Başkanınız Biden paylaşıyor mu? Yoksa hâlâ, Ukrayna’ya vermediği silahları YPG, PYG’ye vermeye devam mı ediyor? Dış politikanızda bu çelişkileri nasıl açıklarsınız?
-Yarın devam edecek-