Veri gazeteciliğinin etkin bir biçimde yapılabilmesi ve demokrasiye hizmet edebilmesi için devletin de demokratik yönetişim ilkesini benimseyerek şeffaf bir biçimde yurttaşlarına bilgiyi açabilen, açıklayabilen bir devlet olması gerekir. Bu da elbette basitçe e-devlet web siteleri düzenlenmesiyle erişilebilecek bir hedef değildir. Gazetecinin görevinin eleştirmemek olduğuna dair inancı içselleştiren bir devlet anlayışının güçlü olduğu bir ülkede ‘gerçek’ ya da sanal alemde veriye ulaşmak ve yorumlamak her zaman zor olacaktır.
İnternet dünyamıza nüfuz edip her alanda alıştığımız pek çok şeyi değiştirdiğinden beri gazeteciliğin akıbetinin ne olacağı konusunda büyük tartışmalar yaşanıyor. Devlet ve yurttaşlar arasında köprü ve dördüncü güç misyonu biçilen geleneksel gazetecilik anlayışına karşı dijital çağda okurların içerik üretip dolaşıma sunmasına tanık oluyoruz. Bu süreçte bir yandan gazeteciliğin sonu ilan edilirken, diğer yandan da gazeteciliğin nasıl tepkide bulunup konumlanacağı ve evrileceği araştırılıyor.
‘VERİ’?GAZETECİLİĞİ
Uluslararası literatürde data journalism ya da data-driven journalism başlıklarıyla geçen ve veri gazeteciliği diye Türkçe’ye çevirebileceğimiz gelişme ise bu konudaki son gelişmelerden birisidir. Var olan geleneksel gazetecilik becerilerine yenilerini eklemeye çalışan veri gazeteciliği, bir haberi geliştirmek ya da tamamen yeniden oluşturmak için kullanılabiliyor.
Konuyla ilgili olarak kısa bir süre önce internette erişime açılan Data Journalism Handbook’da veri gazeteciliğinin nasıl yapılacağı, birinci aşamadan son aşamaya varana kadar açıklanıyor: Kitapta veriye nasıl erişilebileceği, sayıların nasıl derleneceği, görselliğin nasıl kullanılabileceği ve kendisi de artık içerik üreticisi olan etkileşim içerisindeki okuyucuya nasıl ulaştırılacağı konularında Wall Street Journal’da Avrupa’daki krizin haberleştirilmesi gibi çok ilginç somut örnekler bulunuyor: Bu örnekte gazeteci 3 hafta boyunca her bir ülke için sayıların peşine düştüğünü belirtiyor: Evlilik, ölüm, aile boyutu, sağlık harcaması, boşanma oranları, tasarruf miktarları, emeklilik ücretleri, işsizlik vb. konularında ulusal istatistik ofisleri, IMF, Eurostat,OECD taranıyor. Sonra yönelimleri, eğilimleri görebilmek ve gösterebilmek için grafikler ve tablolar hazırlanıyor. Ortaya çıkan durumu somutlaştırmak üzere Hollanda, İspanya ve İtalya’dan aileler bulunuyor. Sonuçta bir tarafta ailelerin fotoğrafları ve sözleri, diğer tarafta tablolar, grafikler ve istatistiklerin yer aldığı bir haber ortaya çıkıyor (http://datajournalismhandbook.org/1.0/en/case_studies_2.html,, erişim tarihi 30.11.2012).
GÖRSELLİK?ÖNEMLİ
Veri gazeteciliğinde görselliğin kullanılması büyük önem taşır. Bununla birlikte, Mehveş Evin’in 20 Kasım 2012 tarihli Milliyet gazetesinde Guardian gazetesinden Sarah Hartley’le gerçekleştirdiği röportajdan da aktardığı gibi sayılar ve görsellik ancak yorumlamayla bir zemin kazanır. Gazetecilerin verileri derleme becerisi, bir bağlama yerleştirme ve yorumlama kapasitesinin arttırılması gereği European Journalism Centre’ın (EJC) gazetecilerle yaptığı araştırmasında da ortaya çıktı.
YENİ?ANLAYIŞLAR
Araştırmada gazeteciler, verileri bağlam bilgisi, derinlik ve perspektif sağlamada kullanmak istediklerini belirterek, verileri analiz etme ve görselleştirme konularında sistemli bir yaklaşım geliştirilmesi gerekliliğinin altını çizdiler. Dijital çağda gazeteciliğe yeni anlayışlar, kavrayışlar getiren veri gazeteciliği gibi yeniliklerin gazetecilikle ilgili araştırma üreten akademik çevrelerde ilgi görmesi ve dersliklere getirilmesi gerekir. Sektöre düşman yetiştirdiği savıyla dışlanan, bilgisi, araştırmaları görülmeyen eleştirel akademik çevreler böylece görünmeye başlar mı acaba? Buradan hareketle, ilk bakışta ‘teknik’ gibi gözüken bir konunun bile basitçe beceri arttırma ile sınırlı olmadığı anlaşılıp ne öğrenciler ne de sektördekiler tarafından muteber görülmeyen ‘kuramsal’ bilginin hakkı da teslim edilir mi?
TÜRKİYE GERÇEĞİ
Veri gazeteciliğinin etkin bir biçimde yapılabilmesi ve demokrasiye hizmet edebilmesi için devletin de demokratik yönetişim ilkesini benimseyerek şeffaf bir biçimde yurttaşlarına bilgiyi açabilen, açıklayabilen bir devlet olması gerekir. Bu da elbette basitçe e-devlet web siteleri düzenlenmesiyle erişilebilecek bir hedef değildir. Kamu kurumlarından bilgi ve görüş almada Türkiye’deki gazeteciler pek çok ülkedeki meslektaşlarından daha çok zorluk çektiğini yaptığımız çeşitli araştırmalarda belirtmişlerdir. Gazetecinin görevinin eleştirmemek olduğuna dair inancı içselleştiren bir devlet anlayışının güçlü olduğu bir ülkede ‘gerçek’ ya da sanal alemde veriye ulaşmak ve yorumlamak her zaman zor olacaktır.
Yukarıda alıntıladığım veri gazeteciliğiyle ilgili kitapta en sorunlu yerlerden birisi, bir gazetecinin dışarı çıkıp soru sormaktansa internette veri aramayı yeğlediğini söylemesiydi. Oysa ki, kişilerle kurulacak yüz yüze iletişim, onların yaşadığı havayı, ortamı soluma, paylaşım ve etkileşim muhakkak ki haberlere başka bir düzlem ve yoğunluk getirecektir. İnternetten veri aramak, sokaktakilere, kıyıdakilere, köşedekilere, internette olmayanlara soru sormanın yerini almamalıdır. İnternetten geliştirilecek veri haberciliği herkesin, her konunun internette olup, herkesin her zaman internete eriştiği gibi bir yanlış varsayım içererek bu gazetecilik olanağı sanki sihirli bir değnekmiş yanılsamasına yol açmamalıdır. Sahip olanlar ve olmayanlar ayrımı, dijital dünyada da bilgisayar ve internete erişimde ve dijital okuryazarlıkta eşitsizlikle yine karşımızda durmaktadır.
SEKTÖR?ARAŞTIRSIN
Son olarak, gazetecilikte yeni yaklaşımların bir açılım yaratabilmesi için sektörün sadece teknoloji ve altyapı yatırımı yapmakla yetinmeyip gazetecilere derinlikli araştırma yapma olanağı sunacak şekilde emeğe değer vermesine de ihtiyaç olduğunun altını çizmek gerekir.
Prof. Dr. Mine Gencel Bek
1969 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Radyo Televizyon Bölümü’nden 1990 yılında mezun oldu. Yüksek lisans çalışmalarını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde gerçekleştirdi. Doktorasını 1999’da Loughborough Üniversitesi’nde tamamladı. 2004 yılında doçent, 2010 yılında profesör unvanını aldı. Halen Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde çalışan Gencel Bek’in medyanın ekonomi politiği, Avrupa Birliği ve Türkiye’de medya politikaları, medya profesyonelleri ve haber üretim süreci, basın ve TV haberlerinde magazinleşme, medya ve toplumsal cinsiyet, medya ve çocuk hakları konularında çeşitli yayınları vardır. Halen vermekte olduğu dersler arasında İletişim Araştırmaları, Medya ve Çocuk Hakları, Gazetecilik Çalışmaları ve Journalism in Europe sayılabilir.