Prof. Dr. Yavuz ODABAŞI
1949 Bafra doğumlu olan Prof. Dr. Yavuz Odabaşı, A.İ. T. İ A ve İşletme Yönetimi Enstitüsü mezunudur. Devlet bursu ile ABD’de doktara eğitimini tamamlamıştır. Erciyes Üniversitesi’nin kuruluşunda görev almış ve 1985 yılından bu yana Eskişehir, Anadolu Üniversitesi’nde çalışmaktadır. Çok sayıda yayınına ek olarak ulusal ve uluslararası dergide hakemlik ve editörler kurullarında görev almaktadır.
Üniversitelerin yeni eğitim-öğretim yılına hazırlanması, istifa ettirilen yöneticilerin medyada yer alması ve yeni yasa tasarısı ile birlikte üniversiteler ile ilgili görüş ve öneriler tekrar hız kazandı.
Merkezileşmiş, otoriter yönetici-bürokrat baskısının, tek tip uygulamaların ve öz eleştiri yapamamanın iç içe geçtiği bir sarmalın içinde yaşıyor günümüz üniversiteleri. Var olan yapının demokratik bir geleceğe dönük değişime karşı güçlü bir direnişi var. Görevler ve kişiler zamanla değişmekte, yapılan bazı çalışmalar ile var olan yapı düzeltilmeye çalışılmaktadır.
Ancak, bunlar biçimsel demokratik mekanizmaların oluşturulması ve bunlara şeklen katılımın olduğu yönetim kademelerindeki mekanik nitelikte değişimler olmakta. Sonuçta, kısmen azaltılmış otoriterlik farklı uygulama biçimlerinde ve başka adlarla, kılık değiştirmiş olarak yeniden üretilmiş biçimde ortaya çıkıyor ve asla hükmünü bitirmeyerek tek tipçi, merkeziyetçi ve demokratik olmayan yapının bi çimsel dönüşümüne yeterli olmamaktadır.
HANTALLAŞAN YAPI
Bürokratik yapının gereği olarak üniversiteler her dönemin iktidarı ile sıkı bir ilişki ağı içerisinde bulunuyor. Akademik çalışma ortamının demokratikleştirilmesi ve “Akademik Ünvanlı Memurlar” olarak adlandırılan akademisyenlerden oluşan akademik aristokrasinin azaltılması, tüm bürokratik reflekslere ve isteksizliklere karşın, kaliteli yükseköğretim için vazgeçilmez olmaktadır.
Oysa iç işlere müdahil olan, büyük bir evrak seli oluşturan, lüzumsuz iş yükü yaratan bürokratik bir sistemle bilimsel dönüşümün sağlaması olanaksızdır. Yönetimin alt üst ilişkilere dayandırıldığı, hantallık getiren hiyerarşik, güç odaklı bürokratik örgüt yapısındaki üniversite yerine yaratıcılığı destekleyecek akademik güce dayalı proje liderlerinin oluşturduğu dinamik, esnek ve sade yapılara ihtiyaç var.
KATILIMCI YÖNETİM
Bir yönetim biçimi olarak demokratik üniversite; demokrasinin sadece seçimlerden seçimlere sandık zaferi olarak algılanmadığı, biçimsel olarak demokratik olma adına özerk ve özgürmüş gibi karar süreçlerinde yer alan bürokratik yapıdaki kurul ve komisyonların oluşturulmadığı, tüm paydaşların karar alma ve uygulama süreçlerine katılımını gerektiren, verdiği hizmetlerde hiçbir ayrımcılık yapmadan fırsat eşitliğini gerçekleştirmeye çalışan insan odaklı bir kültür, zihniyet inşası ve uygulamasıdır. Böyle bir tanımın üç saç ayağı:
1. Bilgiye erişim kolaylığını, bürokratik prosedürlerden çıkılıp, elektronik ortamlarda veri sunma gibi şeffaf ve açık, basit ve ulaşılabilir kılma. Yönetimin almış olduğu kararların gerekçelerinin açıklanması ve paylaşılmasını da içerecek biçimde hesap verebilirlik toplumun her kesiminden gelecek taleplerin ayrım gözetmeden paylaşılmasını zorunlu kılmaktadır.
2. Başta akademisyenler, çalışanlar ve öğrenciler olmak üzere, tüm paydaşların karar alma süreçlerine aktif katılımı ile oluşacak etkin, duyarlı ve katılımcı bir yönetim dokusuna sahiplik. Kararların her aşamasında bilgi verme, sürece ilişkin sorulan sorulara tatmin edici ve zamanında yanıtlar verilmesi. Demokratik bir işleyişten söz edeceksek herkesi ilgilendiren konularda akademisyenler, çalışanlar, öğrenciler ve tüm paydaşlar ile görüşülmesi, tartışılması gerekmektedir. İlgilerine göre paydaşların alınacak kararlara katılımı olmadan ve üstelik yalnızca ortak karar almaya yönelik değil, demokratik hesap sorma, bilgi edinme, denetlemeye de yönelik olmadan demokratik bir üniversiteden söz edemeyiz .
3. Akademik sendikalaşma ve dernekleşmenin geliştirilmesi ve bunun yasalarla korunması yoluyla tüm paydaşların yükseköğretim sisteminde temsil edilebilmesi ve her konuda, ilgili ilgisiz ve menfaati olsun olmasın tüm payd aşların yargısal makamlara başvuru haklarının üniversite yönetimi ve yasaları ile güvence altına alınması sağlanmalıdır.
EZBERCİ KALIP
Bu tanım ve özellikler daha yönetim biçimi ve işlerliği ile ilgili olup eğitim-öğretim ve araştırma eylemlerini içermemektedir. Halbuki, en az yönetim kadar da eğitim-öğretim alanındaki demokrasiden söz edilebilmelidir. Ezberci, hayatla irtibatı olmayan, kalıplaşmış doğruları aktaran, ders notlarını ezberleten, empoze edilen doğruları sorgulamadan kabul eden ve otoriteye mutlak tabi olmayı iyi bir davranış olarak benimseten uygulamaların olduğu üniversite demokratik olamaz.
Ek olarak; programların ve derslerin içeriklerinde başta mezunlar ile öğrencilerin, paydaşların katkılarının sağlanması, derslerin verilişinde dikey iletişim yerine yatay, döngüsel iletişime dayalı yaklaşım, oturma düzeninin hiyerarşik olmayan biçimlerde yapılmasını da özen gösterilmelidir. Bilimsel açıdan; başta düşüncelerde olmak üzere, her konuda ve programlardaki çeşitlilik olmalı, akademik birimleri kurma, müfredat oluşturma, bilimsel araştırma yapabilme, bunlara uygun akademik personel istihdam etme ve öğrenci alabilme özgürlüğü demokratik üniversitenin olmazsa olmazlarıdır.
VE SONUÇ
Demokratik bir toplumun olabilmesi için, demokratik üniversitelerin oluşması ile sağlıklı, ideal, demokratik toplum için aktif demokratik değerlerle donanmış yurttaşların yaşama hazırlanması ve demokrasi standartlarının yükseltilmesine çalışılmalıdır. Geleceğin demokrat bireyleri olacak öğrencilerin ve demokratik sivil toplumunun oluşmasında rol alması gereken yükseköğretim kurumlarının kendilerinin insan odaklı demokratik yönetişim modelleri ile de örnek olması gerekir.
Demokrasiye ve özgürlüğe dayalı böyle bir yönetim biçimine karşı en büyük tehdit, mevcut yapının farkına varılmayıp içselleştirilmesi ve norm olarak kabullenilmesidir. Mevcut durumdan ve onun çıktılarının kötülüğünden ve kalitesizliğinden sürekli biçimde yakınmak yerine, bu durumu üreten mekanik süreci değiştirmeye yönelik zihniyet ve kültürü düzeltmek gerekiyor. Dikey, hiyerarşik, merkezi yetki uygulamaların sürmesi; tek tipleşmeyi amaçlayan, katı, dar bir anlayışın empoze edilmesi demokrasi, bireysel özgürlük eksikliğinin göstergesidir.
Demokratik Üniversite için aslında en önemli kırılma ve eşik geçme konusu, demokratik kültürde yetişmiş ve demokratik değerlere sahip olan akademisyenlerin, çalışanların, öğrencilerin varlığıdır. En gelişmiş ülkeler, en gelişmiş bilimin üretildiği, en demokratik üniversitelerin olduğu ülkelerdir.
Yönetiminde kendisi özgür ve demokrat olmayan kurumların, demokratik değerlerle donanmış öğrenci yetiştirebilmeleri olanaksızdır. Bunun eksikliği, tüm çabaları boşa çıkartabilecektir. Sürdürülebilir bir demokratik sistem nasıl yerleşecek? Demokrasi yerine daha fazla imtiyaz talep eden üniversite olarak eleştirilen üniversiteler, başta akademisyenler olmak üzere çalışanların ve diğer paydaşların talepleri olmadan oldukça zor görünüyor.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024