Günlük hayatımızda kullandığımız değişik adlarla belirlenen nesillere alışmıştık. Bunlara bir de C Nesli olarak kısaltılan Coronavirüs nesli eklendi.
Aslında, C nesli ile farklı özelliklerdeki nesil kast ediliyordu. Teknoloji ile bağlantılı özellikleriyle, “Dijital Yerli” olarak 1990’larda doğanlar için Bağlantılı Nesil (connected generation) ya da tüketimci özelliği öne çıkan tüketiciler için Tüketici Nesli (consumer generation) kullanılıyordu zaten. Bunlara bir de C Nesli’nin yeni türü eklendi günümüzde..
Yeni bir nesil mi?
Yaşantımızda gördük ki, yaşanan travmatik krizler dünyayı değiştirmekte ve yeni nesilleri ortaya çıkartmakta etkili olabiliyor. II. Dünya savaşı sonrası yaşanan değişimler, başta kadınların iş yaşamına girmesi dahil birçok dönüşümü tetiklemiştir. Yaşadığımız salgın ve etkileri, henüz tam kabul edilmemiş ve tartışmaları içerecek olsa bile, yeni nesil tanımlamasını da beraberinde getirmiştir.
Hatta, değişik adlarla öne sürülen benzer nitelikte kavramlar da vardır. Örneğin; Carona Nesli (Coronials), Karantina Çocukları (Quranteens), Zoom Bebekleri (Baby Zoomers) gibi terimlere sık sık rastlar olduk.
Bu terimlerin anlamları hakkında zayıflıklar ve genellemeler yapmanın tehlikeli olması bile çalışmaları ve yorumları engelleyemiyor.
“Evde kal” nesli
Dünya Sağlık Örgütü’nün 11 Mart 2020 tarihinde Coronavirüs salgınını kabul etmesiyle birlikte birçok ülke karantina uygulamasına geçerek sosyal izolasyon önlemlerine başvurdu. Daha önce böyle bir uygulamayı ve önlemleri deneyimlemeyen farklı nesiller şaşkınlık, kaygı, panik ve duygusal açılardan sıkıntılara girdi. “Koronafobi” olarak hemen adlandırılan bu durum, insanları rahatsızlıklara sürükleyen ve rutinlerini bırakmak zorunda kalmalarına neden olan yeni sonuçlar doğurdu. Ekonomik zararların yanında bu tür ruhsal ve davranışsal değişimler neredeyse “yeni normal” olmaya başladı yaşantımızda.
Belirsizlik ve c nesli
Uzun bir dönem karantinada kalan bu nesil olumsuz etkilerin altında nasıl bir yaşamın kendilerini beklediğini kestirememekte. Daha önceleri oluşturdukları beklentilerine yönelik bir yıkımın olabileceğini şimdiden anladılar bile. Bu yeni gerçeklikte, Corona Nesli gelecekte nelerin olabileceğini tam olarak belki de hiçbir zaman bilemeyecektir. Hele hele Dünya Sağlık Örgütü’nün yetkililerinden pandemilerin bitmeyeceğinin açıklanması bu gerçeği desteklemektedir. Kısıtlamaların bazıları olumsuz etkiler bırakmadan kalkabileceği gibi, bazılarının da sürekli kalabilmesi olanaklı. Hiç şüphesiz, bazı değerler ve davranışlarımız etkilenecek ve de değişecektir. Fijitalleşme, temassız alışveriş, uzaktan eğitim, ev-ofis birlikteliğinde çalışma gibi kalıcı yeni alışkanlıklar edineceğimiz kesin.
Farklı davranışlar
Corona Çocukları olarak adlandırılanlar, bu kriz döneminde doğanlar için kullanılıyor genellikle. Ancak, salgın herkesi ve her kesimi farklı farklı da olsa etkiliyor. Çocuklar ve gençlerin en çok etkilenerek farklı değerler, davranışlar, beklentiler oluşturacakları kesin. Güvensizlik, işsizlik ve “sosyal şaşkınlık” ile sosyal izolasyonların etkisi düşük sosyal becerilere neden olabilecektir. Çocuklar, yaşamlarını ebeveynlerinin kontrollü koşullarında onların da korkularını, endişelerini taşıyarak büyüyecekler. Kısaca; zor gelişen, temizlik takıntısı olan, yüzeylere dokunmaktan kaçınan, virüs bulaşacak diye korkan, çekinen çocuklar dönemine hazır olmak gerekiyor. Belki de en önemlisi, Corona Nesli çocukları dil bakımından farklı bir özellik gösterecektir. Sosyal izolasyonla, sosyal etkinlikleri azalmış olan çocuklar, dil gelişimlerinde ebeveynlerinin etkisinde fazlaca kalarak onların kullandıkları dil ile yetinecek ve bu konudaki gelişimleri yetersiz kalabilecektir.
Gelecek endişesi
Gençler ise gelecek hakkında endişeler taşımakta, hükümetlerin etkinlikleri, eğitim ve iş olanakları hakkında kötümserliğe yatkın hale gelmektedir. Üniversite öğrencileri mezun olunca ne yapacaklarını bilemiyor, kestiremiyor ve kariyer beklentisinin bozulduğunu, finansal olarak zor durumlara düştüğünü ve sosyal yaşamının altüst olduğunu görüyor. Benzer yaş dönemlerinde olan gruplar ve benzer yaşam deneyimlerine sahip olanlar için kullanılan nesil kavramı yerine, salgının herkesi etkilemesinden dolayı bir “yaşam biçimi” olarak değerlendirilmesi daha doğru gibi. Coronavirüs salgını ile yaşanan deneyimler ortak tutumlara, değerlere ve davranışlara etkide bulunabilmekte. Karantina döneminde boşanmaların, aile içi şiddetin artması gibi, sayısal olarak artış gösteren yeni bebeklerin de dünyaya gelmek üzere olduğu da görülüyor. Öte yandan, işlerini kaybedecek olan kadın ve yoksullar bu salgın döneminde en çok etkilenenlerden olmaktadır.
Dayanışma zamanı
Sonuç olarak denilebilir ki, Corona Nesli tek bir kesimi değil herkesi etkileyen ve içeren bir yapıya bürünüyor. Bu dönemdeki olumsuzlukları giderebilmek için spor,sanat ve kültür etkinliklerinde başta çocuk ve gençler olmak üzere toplumun her kesimini aktif hale getirmek gerekiyor. Kamu kuruluşları ve sivil kuruluşların bu konuda yapabilecekleri etkinlikler ile bu nesli bekleyen olumsuzlukları en aza indirebilme olanağı bulunuyor.
Bu nesil için, ortak eylemlerde bulunmanın, dayanışmanın ve paylaşmanın tam zamanı.
Prof. Dr. Yavuz Odabaşı
1949 Bafra doğumlu olan Prof. Dr. Yavuz Odabaşı, AİTİA ve İşletme Yönetimi Enstitüsü mezunudur. Devlet bursu ile ABD’de doktora eğitimini tamamlamıştır. Erciyes Üniversitesi’nin kuruluşunda görev almış, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde çalışmıştır.