Corona virüsü yayılımını önleme ve tedavisinde büyük başarı gösteren Çin’in, bu mücadelede attığı ilk adım 10 gün gibi kısa bir sürede 1000 yataklı İHTİSAS HASTANELERİ kurmak olmuştur. Bundan ilham alarak, sayı ve kalite açısından çok kapsamlı tıbbi tedavi altyapısına sahip olan ülkemizde biz de benzer oluşumu kısa sürede var olan tesislerimizi kullanarak yapabiliriz.Teşhis ve tedavi amaçlı olmak üzere önümüzdeki günlerde hastanelere başvuracak vatandaş sayısı artacaktır.Mevcut durumda hastanelerimizin büyük çoğunluğunda bu başvuruları karşılayacak yeterli sayıda yatak, tıbbı cihaz, malzeme ve uzman personel mevcuttur. Bunlara ek olarak yakın zamanda açılması planlanan iki yeni Şehir Hastanesi’ni ekleyebiliriz. Ancak şüpheli ve hasta sayısının çoğalmasıyla teşhis ve tedavide yetersizlik başlayabileceği gibi, virüsün diğer hastaneler içerisine yayılıp bulaşma riski ciddi olarak ortaya çıkacaktır.
İhtisas hastanesi
Dolayısıyla, hızla artabilecek vaka sayılarına karşı hazırlıklı olmak ve de hastanelerde virüs bulaşma riskini ortadan kaldırmak amacıyla, büyük şehirlerimizde CORONA VİRÜSÜ, TEŞHİS VE TEDAVİ İHTİSAS HASTANELERİNİ HIZLA OLUŞTURMAK ÇOK BÜYÜK YARAR SAĞLAYACAKTIR.
İlk olarak; İstanbul (Avrupa ve Anadolu yakalarında birer tane), Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Kayseri, Malatya, Gaziantep, Diyarbakır, Erzurum, Trabzon gibi şehirlerimizdeki mevcut devlet veya üniversite hastanelerinden biri ihtisas hastanesi olarak belirlenip, hastaları diğer uygun hastanelere yerleştirilir. Özeller dahil olmak üzere, diğer hastanelerde bulunan ve amaçlanan tedaviye ait tıbbi cihaz, malzeme ve personel, diyelim %80’i, ihtisas hastanesine taşınır ve böylece dağınık tedavi birimleri yerine Çin’in başarısının temelinde olan tüm Corona virüs hastalarına, tedavide uzman doktor, hemşire ve uzman yardımcı personelin bir arada olduğu, merkezlerde kapsamlı tıbbi tedavi hizmeti sağlanır.
Alınmış olunan tedbirler sonucu, vatandaşlarımızın bir kısmı tatil yörelerinde sahip oldukları konutlara, hemşerisi oldukları yörelere gitmektedirler. Ancak bu yörelerde bulunan ilçe hastanelerinin yüksek sayıda virüs bulaşmış hastaya bakma imkanları yoktur. Bu boşluğu ancak bölgesel ihtisas hastaneleriyle doldurabiliriz.
‘Filmlere inanma’
Karşılaştığımız bu küresel felakete en hazırlıklı ve donanımlı ülkenin Türkiye olduğunu belirtmem kimseyi şaşırtmasın ya da boş bir böbürlenme olduğunu sanmasınlar. ABD’den mesaj gönderen arkadaşım, virüs testinin sağlık sigortası olmayana 1.500 dolar, olana 600 dolar olduğunu, Başkan Trump’ın bunu ücretsiz hale getirebilmek için kongreden özel yasa çıkartması gerektiğini ve bu paralara rağmen “filmlerde gördüklerinize inanmayın, sizden muayene veya tedavi ücretini aldıktan sonra telefonunuza dahi cevap vermiyorlar” diye yazıyordu.
Avrupa Birliği, uluslararası Alman menşeili istatistik şirketi ve Sağlık Bakanlığımızın istatistiklerine göre 100.000 yatak başına düşen yoğun bakım yatak sayısı açısından 43 yatak ile Türkiye 1. sırada. Yoğun bakım yatağı demek aynı zamanda üstün teknolojik donanım ve uzman personel demektir.Ülkemizin 43 yatak ile birinci olduğu bu noktada diğer ülkelere bakınca üstünlüğümüz kendiliğinden ortaya çıkmaktadır; Japonya, Norveç, İspanya da 8-10 yatak arası, Kore, İsviçre, Fransa, Bulgaristan 10-12, İtalya, Macaristan 12-14, Belçika 16, Romanya-Avusturya 21, Almanya 29, ABD 35 yatak.
Yasal düzenleme
Bu rakamlardan şu sonucu da çıkarabiliriz; bir Japonya, İspanya veya Fransa’dakine tekabül eden 10 ila 15 kadar yoğun bakım yatağını kendi hastanelerinde bırakıp geri kalanları ihtisas hastanelerinde toplasak dahi, yalnız ihtisas hastanelerindeki yatak sayımız Japonya-İspanya Fransa’nın sahip oldukları yatak sayısından 3 misli fazla olacak….
Bu rakamlara, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sahip olduğu sahra hastanelerinin gerektiğinde verebileceği hizmetler dahil değil.
Özel hastanelerde çalışan personeli ve buralara ait cihaz ve malzemenin Sağlık Bakanlığı emrine tahsisi basit bir yasal düzenlemeyle gerçekleşir, daha sonra da hizmetlerinin bedelleri kendilerine ödenir.
Bülent Akarcalı - Eski Sağlık Bakanı
Bülent Akarcalı 1988 yılı başında ülkemizde sigaraya karşı mücadeleyi, başta THY olmak üzere, toplu taşım ve kapalı alanlarda sigara içme yasağı getirerek ilk başlatmış ve daha sonra da her türlü tütün mamulünün reklam ve tanıtımının da yasaklanmasına öncülük etmiştir. Korona virüsünün doğrudan solunum organlarımıza saldırıp yerleşerek ölümcül olduğunu bilince, 32 yıl önce başlattığı mücadelenin önemi şimdi daha iyi anlaşılabilir.