Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Acaba “federasyon” gibi bir şey Türkiye’de gerçekleşebilir mi? Türkiye merkezi bir idareden federatif bir devlet şekline geçebilir mi? “İller” sisteminden yerel yönetimlerin çok daha fazla söz sahibi olduğu “eyaletler” sistemi gerekli mi? Böyle bir değişim ülke için felaket, bölünme, parçalanma, yani bir çok küçük devletlerin ortaya çıkması mı olur?
Bu güne dek çizilen onca kırmızıçizgiden sonra federasyon sözcüğünün bile korkutması, telaşlandırması çok doğal. Birkaç sene öncesine kadar bu düşünceler yersiz ve tehlikeli sayılmış ve “gelin şu konuyu bir tartışalım” diyen Başbakan (veya Cumhurbaşkanı) Turgut Özal neredeyse vatan haini ilan edilmişti.

YENİDEN GÜNDEMDE
Zamanla sadece insanlar değil, onlarla birlikte toplumlar da değişiyor, bazı düşüncelere alışılıyor. Derin ve güçlü kırmızı çizgilerimizden biri de “federasyon” konusuydu. Yeni anayasa yapım sürecinde bu konu da -arka kapıdan olsa da- gündeme girdi.
Türk usulünden önce yakınımızda olan diğer federasyon sistemlerine bir bakalım: Amerika Birleşik Devletlerindeki sistemle Büyük Britanya’nın, İsviçre’nin, Almanya’nın eyalet sistemleri birbirinden oldukça farklı.
Büyük Britanya eyaletlerinin ayrı ayrı milli futbol takımları bile var. Buna karşılık İtalya’da da bir federatif sistemin olduğuna çok kişiyi inandıramazsınız.

ÖZERKLİK SÖZ KONUSU
Almanya’daki durumu daha yakından bildiğim için bu sistemleri hep orasıyla karşılaştırırdım.
Yüzölçümü ve nüfus olarak çok daha küçük olan İsviçre Kantonları ve buna karşılık Texas gibi koca devletleri bir araya getiren Amerika Birleşik Devletleri sistem olarak diğerlerinden ayrılsa da hepsinde ortak olan eyaletlerin seçimle gelen kendi yerel yönetimlerinin ve parlamentolarının olmasıdır. Hepsinde az veya çok bir “özerklik” söz konusudur. Merkezin en güçlü olduğu ve dolayısıyla eyaletlerin en zayıf, en az özerk olduğu sistem İtalya’dadır. O yüzden İtalya’nın da federatif olduğu pek bilinmez.
Öyle isterseniz bizim il sistemimizde de bir federasyon iması vardır ama kendimizden emin olmayışımızdan olacak, tek merkezden yönetimin daha güvenli olacağına karar vermişizdir. Valiler ve genelgeler yoluyla daha sağlam, daha bütünleştirici olduğumuzu düşünürüz.
Fakat bizim il sistemimizin federasyonla hiçbir ilgisi yoktur. Hükümetçe merkezden atanan ve üç-beş sene gibi oldukça kısa sürelerde değiştirilen il valileri ile yönetim sağlanır. Onların yardımcılıklarını da il merkezindeki vali yardımcıları yanında ilçelerdeki kaymakamlar yapar. Çeşitli bakanlardan gelen genelgeler yürürlüğe konur ve ülke tek elden (gibi) yönetilir.

BİZDEKİ TEMSİL GÖREVİ
Valilere yasayla verilen “büyük” yetkiler çoğu zaman siyasi etkilerle kullanılamaz. Dolayısıyla fazla bağımsız sayılmazlar. Daha çok temsil görevi ön plandadır.
Polis korumasında krallar gibi dolaşır, açılışlara katılır, her gün çok sayıda heyet kabul eder ve ne olduğunu takip etmesi dahi zor olan dünyanın imzasını atarlar.
Osmanlıdan gelen bu yönetim sistemimizin, yani “vali-kaymakam-muhtar” silsilesinin zamane, yani çağdaş olmadığını düşünürüm. Yenilenmesi gerekirdi. Nasıl yapılabileceğini de hep merak ederdim. Malum kaygılardan dolayı ne şekil bir sistemi benimseyebileceğimizi hiç düşünemezdim.
Türk usulü Federasyon sisteminin nasıl olabileceği sır perdesinin yavaşça aralandığını görüyorum: Büyükşehirleri “bütünşehir” yaparak.
Bu yönde ilk adım atıldı. Denizli büyükşehir (bütünşehir) oldu. İzmir büyükşehir iken o da bütünşehirleşti. Çanakkale eski yerinde kaldı. “Senin biraz daha büyümen lazım” denildi.

BÖLÜNME KORKUSU YERSİZ
Kendi gücüyle büyüyemeyen illeri birleştirmek kolay olmayabilir. Bölünmeyi kolay yaparız da birleşerek büyümede çok zorlanırız.
Birbirimize olan güvensizliğimiz ve işlemediğini düşündüğümüz hukuk sistemi her tür birleşmeye engel gibidir. Ama güzel bir atasözümüz de vardır: Şeriatın kestiği parmak acımaz. Bunun da “tepeden inme” olması gerekecek, sanırım.
Değişimi zorlayan sosyal patlamalarımız olmadan bu evrimi yapamadık. İlla ki on binlerce insanımızı feda etmek gerekti. Batı tarzı bir demokrasiyi özümseme süreci işte böyle kurbanlarla oluyor anlaşılan.
Şimdi sıra bu “bütünşehir” sistemini tüm yurda yaymaya, yapılabilirse il sayısını otuz sayısına doğru çekmeye ve seçimle gelen büyükşehir belediye başkanlarının görev ve yetkilerini yeniden tanımlamaya geldi.
Bu tarz bir evrim “devrim” niteliği taşır. Şahsen ben “bölünme korkusundan bıktım”. Bölüneceğimiz korkusunu da yersiz buluyorum.
Bölgeler arası rekabetin ve bölge yönetimlerine verilen sorumlulukların gücüne güveniyorum. Daha da “güçleniriz” umudundayım.

Haberin Devamı

Prof. Dr. Mehmet Yüksel
Prof. Dr. Mehmet Yüksel 1940 Çanakkale-Behram Köyü (Behramkale veya Assos) doğumlu. İlkokulu Behram’da, Ortaokulu Ezine’de, Liseyi İstanbul Kabataş Erkek Lisesinde, üniversiteyi de Almanya’da (Hannover) okudu. KTÜ ve Pamukkale üniversitelerinde öğretim üyeliğinden sonra 2005 yılında emekli oldu.

Haberin Devamı

İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 03. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr