Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bitmeyen tartışma ‘Evrim teorisi’


İsmail Özcan
Eğitimci/Yazar


Türkiye’de zaman zaman geniş veya dar kapsamlı bir gündem yaratma potansiyeli taşıyan birkaç konudan biri de “evrim teorisi”dir. Ülkemizde evrim teorisi üzerindeki tartışmalar hiç küllenmemekte, her zaman alevlenmeye hazır olarak bir köşede hep beklemektedir.
Son aylarda bazı basın yayın organlarında bu teoriyle ilgili yine epeyi yazıldı çizildi. Bunun nedeni 2017- 2018 eğitim ve öğretim yılından itibaren evrim teorisinin ilgili ders müfredatından çıkarılması, artık okullarda okutulmayacak olmasıdır. Diğer bir neden de Nobel Ödüllü bilim adamımız Aziz Sancar’ın bu teori üzerine kendisine sorulan bir soru üzerine yaptığı açıklamadır. Daha önce de bu teori ülkemizde birçok defa gündem olmuştur.
Evrim teorisinin Türkiye macerası Batılı ülkedekilerden çok farklı olmuş; bu teoriyi sahiplenenler ona Batı’dakinden çok fazla anlamlar yüklemişler, çok fazla önem ve değer atfetmişler; bu da inanan çevrelerle aralarında ciddi sürtüşme yaratmıştır. Tek laik Müslüman ülke olan Türkiye’de evrim teorisi, diğer adıyla Darwinizm, radikal laik çevreler tarafından aydınlanma devriminin ve pozitivizmin bir ürünü olarak görülmüş; akıl, bilim ve sekülerizmden yana; dogmalara dayanan din ve inanca karşı olmayı ifade eden bir simgeye dönüşmüştür.
Mutasyon ve doğal seçilim
Evrim teorisinin özü; tüm canlıların ortak bir atadan türediği, insan havsalasının alamayacağı kadar çok uzun yüzyıllar içinde çok büyük evrimler geçirerek bugünkü çeşitliliğe ve mükemmelliğe ulaştığı görüşüdür. Esası bu görüş olan bu teoriyi tamamlayan iki temel öğe de Darwinizmin olmazsa olmazıdır. Bunlardan biri, canlıların genlerinde yüzyıllar içinde çok seyrek olarak, bilinmeyen bir nedenle ani değişiklikler olur; buna “mutasyon” denir. Mutasyonla ortaya çıkacak olan genetik değişim, sonra gelen bütün kuşaklarda devam eder. Mutasyondan sonraki canlı, öncekinden daha gelişmiş ve daha mükemmeldir. Diğeri, bütün canlılar, yaşadıkları doğal ortamın koşullarına aynı ölçüde dayanıklı değildir; bu durumda dayanıklı olmayanlar ortam tarafından ayıklanır, elenir; dayanıklı olanlar varlıklarını sürdürürler. Buna “doğal seçilim” veya “doğal ayıklanma” (seleksiyon natürel) denir.
Dini ve bilimsel bakış
Olabildiği kadar popüler anlatımıyla Darwinizm veya evrim teorisi budur.
Görüldüğü gibi evrim teorisi, doğada ilk canlının nasıl ortaya çıktığına ilişkin bir görüş öne sürmüyor. Dolayısıyla dinlerin ilk canlıyı Tanrı’nın yarattığı, materyalizmin ise kendi kendine veya tesadüfen oluştuğu yönündeki görüşüne dair evrim teorisinin bir diyeceği yoktur. Buradan hareketle kimi evrimciler eğer Tanrı evreni, dünyayı ve içindekileri bir kere yaratıp koyduğu doğa yasalarına göre işlemeye terk etmişse ve bir daha karışmıyorsa bu inanç, bilim ve evrimle ters düşmez, demişlerdir.
Doğrusu işin içinde insan denen girift varlık varken ve bu varlığın Tanrı tarafından dünyadaki her türlü duygu, düşünce, söz iş ve eylemlerinden sorumlu tutulacağı ilan edilmişken Tanrı’nın işe karışmamasını dinlerin kabul etmesi mümkün değildir. Her tür canlının daha baştan şimdiki çeşitlilikte ve biçimde Tanrı tarafından yaratıldığını söyleyen dini görüşü de, evrim teorisini temel alan bilimin kabul etmesi mümkün değildir. İşte bu mümkün olmayışların neden olduğu tartışmalar mutlu sona ulaşması mümkün olmayacak tarzda bugün de sürmektedir.
Yasaklamak çözüm değil
Aziz Sancar’ın da ifade ettiği üzere din ve bilimin alanları da amaçları da ayrıdır. Her konuda örtüşmeleri beklenemeyeceği gibi her konuda karşı karşıya gelmeleri de bir kader değildir. Problem Darwinizmin Türkiye’de ele alınış, takdim ediliş tarzından doğmaktadır. İşte bu nedenle yeryüzündeki canlıların evrimini sistemli bir açıklama çabası olan bu teorinin artık okutulmayacak olmasının vebali sadece onu kaldıranların üzerine değil, onu tartışmasız bilim makamına yükseltenlerin de üzerinedir.
Bu çağda yasaklamak veya yok saymak çözüm değildir. Keşke bir orta yol bulunarak bizim gençlerimiz bundan sonra da bütün uygar ülkelerdeki gibi bu teoriyi öğrenmeye devam etselerdi.