Artan göçmen dalgası Avrupa’nın kapılarına dayandı. Mülteciler; AB ve Avrupa’nın Ortadoğu, Afrika ve Afganistan politikalarını gözden geçirmelerine sebep olabilir mi?
Bodrum sahillerinde cansız yatan 3 yaşındaki Suriyeli çocuğun görüntüsü Avrupa’ya yönelik artan göçmen dalgasının en dramatik halkasını oluşturuyor. Son bulan küçük yaşam, aynı zamanda AB ve ABD’nin Ortadoğu, Afrika ve Afganistan’a yönelik politikalarını gözden geçirmek içinde bir başlangıca sebep olabilir mi? Bu sorunun cevabının ‘evet’ olabilmesini tüm dünyada oluşacak kamuoyu baskısı gösterecek.
Son yüzyıldır Batı kendi yaşam kalitesini artırırken, bazı hayatları yaşanmaz hale getirdi. Batı ülkelerinde artan refahtaki enerjinin kaynağı yerin altında enerji zengini ama yer üstünde enerji fakiri olan devletlerden geliyor.
Kısır döngü
Petrolün, doğalgazın olduğu Ortadoğu’da işleyen enerji akış çarkına baktığımızda, adaletsizlik bir kez daha gün yüzüne çıkıyor. Çarkın işlemesinde ise enerjiyi çıkaranların, işleyenlerin ve paraya dönüştürenlerin Batılı grupların olması tesadüfü değil. Bununla beraber enerjinin geçiş güzergâhındaki devletlerde benzer istikrarsızlıkların olmasının da rastlantı olmadığı ortada. Çoğulcu olmayan yönetimlerin olduğu bu ülkelerde her şey zenginlik, güç kavgalarıyla başlıyor. Bu toplumlarda etnik, dini ve siyasi etkenlerle başlayan çatışmalar zamanla o ülkenin istikrarsızlaşmasına sebep oluyor. Bu kargaşada gözden kaçan husus ise enerjinin o ülkelerden kesintisiz şekilde Batı’ya akmasında sorun olmuyor.
Hedef Almanya
Diğer taraftan Suriye, Irak, Nijerya, Libya gibi batı eliyle istikrarsızlaştırılan ülkelerin insanları yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide kendilerine güvenli alan olarak gördükleri Batı’ya ulaşmaya çabalayarak bir kısır döngünün de başlangıcı oluşturuyorlar.
AB aslında kendi yaptığı bumerang etkisine maruz kalıyor. İstikrarsızlaşan coğrafyalardan göçmenler Batı Avrupa’ya özellikle de refah seviyesi yüksek Almanya gibi ülkelere ulaşmaya çalışıyor. Nitekim 4 Eylül’de Avrupa Parlamentosu’nda konuşan Macaristan Başbakanı, “Hiç kimse Macaristan, Slovakya, Polonya ya da Estonya’da kalmak istemiyor. Herkes Almanya’ya gitmek istiyor” dedi.
AB kapılarını zorlayan göçmen dalgası bugünlerde nereye doğru evirilecek? Durumun iyi ve kötü 2 sonuca ulaşma ihtimali var. İyi boyutu, ölen zavallı çocuğun resmi ile ölen vicdanları harekete geçirerek, AB ülkelerinin sömürdükleri ülkelere istihdam ve çoğulcu demokrasi getirip sorunu köklü olarak çözmesi veya kapıya gelen ucuz iş gücünü ‘modern köle’ olarak kullanmaktan vazgeçmeleri gerekiyor. Bunu yapmak yerine kötü sonuçta göçmenlerin dramatik görüntülerinin vicdanlara ulaşmadan dünya gündeminden düşürüp istikrarsızlığa devam ederlerse bu eninde sonunda küresel patlamalara sebebiyet verebilir. Şu unutulmamalıdır ki zengin, rahat yaşamak istiyorsa fakiri doyurmalıdır.
Doç. Dr. Bekir Günay
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi, İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünden mezun oldu. 1994-2010 yıllarında Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde görev yaptı. 2007-2008 yılları arasında ABD’de University of North Texas’ta misafir öğretim üyesi olarak bulundu. Günay’ın ulusal ve uluslararası birçok dergide yayını ve bildirisi bulunmaktadır.