Ülkemizde son yıllarda, başta aile olmak üzere bürokratik, ekonomik, politik, siyasal bütün toplumsal kurum ve kuruluşlarda en son konuşulan ve tartışılan değişim, dönüşüm, gelişim ve “Ben”, “Biz” sorudur. Gerçekte bu iki sorun aynı nedenlerden kaynaklanır.
Toplum; insanların yaşamlarını sürdürmek, temel gereksinimlerini karşılamak amacıyla bir araya gelmeleri ve yaşam biçimlerinden kaynaklanan ortak kültürü paylaşmaları sonucu oluşur.
Kültür; toplumun yüzlerce hatta binlerce yıldan beri oluşturduğu ortak amaçların, beklentilerin, değerlerin, inançların, duygu ve düşüncülerin, özetle ortak davranış kalıplarının depolandığı, saklandığı, soyut bir kavram olup, toplumsal bellek olarak kabul edilebilir. Toplumun içine giren, toplumda yaşamını sürdüren insan toplumsal bellekte bulunan davranış kalıplarını kullanarak iletişim kurmak ve sürdürmek zorundadır.
Bütünleşme süreci
Davranış kalıbı (behaviour pattern) bir toplumda alışkanlık duruma gelmiş tek eylem biçimidir. Bu kalıpların belirgin ve ortak özelliği, belirli durumlar karşısında insanı “evet” ya da “hayır” biçimde bir davranış yapmasıdır. Bu davranış kalıpları; grubun, çevrenin, toplumun birliğini, bütünlüğünü sağlamak amacıyla insana ya cezalandırıcı, denetleyici, kınayıcı, zorlayıcı ya da ödüllendirici yaptırımlar niteliğindedir. Kısaca, toplumun beklentileri doğrultusunda yaptırımlara “evet” ya da “hayır” diyen insan, bu cevabıyla içinde yaşadığı grup, çevre ve toplum tarafından cezalandırılır ya da ödüllendirilir.
Toplumsallaşma “Ben”in “Biz” olması, bireyin toplumla bütünleşme sürecidir. Bu süreç içinde beslenme ve cinsellik gibi iç güdülerine, doyum sağlayan davranış kalıplarına ek olarak, insanlar arası iletişim ve etkileşim sonucu, ortak kültürün getirdiği davranış kalıplarını benimser, öğrenir ve özümser.
Öğrenme; ortak kültürden toplumdan gelen uyarıların, iletilerin, bilgilerin, bilişsel süreçte kavramlara dönüşme sürecidir. Bu dönüşmede kavramlar haz ya da elem doğrultusunda duygu yükü ve bedel aşamaları ile değer kazanır. Kavram değişik, farklı olarak algılanabilir. Toplumsal değerler kavramın önemini, yerini belirlemeye yarayan ölçü birimidir. Bireylerin duygu, düşünce, tutum, davranış, eylem biçimi etkiler. Bu açıdan bakıldığında değer, güdülerle dünyaya gelen insanın yaşamını sürdürmek için yapacağı davranışların bilişsel ve duygusal ögelerinden oluşan soyut bir kavramdır. Değerler yaşam boyu değişir ve gelişir. Değerler bireyin içinde bulunduğu, yaşadığı çevreye, ortama uyumunu sağlar. Toplumsal değerler, kalıplar, normlar, ilkeler, kurallar, davranış, tutum, eylem ve inanç açısından kendi üyelerini üreten, yazılı olmayan şemalar sunarlar.
“Ben” şemaları çocukluktan başlayan, değişmeyen, gelişmeyen, çocuksu, ilkel duyguları, düşünceleri, davranışlar, eylemleri içerir.
Kaygılar etkili olur
Gerçekle bağlantısı, ilişkisi yoktur ya da çok az ve ilgisizdir.sonuç ilişkisi ya hiç yoktur ya da çağrışımlara rastlantılara dayanır. Yer ve zaman bakımından birbirine yakın olan olaylar, olgular arasında bağlantı kurulur.
Olaylar, olgular bir bütün olarak ele alınır. Bağlantılar, ilgiler, ilişkiler çözümlenemez.
Madde ve öz birbirinden ayrılmaz.
Duygular ve düşünceler denetlenemez.
Somut düşünce kişiselleştirme ve nesnelleştirme eğilimi vardır.
Olayların, olguların, sorunların ayrıntıları gözden kaçar.
Duygulanım ve coşkular düşünceyi etkiler.
Doğal ve toplumsal çevre, ortak amaçlara, beklentilere, ilgilere, isteklere uygun biçimde algılanır, anlaşılır ve yorumlanır.
Algılamada, anlamada, yorumda kaygı ve korkular etkili olur.
Bu düşünce biçiminde insanların yaşadıkları doğal koşullardan, zamandan, toplumsal ilke ve kurallardan, dinden, gelenekten, görenekten, insan yaşanılan ya da etkilenilen kültürden, teknolojik gelişmeden kaynaklanan çeşitlemeler, değişmeler, kaymalar, sapmalar olabilir.
“Biz” olanlar değişime, dönüşüme, evrime, gelişmeye açıktır. Ortak akıl, bilgi, görgü, mantık doğrultusunda açık, aydınlık, uyanık bilinç durumuyla farkındalık, dikkat, algılama, anlama, düzenleme aşamaları ile kişisel yeterlilik kazanırlar. Bu yeterliliğin bilimsel toplumsal yönleri vardır.
Statükoyu değiştirir
Başkalarından beklenen değişime, gelişime öncülük eder, örnek olur. Değişim ve gelişim gereksinimi fark eder, buna uygun yer ve zaman bulmaya çalışır.
Değişim ve gelişimi savunur, bireysel ve toplumsal yararlarını anlar ve anlatır, başkalarının desteğini, yardımını sağlar.
Değişim ve gelişimin amacını, yolunu, yöntemini belirler. Gerektiğinde koşulları, ortamı değiştirecek girişimler yapar. Statükoyu değiştirir.
Dış ve iç ortamlardan kaynaklanan, doğal ve toplumsal koşulların neden olduğu değişikliğe alışma sürecini “uyum” olarak tanımlayabiliriz. İnsan bu ortamlarda ve koşullarda ortaya çıkan değişikliklere uyum sağladığı sürece dengesini, düzenini, mutluluğunu ve sağlığını korur.
Çözüm, evde, okulda, toplumda kimlik, kişilik kazandıran iletişim, etkileşim ve eğitim, öğretimdir.