RIZA TÜRMEN
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Rıza Türmen Kanada’da yüksek lisans eğitimi aldı. Türkiye’ye dönünce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde doktorasını tamamladı ve Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulundu. 1985’te Singapur’a atanarak Türkiye’nin en genç büyükelçilerinden biri oldu. 1995-1996 yıllarında da Bern Büyükelçisi ve 1996-1998 yılları arasında Avrupa Konseyi daimi temsilcisi olarak görev aldı. 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığına seçildi ve 2008’e kadar bu görevde kaldı. 12 Haziran 2011 Seçimleri’nde CHP İzmir milletvekili seçildi.
Anayasa Mahkemesi İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ile ilgili olarak 1.12.2013 tarihinde verdiği kararda seçme ve seçilme hakkıyla bağlantılı olarak tutuklama nedeniyle özgürlük hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Yargılamayı yapan mahkeme, kararın gereğini yerine getirerek Mustafa Balbay’ın tutukluluk haline son verdi.
Buna karşılık Diyarbakır 5. ve 6. Ağır Ceza Mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi’nin kararına dayanarak aynı durumda olan BDP milletvekilleri için yapılan tahliye talebini reddetti.
Bu durum ortaya şu sorunu çıkardı: Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru nedeniyle verdiği kararın aynı tür davalara bakan mahkemeler üzerindeki etkisi nedir?
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, İbrahim Ayhan’la ilgili olarak 16.12.2013 tarihinde verdiği kararda bu soruyu yanıtlamakta. Mahkeme’ye göre, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurularla ilgili olarak verdiği kararlar, kişisel bir hakkı etkilediğinden “bu kişi ve başvuruya konu idari/adli karar veya işlem açısından geçerli ve bağlayıcı olacaktır”.
MAHKEMENİN YORUMU
Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kararlarının mahkemeler üzerindeki etkilerini incelerken kararları hüküm ve gerekçe bölümleri olarak ayırmak gerekir. Kararın hüküm bölümünün sadece başvurucu için geçerli olduğu, mahkemeler bakımından bağlayıcı olmadığı doğru. Gerekçe bölümü ise yargı piramidinin en tepesindeki yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin öngördüğü bütün yargı organları için geçerli olan ilkeleri kapsar. Bu ilkeler, Anayasa Mahkemesi’nin yargı sistemi içindeki yer ve otoritesi nedeniyle bağlayıcı nitelik taşır. Mahkemeler, bu ilkeleri göz önünde bulundurmak, bu ilkelere uygun yorum yapmak zorundadırlar. Bu aynı zamanda hukuk sisteminin istikrarı ve güvenirliliğinin güvencesidir.
GEREKÇE GÖSTERİLMELİ
Mustafa Balbay kararında Anayasa Mahkemesi şu ilkelere yer veriyor:
1. Masumiyet kaidesi gereğince yargılama süresince kişinin özgürlüğü esas, tutukluluğu ise istisna olmalıdır.
2. Tutuklama tedbirine, kuvvetli suç şüphesi yanında bu kişilerin kaçmaları, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek amacıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâla devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Klişe gerekçeler yeterli değildir.
3. Milleti temsil etmek üzere belli bir süre için seçilen milletvekillerinin bu hakkını kullanmasına engel olmayacak koruma tedbirlerinin uygulanabilirliği üzerinde özenle durulmalıdır.
4. Yargılamanın tutuklu sürdürülmesinden beklenen kamu yararı ile başvurucunun seçilme ve milletvekili olarak siyasal faaliyette bulunma hakkı arasında ölçül bir denge kurulmalıdır.
Bu ilkeler tutuklu bulunan diğer milletvekilleri için de geçerlidir. Mahkemelerin bu ilkeleri göz önünde tutarak bu ilkelere uygun kararlar vermeleri gerekir. Böyle yapmadıkları takdirde, bu kararlara karşı yapılan bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesi, mahkemenin insan hakkı ihlaline yol açtığına hükmedecektir. Oysa yargı organlarının görevi insan haklarını korumaktır. Yeni insan hakkı ihlallerine yol açmak değildir.
İNSAN HAKLARI İHLALİ
Bireylerin doğuştan ve eşit olarak sahip oldukları insan hakları söz konusu olduğunda yargı organlarının büyük bir dikkatle hareket etmeleri gerekir. Karar verirken yargıçlar temel olanın insan haklarının korunması, sınırlandırmanın ise istisna olduğunu, yargının görevinin bireyin haklarını korumak olduğunu unutmamalıdırlar. İnsan hakkı ihlalinin bireyin insanlığının reddi anlamına geldiği yargı kararlarına yön veren temel ilke olmalıdır. O nedenle demokratik bir ülkenin yargıçları insan haklarını koruyucu ve genişletici yorum yapmalıdır. Anayasa Mahkemesi kararı da bu olanağı vermektedir.
Bu nedenlerle Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemeleri’nin kararları demokratik bir toplumun temelini oluşturan hukuk devletine ve insan haklarına aykırıdır.
İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23 email: dusunce@milliyet.com.tr