Geride bıraktığımız günlerde, Ermenistan çapını ve kendi kapasitesini aşan bir davranış sergileyerek, Azerbaycan’ın sabrını yeniden test etmeğe kalkıştı.
İki ülke arasında kabul edilmiş ve anlaşmazlık olmayan sınırlarda Ermenistan’ın gerçekleştirdiği akıl tutulması saldırganlık eylemi, ateşkes ihlali 30 yıllık bir vahşetin tekrarından başka bir şey değildir.
Sınır ihlali uluslararası bir insanlık ve hukuk suçudur. Savaş sebebidir.
Başvurduğu bu teşebbüslerin bir başka boyutu da, iç politikasında yaşamakta olduğu kargaşayı ve sıkıntıları unutturmayı hedeflemektedir.
Zira Ermenistan giriştiği bu tehlikeli ve maceraperest oyunla; kendi vatandaşlarının dikkatini yaşadıkları siyasi istikrarsızlıktan, ekonomik sıkıntıdan, baş edemediği koronavirüs salgınından uzaklaştırmağı planlamakta ve iç dinamiklerini milliyetçi bir çizgiye çekmeye çalışmaktadır. Ama oynadığı kanlı oyun, ona daha pahalıya mal olacağa benzemektedir. Zira mazlum Azerbaycan’ın yanında Türkiye vardır. Bir başka deyişle Azerbaycan’ın nüfusu 93 milyondur.
Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,”-Azerbaycan’ın hakkına, hukukuna, topraklarına yönelik her türlü saldırının karşısında yer almaktan asla tereddüt göstermeyeceğiz” diyerek belirtmesi ve olaylara başlangıcından itibaren tavrını koyan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun da,”- Ermenistan’ın yaptığı kabul edilemez, aklını başına toplasın. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak tüm imkânlarımızla Azerbaycan’ın yanındayız.” diye değerlendirmesi hayli önemlidir. Bir başka deyişle Türkiye toprak bütünlüğünü koruma mücadelesinde topyekûn Azerbaycan’ın yanında yer almış bulunmaktadır.
Ermenistan’ın ortaya koyduğu hukuk ve insanlık dışı davranışlara ve Azerbaycan’a yaşattığı acılı ve gergin günlere Minsk Grubu’nu oluşturan ABD, Rusya Federasyonu ve Fransa’nın sessiz kalmaları veya günü kurtarmayı hedefleyen basit kınama açıklamalarının yıllardır bir işe yaramadığını onlar da, biz de görmekte ve bilmekteyiz. Bu arada gözden uzak tutmamamız gereken bir husus da, Ermeni diaspora ve lobisinin söz konusu ülkelerde gayet güçlü olduğu gerçeğidir.
Ermenistan ekonomisinin beş katı büyük bir ekonomiye ve Ermenistan askeri gücünün üzerinde bir askeri güce sahip Azerbaycan’ın masada halledilmesini benimsediği çözümün, böyle oldubittiye getirilebileceğini düşünmenin bedelinin ağır olacağını Minsk Grubu’nun da hesap etmesi gerekir.
Gene Minsk Grubu’nun gerginliğin daha da tırmanmaması için mevcut doğrudan iletişim kanallarını bir an önce kullanması da dâhil olmak üzere gereken tüm önlemleri vakit geçirmeden almasının gerekliliğini vurgulamak isterim. Zira yazımın içinde belirttiğim üzere Azerbaycan yalnız değildir.
Bölgemizde barış ve istikrar istiyorsak; birilerinin özellikle de dünyaya ikide bir medeniyet dersi vermeye kalkışanların bir an önce Ermenistan’ı saldırganlıktan vazgeçirmesini diliyoruz. Aksi takdirde, sabır ve itidali hâlâ Azerbaycan’dan beklemek biraz safdillik olacaktır.