Avrupa Birliği (AB) hala 2008 krizinin etkisinden çıkmaya çalışadursun Türkiye, 2012 yılını ‘İyi ki Euro bölgesine girmemişiz’ , ‘AB krizdeyken Türkiye büyüdü’ , ‘Onlar bize muhtaç’ gibi söylemlerle geçirdi. Büyüyen pastadan dilimlerin eşit dağılmadığına dair birkaç cılız ses de yüzdelerin ve dünya ekonomileri içinde hızla yükselen sıramızın gölgesinde kaldı. İnsani gelişme endekslerine bakmak çoğumuzun aklına bile gelmedi. 2007’den beri zaten iyice yokuşa sürülen ve Türkiye kamuoyu nezdinde soğuyan üyelik sürecimiz Euro krizi ile cazibesini iyice kaybetti.
2008 başlarında ilk işaretlerini veren ve aynı yılın üçüncü çeyreğinde iyice derinleşen kriz, emek piyasaları üzerinde tahmin edilen olumsuz etkilerini gösterdi. Peki, kriz AB emek piyasalarının kuşkusuz en savunmasız gruplarından biri olan göçmenleri nasıl etkiledi?
Kriz ve Göç:
Akademik birçok incelemenin yanı sıra, krizi takip eden 2009 ve 2010 yıllarında Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Dünya Bankası (WB) gibi uluslararası kuruluşlar raporlarında krizin yoksul göçmenlerin zaten kötü olan sosyo-ekonomik durumlarının nasıl daha da kötüleştirdiğini istatistiklerle sundular.
Çizilen tablodan her kriz için genelleyebileceğimiz şu sonuç çıktı: Göçmenler krizden AB vatandaşlarından daha çok etkileniyorlar çünkü geçici, düşük nitelikli ve enformel işlerde çok ucuza çalışıyorlar. Bu da onları krize en duyarlı ve krizde ilk işten çıkarılacak grup haline getiriyor. Krizin etkisi iki yönlü; biri göçmenler üzerinde bireysel etkisi ikincisi ise göç akımları üzerindeki toplu etkisi.
Göç Politikaları Enstitüsü’nün (Migration Policy Institute) 2010 sonbahar raporuna göre; krizi takip eden iki sene içinde AB’ye olan yasal ve yasadışı göç önemli oranda azaldı. AB’de yaşayan göçmenlerden menşei ülkelere gönderilen dövizlerde de ciddi bir düşüş yaşandı ki bunun da geride bırakılan aileler üzerinde dolaylı bir olumsuz etkisi oldu.
Uzun dönem işsizlik:
OECD 2011 raporuna göre, (International Migration Outlook, SOPEMI); 2010 yılının üçüncü çeyreğinde OECD üyesi Avrupa ülkeleri ortalamasına baktığımızda genç (15-24 yaş) göçmen işçilerin yüzde 24,5’i işsizken bu oran benzer yaş grubu Avrupalılar arasında yüzde 19,6 seviyesindeydi. Söz konusu rapora göre göçmen istihdamının krizle en çok daraldığı sektörler inşaat, finans, toptan ve perakende ticaret. Ülkeler bazında bakacak olursak durum daha da vahim. 2010 yılı genç göçmen işsizlik oranları İspanya’da yüzde 44, İsveç’te yüzde 35, Belçika’da yüzde 35 ve Fransa’da yüzde 33.
İnşaat sektöründe yoğunluklu olarak çalışmaları nedeniyle Kuzey Afrikalı göçmenler krizden en çok etkilenen göçmen grubu. Onları krizin en şiddetli hissedildiği yerin İspanya olması nedeniyle, Latin Amerikalı göçmenler takip ediyor. Kriz bir taraftan gençlerin, AB dışı ülkelerden gelen göçmenlerin, vasıfsız ve düşük vasıflı emek gücünün üzerindeki olumsuz etkilerini gösterirken, bir taraftan da zaten dezavantajlı olan bu grupların uzun dönemli işsizlik riskini arttırmış oldu. Avrupa Komisyonu’nca 2010’da yayımlanan (Employment in Europe) bir rapora göre ise AB vatandaşlarının istihdamı kriz sonrası yüzde 2,3 oranında düşerken, üçüncü dünya ülke vatandaşları (AB dışı) yüzde 4,3 ile çok daha şiddetli bir iş kaybı ile yüz yüze kaldılar.
Cinsiyet:
Kadınların erkek göçmenlere göre krizden görece daha az etkilenmiş olduğunu belirten OECD raporu, bu farkı iki nedene dayandırıyor. İlki kadınların krizin doğrudan etkilemediği ev içi hizmetlerde çalışıyor olmaları iken bir diğer neden de erkeğin işsizliği kaynaklı gelir kayıplarını karşılama amacı ile kadının işgücüne katılım oranın artması.
Girişimcilik:
OECD raporu girişimci göçmenleri durumunu da ele almış. Bu kategorideki göçmenlerin (yerli girişimcilere oranla) daha az finansal rezerve sahip olmalarından hareketle, kriz dönemlerindeki kayıplarını kendi kendilerine kompanse etmelerinin imkânsızlığının altı çiziliyor.
Geri göç:
2008/2009 döneminde İspanya krize bir çare ararken göçmenler için geri dönüş programlarını uygulamaya soktu. (Hatta borç krizi içindeki Yunanistan’dan sonra İspanya da işi ev alana oturma izni vermeye kadar götürdü.) Bu yaklaşım yetmişlerde ve seksenlerde ‘Petrol Krizi’ nedeni ile geri göçü özendiren benzer Avrupa uygulamalarını hatırlatıyor. Bu programların başarısı göç veren ülkeden ülkeye değişiyor. Önerilen finansal destekler düşünüldüğünde bu uygulamalar kimi göçmenler için kendi ülkesinde ‘iş kurma/yatırım yapma’ babında çekici görünse de kimi göçmenler için (örneğin Kuzey Afrikalılar) bir şey ifade etmiyor. Vatanlarında can güvenliği olmadan yaşamaktansa bir Avrupa ülkesinde işsiz kalmayı yeğliyorlar.
Sonuç:
Krizlerin yeni göç dinamikleri yarattığı ve göçmenlerin de farklı adaptasyon stratejileri geliştirdikleri bir gerçek. Krizle gittikçe içine kapanan ve göç politikalarını daha da sıkılaştıran bir Avrupa ile karşı karşıya olduğumuzu göz önüne alırsak, yakın vadede göçmenler hakkında umutlu olmamız için elimizde bir neden yok. AB’nin kurumsal çatısı altında göçmenleri koruyan bir mekanizma olmadığı ve göçmenlere krize en duyarlı sektörlerde kısa süreli işler reva görüldüğü sürece ekonomik krizler en çok göçmenleri vurmaya devam edecek.
Dr. Seçil Paçacı Elitok
Seçil Paçaçı Elitok ekonomisttir. 2009- 2011 yılları arasında, Hamburg Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’nde (HWWI) Marie Curie Araştırmacısı olarak Göçmenlerin Ulusötesi Konumu başlıklı program çerçevesinde verilen araştırma bursuyla Göç Araştırma Grubu’nda uzman araştırmacı olarak çalıştı. Başlıca araştırma konuları arasında uluslararası göç, özellikle Türkiye’ye ve Türkiye’den göç, vasıflı emeğin göçü ve göçmen işçi dövizleri sayılabilir. Seçil Paçacı Elitok, Mercator-İPM Araştırma Bursu Programı kapsamında “AB/Almanya-Türkiye ilişkilerinde Göçün Rolü” başlıklı proje üzerine çalışmaktadır. Seçil Paçacı Elitok ekonomi doktorasını 2008 yılında Utah Üniversitesi’nde (ABD) tamamlamıştır.
İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 03. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr