Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dr. Seçil Paçacı ELİTOK
ABD’nin göçmenlik reformu yasa tasarısı geçtiğimiz ay Senato’da kabul edildi. Obama’nın seçim kampanyalarında büyük rol oynamış olan tasarı, yasalaşırsa, yaklaşık 11 milyon yasadışı göçmene hem yasal göçmen statüsü kazandıracak hem de Amerikan vatandaşlığının yolunu açacak.
Yasa tasarısının kabulü göçmenlere dair bilindik bir tartışmayı yeniden gündeme getirdi. Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elinde bulunduran Cumhuriyetçiler, bir yandan güvenlik eksenli yaklaşımlarındaki ısrarlarını devam ettirirlerken bir yandan yasadışı göçmenlerin yarısından çoğunu oluşturan Latin kökenli göçmelerin oylarını kazanmak istiyorlar. Güvenlik tehdidi ile oy kaygısı arasında salınan Cumhuriyetçilerinen güçlü argümanı ise bu reformun getireceği potansiyel maddi yük. Göçmenler söz konusu olduğunda sıkça gündeme gelen “sosyal güvenlik sisteminden faydalanma ama bunun karşılığında vergi ödememe’’ iddiaları reform sürecinde de tekrar konuşulur oldu. Böyle bir toplu affın yasa dışı göçü ödüllendirici bir işlev göreceği ve reformun ABD’yi yasa dışı göçmenler için daha da çekici hale getireceği de Cumhuriyetçiler kanadında dile getirilen kaygılar arasında.

RÜYA YASASI
Tüm bu şüphe ve itirazları hafifletmek amacıyla Obama’nın havuç politikasını ise, Meksika sınır güvenliği konusunda alacağı tedbirler oluşturuyor. Planlar arasında sınırdaki devriye sayısını arttırmak (20 bin ilave), sınıra bir nevi güvenlik duvarı inşa etmek (yaklaşık 1200 km) ve Meksika kaynaklı göç akımlarını düzenlemek amacıyla misafir işçi programları (yıllık 200 bin işçi kotalı) düzenlemek var.
Reform girişimi ABD için yeni değil, zira 1980’lerden bu yana birçok “yasallaştırma” çabası başarısız oldu. En son 2010 yılında Rüya Yasası olarak bilinen “Dream Act ( The Development, Relief and Education for Alien Minors)” genç kaçak göçmen sorununa eğilmiş ve çocukluk döneminde yasadışı yollarla ABD’ye girmiş göçmenlere yasal statü kazandırmayı hedeflemişti. Kongre yasayı reddetti ve tasarı yasalaşamadan rüya olarak kaldı.

İSTATİSTİKLER
Yasadan etkilenecek göçmen sayısı resmi tahminlere göre 11 milyon olsa da, gerçek rakamın bunun oldukça ötesinde olduğu malum. Yasal olmayan kısaca “kağıtsız” ve “kayıtsız” göçmenlere dair gerek medyanın bu grubu kriminalize eden tutumu gerek de toplumun “işlerimizi elimizden alıyorlar, ücretleri düşürüyorlar” genel algısı ve inancı, göçmenlik olgusunu daha da çetrefilil bir hale getiriyor. Öte yandan bilimsel istatistikler göçü ve göçmeni olumsuzlayan bu söylemi hiç de destekler nitelikte değil. Örneğin Brookings Enstitüsü’nün 2010 Hamilton Projesi göç hakkında on temel iktisadi olguyu ABD için raporluyor. Bu olgular içinde mevcut yasa tasarısı tartışmaları için anlamlı olabilecek iki temel veri bize genel algı ve gerçeklik arasındaki açığıın büyüklüğü hakkında bir fikir verebilir.
Sözü geçen rapora göre; ortalamada göçmenler -ücretlerin artmasına ve fiyatların azalmasına sebep olarak- Amerikalıların yaşam standardını yükseltiyor. Emek piyasasında göçmenler Amerikalıların yaptığı işleri daha ucuza yaparak bir ücret rekabeti yaratmaktan ziyade (ikame etkisi), bu işleri bütünleyen işlerde istihdam edilerek üretkenliği artırıyorlar (bütünleme etkisi). Öte yandan, göçmen emeği yoğunluklu sektörlerdeki (ev içi hizmetler vb.) ücret düşüklüğü, Amerikalıların alım gücünü artırarak refah seviyelerini olumlu etkiliyor. Göçmenlerin, sanıldığının aksine, federal hükümet bütçesinde bir sızıntı yaratmadıkları bulgusu da raporun ikinci önemli verisi.

İNSAN HAKKI
Maliyet/fayda analizini bir kenara bırakıp, göçe insan hakları perspektifinden bakmak, yüzde 12’si göçmenlerden oluşan Amerikan toplumunda göçmen reformu tartışmasını başka bir düzleme taşıyabilir. Gelişmekte olan ekonomilerin kendi yoksulluk ve işsizlik kamburlarını gelişmiş dünya ekonomilerinin sırtına yüklüyor olduğu argümanı özellikle bu tip “toplu yasallaştırma” veya “vatandaşlığa kabul” dönemlerinde bolca dile getirilir. Benzer bir yaklaşım şu an Meksika-ABD için söz konusu. Ne var ki, bu yaklaşım göçün sonuçlarına odaklanarak onun yarattığı ekonomik ve sosyal problemler ekseninden bir tartışma zemini yaratıyor. Oysaki göçün nedenlerini anlamaya çalışmak, dahası insanları yasadışı göçe iten koşulları kavramaya çalışmak hem yapısal nedenleri tartışabilmemiz hem de kalıcı çözümler üretebilmemiz için oldukça önemli.

GÖÇMEN LOBİSİ
Türkiye gibi göçün henüz iç politika malzemesine dönüşmediği ülkelerin aksine, ABD ve Avrupa ülkelerinde göç yasaları partilerin seçim kampanyalarında öncelikli sırayı alıyor. ABD’de reform öncesi kampanyalarda en çok öne çıkan lobi grubu FWD.us isimli savunucu grup oldu. Başını Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in çektiği grup göç reformunun özellikle sınır güvenliğinin artırılması, yüksek nitelikli iş gücü göçünün teşvik edilmesi ve vatandaşlık hakkı gibi alt başlıklarına da taraftar oldu ve reformu destekleyici lobi faaliyetleri ve kampanyalara ciddi miktarda maddi kaynak aktardı. Grubun kurucuları arasında Bill Gates ve Steve Chen gibi birçok ismin oluşu ve web sitelerindeki “başarılı ve iyi göçmen” söylemi lobi faaliyetleri hakkında şüpheler oluşturuyor. Zira uluslararası şirketlerin en kalifiye göçmenleri istihdam etme yarışları hepimizin malumu. Bireyleri piyango yöntemi ile seçerek vatandaşlık veren Yeşil Kart sistemi ne kadar sorunlu ise; niteliklerine göre seçmek ve elemek de bir o kadar etik değil. İşverenlerin nitelikli göçmen emeğine en az maliyetle (istihdam ederken karşılaştıkları bürokratik engeller, çalışma/oturma izni maliyetleri olmadan) erişme gayeleri reformu desteklemelerin öncelikli nedeni olabilir.

SONUÇ
İstatistikler bize genel kanının tam aksi bir resim çiziyor. Amerikalılar ve göçmenler aynı işler için rekabet etmedikleri gibi, göçmenlerin sosyal devletten faydalanıp hiç katkı koymamaları gibi bir durum da söz konusu değil. Bilimsel verilerin toplumsal algıyı doğru şekillendirmesinde sivil tolum kuruluşlarına çok iş düşüyor. Kongre’de Temsilciler Meclisi ile Senato reform üzerinde anlaşabilecek mi bilinmez ama reformun yeni bir “vatandaşlık” tartışmasını tetikleyeceği kesin.

- ‘Hiçkimse yasadışı değildir’, Hamburg Reeperbahn Bölgesinde bir duvar yazısı