Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ı ebediyete intikalinin 1’inci yıldönümünde sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz. Denktaş bütün Türk Ulusu tarafından benimsenmiş bir Milli Kahramandır. Çünkü, Denktaş, Türkiye’nin “milli dava” olarak sahip çıktığı ve yürüttüğü Kıbrıs konusuna önderlik etmiştir. Rauf Denktaş ismi Türk Ulusu’nun milli Kıbrıs davasıyla özdeşleşmiş ve hayatı da “milli dava” ile bütünleşmiştir.
‘Hararetli destek’
Kıbrıslı Rumların 1940’lı yılların sonunda yeniden canlandırdıkları ‘ENOSIS’ hareketi karşısında 27 Kasım 1948 günü Lefkoşa’nın Selimiye meydanında düzenlenen coşkulu mitingde kürsüye çıkan 24 yaşındaki Rauf Denktaş isimli genç avukat “aman Kıbrıs Girit olmasın” diye Türkiye’ye çağrıda bulunmuştur.
Bu ses Anadolu’da yankı yapmıştır. Mensubu olduğum kuşak, henüz 14- 15 yaşlarındayken 1954’den itibaren Türkiye’nin çeşitli kentlerinde onbinleri bulan ağabeyleri ve ablalarıyla birlikte Kıbrıs için miting meydanlarında toplanmışlardır. Gençliğin ortaya koyduğu heyecan Türk basınının hararetli desteğiyle dalga dalga bütün Türkiye’yi kaplamıştır. Böylece Türk Ulusu Kıbrıs konusuna “milli dava” olarak sarılmıştır.
Türkiye sevdalısı
Bu sayede, Türkiye, Osmanlı Devleti’nin yıkılma döneminde 1878’de kaybettiği Kıbrıs Adası üzerinde etkili ve fiili hak ve yetkiler elde edebilmiştir. 1923 Lozan Antlaşması’yla Türkiye ve Yunanistan arasında kurulması amaçlanmış olan hassas stratejik dengenin bozulması ve Türkiye’nin Ege’den sonra Doğu Akdeniz’de güneyden de kuşatılması çabaları boşa çıkarılmıştır.
Rauf Denktaş Kıbrıs sorunu hakkındaki diplomasinin çok engebeli, kaygan, aynı zamanda bataklıklarla ve tuzaklarla dolu zemininde büyük bir ustalıkla Rum liderlerle yürüttüğü müzakerelerde Türk tarafı için temel amacın “Lozan dengesinin” korunması olduğunun bilinci içinde hareket etmiştir.
Rauf Denktaş gerçek bir Atatürkçü ve Türkiye sevdalısıydı. Yürüttüğü mücadelede Mustafa Kemal’in bağımsızlık fikrinden ve idealinden ilham almıştı.
Kurucu ortaklık
Kıbrıs müzakere sürecinde 20 sene kadar Denktaş’ın yakınında ve yanında bulundum. Kıbrıs konusunu yürütürken kendi halkının ve KKTC’nin çıkarlarıyla Türkiye’nin çıkarlarının eş değerde ve ortak olduğunun bilinciyle hareket ettiğini açık biçimde gördüm.
O, Kıbrıs Türk halkının yürüttüğü hürriyet ve bağımsızlık mücadelesinin başarısı için Türkiye’nin daima güçlü olması gerektiği gerçeğini hiçbir zaman göz ardı etmemiştir. Denktaş’ı anarken O’nun Yunanistan’ın ve Kıbrıslı Rumların Türkiye’ye ve Kıbrıs adasına yönelik tarihi emellerinin, hedeflerinin ve stratejilerinin günümüzde de aynı olduğu; önceleri, silâh kullanarak gerçekleştirmeyi denedikleri ENOSIS hedefine 1990’lı yılların başından itibaren AB üyeliği yoluyla AB potasında ulaşma gayesi güttükleri yolundaki değerlendirmelerinin ve Rum tarafının iki taraf arasında Ada’da müzakereye dayanan eşit kurucu ortaklık temelinde kalıcı bir çözümü istemediklerine dair teşhislerinin ne kadar haklı olduğunu teslim etmemiz gerekir.
Annan Planı sürecinin başladığı 2002 yılının sonunda Kıbrıs sorunu 39 yıldır çözülememiş durumdaydı. 2002- 2004 döneminde Türkiye ve KKTC basınında “şimdiye kadar sürdürülmüş olan politikalar yanlıştı; Denktaş ve Klerides masaya meseleyi çözeceğim diye otursaydı Kıbrıs sorunu çözülürdü; siyaset sorunlara çözüm bulma sanatıdır; Kıbrıs sorununun çözümünü sağlamak için uluslararası toplumla beraber hareket edeceğiz; çözüm yolunda bir adım önde yürüyeceğiz; (GKRY’nin tanınması konusunda) tanınmış zaten, orada yapılabilecek bir şey yok; şimdi dünya tanımış; ‘ben tanımıyorum’ demekle siz ne yapabilirsiniz; biz dünya gerçekleriyle hiçbir zaman çelişmeyi düşünmüyoruz; dünya gerçekleri neyi gösteriyorsa biz de bu gerçekler içerisinde yerimizi almaya mecburuz; Kıbrıs sorunu Türkiye’nin AB üyeliği önünde engeldir” şeklindeki beyanlara dair haberler ve yorumlar yer alıyordu.
Çözümsüzlük bugün 50. yılına girmiş bulunmaktadır.
Başta Türkiye olmak üzere uluslararası toplumun önde gelen üyelerinin desteklediği ve işe “biz bu sorunu 2008 sonuna kadar çözeceğiz” diyerek başlayan Talât- Hristofyas ikilisinin sürdürdüğü görüşmeler de sonuç vermemiştir. Eroğlu- Hristofyas görüşmeleri de nafile bir süreç olmuştur.
Sözler tutulmadı
Hristofyas kısa bir süre önce “5 yıllık iktidarı boyunca KKTC’ye yönelik ambargoların yürürlükte kalması için mücadele ettiklerini” itiraf etmiş ve bunu övünerek “başarı” olarak nitelemiştir. Ayrıca “uluslararası toplumu uzlaşmaz tarafın Türkiye olduğuna ikna ettiklerini” öne sürmüştür.
Kıbrıs Rum kesiminden yükselen sesler, Şubat 2013 başkanlık seçimlerinden sonrası için çözüm yolunu aydınlatacak bir ışık vermemektedir. Annan Plânı’nın Rumlar tarafından reddedilmesinin üzerinden 9 yıl geçmiştir. AB’nin ve ABD’nin Kıbrıs Türk tarafına yönelik olarak 2004 Nisan’ında verdiği sözlerin hiçbiri tutulmamıştır. Annan sürecine verdiği çekincesiz desteğe rağmen Türkiye’nin AB üyeliği yolunda bir ilerleme olmamıştır.
Bağımsız devlet
Son on yıldır Kıbrıs konusunda ‘Rum-Yunan’ ortaklığının ve konuya ilgi gösteren uluslararası çevrelerin takındıkları Ada’da kalıcı çözüme katkı yapmayan tutumlarının ışığında Türkiye’nin ve KKTC’nin de tutumlarını gözden geçirmelerinin gerektiğine inanıyoruz. “Adadaki gerçekler temelinde çözüm” isteğini dile getirirken Adadaki en somut gerçeğin merhum Denktaş’ın kurduğu KKTC olduğundan hareket etmeliyiz.
O’nun bu muazzam mirasına sahip çıkma irademizi güçlendirerek Türkiye’nin etkili garantilerinin sürdürüldüğü Ada’da yan yana barış içinde yaşayacak iki bağımsız devlet formülü dışında başka bir çözüm şekillerine itibar etmemeliyiz. Rauf Denktaş’ın aziz ruhunu şad edecek gerçekçi tutumların bunlar olduğunu düşünüyoruz.
TUGAY ULUÇEVİK
1939 yılında Ankara’da dünyaya geldi. Lise öğrenimini TED Ankara Koleji’nde yapan Uluçevik, Hukuk Fakültesini 1964 yılında bitirdi. Kıbrıs-Yunanistan Dairesinde göreve başladı. Kıbrıs Şubesi Müdürü oldu. Kıbrıs Dairesi Başkanı seçildi. BM Cenevre Daimi Temsilciliği’nde Başkâtip, Tiran Büyükelçiliği’nde Müsteşar, BM New York Daimi Temsilciliği’nde Müsteşar oldu. Abu Dhabi, Bükreş, Bonn, Berlin Büyükelçisi olarak görev yaptı. 2006 haziran ayında emekli olduktan sonra çeşitli gazetelerde ve dergilerde ve ASAM, TÜRKSAM, AVİM gibi düşünce kuruluşlarının internet sitelerinde Kıbrıs ve diğer dış politika konularında 60 civarında makalesi yayınlandı. Halen Kıbrıs konusunda konferanslar vermektedir.