Bugün Dünya Otizm Farkındalık Günü. Eskiden son derece nadir rastlanan bu duygu durum bozukluğu son yıllarda dik bir ivmeyle artıyor. Karşımızda karmaşık, tedavisi olmayan bir sorun var. Ama semptomları hafifletmek ve riski azaltmak mümkün olabilir...
Çocuğunuz ismine tepki vermiyor, göz kontağından kaçınıyor, arkadaşlarıyla oynamıyor, iletişim kurmuyor... Bunlar otizm şüphesi uyandıran ve mutlaka detaylı bir şekilde araştırılması gereken işaretlerden sadece birkaçı. Tanı konduğunda ise ebeveynler için son derece zorlu bir yolculuk başlıyor. İşin ürkütücü yanı ise yakın zamana kadar genetik olduğu düşünülen bir sorunun son derece dik bir ivmeyle artışı ve bu durumu artık genetikle açıklamanın mümkün olmaması. 1970’li yıllarda 10 bin çocukta 2 çocuğa otizm teşhisi konuyorken, 1980’li yılların ortasıyla birlikte rakamlarda dramatik bir artış görüldü. 2002’ye gelindiğinde ise her sene bin çocuktan 7’sine otizm teşhisi konur oldu (1). Elimizdeki son istatistiki verilere göre, 2020 itibarıyla her 54 çocuktan biri otistik! (2) Son 20 yılda teşhis kriterlerinde bir değişiklik olmadığını da not düşelim.
Toksik bombardıman
2020 Eylül’ünde yayımlanan bir meta-analiz için, 1982 ile 2019 yılları arasında yayımlanmış olan ve otizmle ağır metaller arasındaki ilişkiyi inceleyen tüm bilimsel yayınlar tarandı (3). Bazı ağır metaller ve otizm arasında önemli bir korelasyon olduğu uzun zamandır biliniyor. Bahsettiğim meta-analiz, otizm riskini özellikle artıran iki ağır metale dikkat çekiyor: Kurşun ve cıva. Hatta çalışmayı yürüten bilim insanları, cıva ve otizm arasında ilişkinin son derece güçlü ilişki olduğunu, vücuttaki cıva konsantrasyonunun otizmin nedenlerinden biri olarak listelenmesi gerektiğini vurguluyor.
Bu iki ağır metal modern yaşamda hemen her yerde karşımıza çıkıyor. Mesela fabrikaların yarattığı çevre kirliliği ve hatta evimizi boyattığımız boyada kurşun var. Eski tesisatlar yüzünden suyumuza karışan kurşunu da unutmayalım. Cıva için fazla uzağa gitmeye gerek yok. Otizmin nedenleri arasında listelenmesi gerektiği söylenen bu ağır metal ağzımızın içindeki amalgam diş dolgularında kullanılıyor! Otizm teşhisi konmuş tüm çocuklara ilk yapılması gereken şey ağır metal testidir.
Otizmde beslenme
Hastalığın ilk olarak tanındığı 1940’lı yıllardan başlayarak hayatımıza girmiş olan 80.000 yeni toksik madde var. Endüstriyel olarak üretilmiş yiyecekler de bu toksik bombardımana katkıda bulunuyor. Bu değişimden en çok çocukların etkilenmesi normal değil mi?
Toksik yaşamın riski önemli ölçüde artırdığını ve otizmin belli bir tedavisi olmadığını biliyoruz. O zaman odak noktamız önleme ve semptomları hafifletmek üzerine olmalı. Zaten bilim dünyasının da yönelimi bu yöndedir. Doğru bir beslenme modeliyle otistik semptomların hafifleyebileceğini gösteren çalışmalar var. İşte bu beslenme modelinin ana hatları...
Gluten yasak: Gluten içermeyen bir diyetle otistik çocukların davranışlarında iyileşme gözlendiğini gösteren çalışmalar var (4). Yani, otizm teşhisi konmuş bir çocuğun diyetinden ilk çıkarılması gereken şeyler makarna, ekmek, börek, çörek gibi gluten içeren tüm besinlerdir (5).
Dost bakterilerden zengin bir diyet: Otistik çocukların hemen hepsinde bağırsak ve mide problemleri vardır. Yapılan bilimsel çalışmalarda otistik çocukların mikrobiyomunun sağlıklı çocuklarınkinden çok farklı olduğu görüldü (6). Bifidobacterium gibi faydalı bakteriler az, patojenik etkisi olan zararlı bakteriler çoktu. Bu yüzden de otistik bir çocuğa bağırsak florasını iyileştirecek bir beslenme modeli uygulanması son derece önemlidir. Hedef fermente gıdalardan zengin bir diyet ve probiyotik takviyeleriyle sağlıklı bir mikrobiyom yaratmak olmalı.
Süt ve süt ürünleri yasak: Otistik çocukların çoğunun, süt ve süt ürünlerinde bulunan beta-casomorphin-7 adlı bir proteini sindiremediklerini gösteren ilk araştırma (7) 2000’li yılların başlarında yayımlandı. Üç ay boyunca süt, süt ürünleri ile gluten içermeyen bir diyet sonucunda ise otistik semptomlarda önemli bir gerileme gözlendiği rapor edildi. Çalışmayı, benzer bulguların elde edildiği bilimsel araştırmalar izledi. Bu yüzden otistik çocuklara probiyotik desteği vermek son derece önemli olsa da yoğurt, kefir gibi fermente süt ürünleri yerine probiyotik takviyesi, turşu ve sirke gibi seçenekler tercih edilmelidir.
İşlenmiş yiyecekler ve şeker yasak: Sağlıklı bir bağırsak florası için bir diyetin bol miktarda probiyotik içermesi yetmez. Probiyotikleri canlı tutmak, beslemek de bir o kadar önemlidir. Kimyasallar, katkı maddeleri ve şekerle dolu yiyecekler probiyotikleri katlederken, mevsiminde yenen sebzeler dost bakterilerin en önemli besin kaynağıdır.
Anne adaylarına 3 öneri
Hamilelikte, hatta hamile kalmadan önce otizm riskini artıran faktörlere karşı önlem alın.
1. Toksinlere maruz kalmayın. 2017 yılında yapılan araştırma (8) için otizm teşhisi konmuş çocukların süt dişlerinde, yüksek oranda kurşuna rastlandı. Bu araştırma, genelde 3-4 yaşlarında teşhis edilebilen bu bozukluğun kökeninin, doğum öncesine uzandığını, bebeğin gelişimini tamamlamadan maruz kaldığı zehirlerle ilişkili olduğunu gösteriyor. Hamilelikte maruz kalınan ağır metallerle çocukları tehdit eden bu ciddi sorunlar arasında önemli bir ilişki olduğuna işaret eden pek çok araştırma var. Kullandığınız mutfak gereçlerini güvenli olanlarla değiştirin, hava kirliliğinin fazla olduğu yerlerde oturmayın ve ağzınızda amalgam dolgu varsa hamile kalmadan önce bunlardan kurtulun!
2. D vitamini ve kolesterol eksikliğine dikkat edin. Hamilelikte D vitamini eksikliği, bebeğin otizm riskini artıran faktörler arasında (9). Bu hiç şaşırtıcı değil, çünkü bebeğin beyin gelişiminde D vitamini son derece önemli bir rol oynar. Hamile kalmadan D vitamini değerinizi ölçtürün ve düşükse gerekli önlemleri alın. Anne adayının kolesterol seviyesi de önemli. Kolesterol de, aynı D vitamini gibi, bebeğin beyin ve merkezi sinir sisteminin gelişimi için elzem bir madde. Bu yüzden de hamileliğiniz boyunca sağlıklı yağlar, et, yumurta, paça çorbası, kemik suyu gibi kolesterol zengini gıdalar tüketmeye, çocuğunuzun diyetinde bu değerli besinlerin bulunmasına özen gösterin.
3. Normal doğum yapın ve bebeğinizi emzirin. Ciddi bir tıbbi komplikasyon söz konusu olmadıkça normal doğum yapın. Bebeğiniz doğum kanalından geçerken sizden aldığı probiyotiklerle kendi mikrobiyomunun temelini oluşturacaktır. Temel ne kadar sağlam olursa, yapı da o kadar dayanıklı olur. Anne sütü ise bu temelin sağlamlaşmasını sağlayan probiyotikler ve onları besleyen prebiyotikler içerir.
1 “Epidemiology of pervasive developmental disorders” Eric Fombonne, Pediatr Res,
2009 Jun;65(6):591-8. doi: 10.1203/PDR.0b013e31819e7203
2 https://www.autismspeaks.org/autism-statistics-asd
3 “The Relationship Between the Level of Copper, Lead, Mercury and Autism Disorders: A Meta-Analysis”R. Sayehmiri, Pediatric Health Medicine and Therapeutics, Vol: 2020: 11; 369-378
4 “Effectiveness of the gluten-free, casein-free diet for children diagnosed with autism spectrum disorder: Based on parental report” Pennesi Christine M.; Klein Laura Cousino. Nutritional Neuroscience, 2012 DOI: 10.1179
5 https://www.webmd.com/brain/autism/gluten-free-casein-free-diets-for-autism
6 “Fecal Microbiota and Metabolome of Children with Autism and Pervasive Developmental Disorder Not Otherwise Specified” M. Angelis , M. Piccolo, Lucia, Plos October 9, 2013
7 “Autism and Schizophrenia: Intestinal Disorder” Robert Cade, Malcolm Privette, Melvin Fregly, Nutritional Neuroscience 2000;3(1):57-72. doi: 10.1080/1028415X.2000.11747303.
8 “Fetal and postnatal metal dysregulation in autism” Arora M, Nat Commun; doi: 10.1038/NCOMMS15493, Haziran 2017
9 “Vitamin D Deficiency in Autism Spectrum Disorder: A Cross-Sectional Study” M. Petruzzelli, Disease Markers, 2020(11):1-5, DOI: 10.1155/2020/9292560