Soundgarden ve Audioslave gruplarının dört oktavlık sesi ani ölümüyle herkesi üzdü. 52 yaşındaki Cornell kişisel rock solistleri listemin her zaman üstlerinde yer aldı.
Tok sesini çok severdim. Bilhassa Audioslave dönemindeki “Like a Stone”, “Be Yourself”, ”Show Me How To Live” gibi parçalarındaki performansı onu klasik dinleme listelerime hep sokmuştu.
Audioslave ile 2002-2005 arası yaptığı 3 albüm tek kelimeyle müthiştir: Audioslave (2002), Out of Exile (2003), Revelations (2005).
Rage Against The Machine’den gitarist Tom Morello, basçı Tom Commerfold ve davulcu Brad Wilk ile 2001 yılında kurduğu Audioslave, 2005 yılında Küba’da ilk konser veren rock grubu oldu. Konseri 70 bin kişi izledi.
Grup, 3 albüm sonrası dağıldı. Geçtiğimiz günlerde tekrar bir araya geldiklerini açıklayıp küçük bir konser daha vermişlerdi.
2006’da herkes kendi yoluna gitti, Cornell, 5 solo albüm yaptı ve Soundgarden ile tekrar bir araya geldi.
2014’de İstanbul’da Maçka Küçükçiftlik’te verdikleri “Superunknown” 20. Yıl konserini keyifle izlemiştim. Acayip formdaydı.
***
Soundgarden yılları 1984’de başladı. Seattle kökenli grunge akımının temsilcisi olan grup en büyük çıkışını “Black Hole Sun” ile yaptı.
O yılların Grunge akımına uyan Nirvana, Alice In Chains, Pearl Jam ile isimleri aynı hizada anılıyordu.
Badmotorfinger (1991), Superunknown (1994), Down On the Upside (1996) albümleri grubun alametifarikası albümler oldu.
Pearl Jam’in solisti Eddie Veder’ın da kankası olan Cornell, birlikte Temple of The Dog gibi bir projede yer aldılar.
Akustik kayıtlar yaptılar. Bunları mutlaka dinleyin, iki 4 oktav sesin birlikteliğine tanıklık edin.
***
Cornell 2006’da en fazla hasılat yapmış Bond filmi Casino Royale şarkı yaptı: “You Known My Name.”
Onun ayrılığını en güzel Aylin Asım’ın tweeti özetliyor:
“Chris Cornell gençliğimizden koca bir parçayı alıp götürmüş, çok üzgünüm”.
Fazıl Say ile piyanist ve bir soprano albümü
Bir mezzosoprano, bir piyanist bir araya gelirse klasik bir albüm olmayabilir. İklim Tamkan piyanoda, soprano Senem Demircioğlu birlikte yaptıkları “İlk Atlas” albümünde farklı türlerde şarkılara yer vermişler.
Her iki müzisyende eğitim yaptıkları Viyana’da tanışmış.
İkili, müzik ve şiiri buluşturdukları yeni albümleri “İlk Atlas”la ilgili “Bu işi yapmaya klasik müzikle başladık. Sonra birbirimizi tanıdıkça ikimizin de ortak edebiyat zevklerinden yola çıkarak ‘Neden şiirleri şarkılaştırmıyoruz?’ dedik. O dönemde Fazıl Say’dan taslak halindeki ‘İlk Şarkılar’ albümünün notalarını rica ettik ve çalışmaya başladık. Sonra üstüne kendi parçalarımızı kattık. Proje gelişe gelişe şu anda dinlediğimiz ‘İlk Atlas’ haline geldi” diyor.
Piyanist Tamkan, “İnsanlar, ‘Bir mezzosopranoyla piyanist bir araya gelirse ve işin içinde Fazıl Say da olursa albüm sadece klasik müzikseverlere hitap edermiş’ gibi düşünüyor. Ama aslında çok alternatif bir albüm oldu. Klasik olmamaya gayret ettik” dedi.
Albümde Fazıl Say’ın ‘İlk Şarkılar’ ve ‘Yeni Şarkılar’ albümünden iki bestesi var. “Bu besteleri tamamen bize özgün olduğunu düşündüğümüz, bambaşka bir atmosferle kaydettik” diyor iki sanatçı.
***
İkili, “İlk Atlas” albümünün yapımcılığını da üstlenen Fazıl Say’la yollarının nasıl kesiştiğini şöyle anlatıyor.
Opera sanatçısı Demircioğlu, “Ben Fazıl Say’ın birçok projesinde yer aldım. İklim ise Fazıl Say’ı 18 yaşından beri Viyana’dan tanıyor. Zaten halihazırda bir tanışıklığımız ve çok keyifli bir dostluk ilişkimiz vardı” diyor.
Piyanist Tamkan da “Bir gün bir canlı yayında Fazıl Say’ın şarkılaştırdığı ‘Bu Kekre Dünyada’ isimli parçayı çaldık. O kadar farklı yaptık ki, Fazıl Say onu dinlediğinde çok beğendi ve şarkının muhakkak kaydedilmesi gerektiğini belirtti. Say ayrıca, parçayı kaydederken kendi şarkılarımızı da ekleyerek bir albüm oluşturmamızı söyledi. Böylece albümün fikir babası Fazıl Say oldu” dedi.