Pentagram, akustik turnesinin İzmir ayağında, Mavibahçe’de Sold Out Performance Hall’de alametifarika parçalarını seslendirdi. Pentagram, memleket sınırlarında rock/metal türünde ilklere imza atmış bir grup. 1986 yılında gitarist Hakan Utangaç ve baterist Cenk Ünnü tarafından kurulur. Daha sonra, basta Tarkan Gözübüyük ve gitarda Ümit Yılbar katılır gruba. İlk konserleri olaylı biter. İstanbul Bağcılar semtindeki bir düğün salonunda çaldıkları trash metal parçalarla coşan seyirci, masaları ve sandalyeleri kırar, zararı ceplerinden öder grup elemanları. Tüm ülke için zor geçen 80’lerin sonunda grup, ilk albümünü İngilizce çıkarır. Hedef malum, yurtdışına da zıplamaktır. Toplamda 30 bin adet satılır. Heavy metalin büyüdüğü, 90’lı yıllarda grup ‘Trail Blazer’ albümünü çıkarır. Yeni solistleri Ogün Sanlısoy ve gitaristleri Demir Demirkan’dır. 95’te her ikisi de solo kariyerleri için ayrılır ve vokale Murat İlkan katılır. 97 albümleri ‘Anatolia’ 100 binin üzerinde satılır. Artık metal bizim toprakların motifleriyle harmanlanmıştır ve tamamen Türkçe sözlü olan ilk albümleri ‘Bir’ 2002’de çıkar. Bu albümden ‘Bir’ ve ‘Şeytan Bunun Neresinde’ grubun klasikleri arasına girer. Bir süre sessizliğe gömülen grup, konserlerle yoluna devam eder. 2008’de Metallica’nın İnönü Stadyumu’ndaki Sonisphere konserinde ön grup olarak çaldılar. Sonunda 3 nesil grup elemanlarını bir araya getiren akustik albümü geçen yıl çıkardılar.
Coşkulu seyirci önünde ‘Apokalips’le konseri açtılar. Şahsen Türkçe parçalarını severim Pentagram’ın, onları da güzel bir sıralamada çalıp söylediler. Âşık Veysel’den ‘Gündüz Gece’ iki kez sıra aldı. Grubun, yaptığı müzikten zevk aldığı her hallerinden belliydi. 30 yılda grubun şarkılarını seslendirmiş olan 3 nesil solistin uyumu kusursuzdu. Seyircileriyle kurdukları ilişki de mükemmeldi. Artık egolarını aşmış, olgun metalciler olarak gönülleri fethettiler.
Editors’tan yeni albüm
Editors’tan kapkara, bir o kadar da melodik bir yeni albüm geldi: ‘Violence’... İngiliz rock grubu, altıncı albümlerinde farklı bir müziğe akıyor. Tanımlamak kolay değil; biraz elektronik, biraz sert vokaller, biraz melodik fakat siyah bir atmosfer sarıyor her yanı. Portishead, Tindersticks şarkılarının alacakaranlığı, Editors’un melodik altyapısıyla harmanlanmış, arkasından biraz da Pet Shop Boys ile Pop durağına uğramışlar. Yapımcı olarak deneysel müzik ve post rock türlerinde tanınan Blanck Mass, grubun DNA’sında ciddi değişimlere imza atmış. Albümde şarkı şarkı ilerledikçe sound değişiyor. ‘Cold’la açılan albüm, tipik bir Editors şarkısında elektronik, drum/bas oynamalarla akıyor. ‘Hallelujah’ın ilhamını İstanbul’da duydukları ezan seslerinden almışlar. Patlayan elektronik arka yapı, sert gitar rifleriyle süslenmiş, etkileyici bir parça. Albümün adını taşıyan ‘Violence’ mikser mükemmeliyeti içinde, ritmi hiç durmayan Pet Shop Boys şarkıları havasında. ‘Darkness at the Door’ albümün en pop şarkısı, büyük büyük çalan synthe ve yüksek vokaller, bol nakaratlar... Bu parçaya hiç ısınamadım. ‘Nothingness’ albümde en beğendiğim parça oldu. Synthe ve solist Tom Smith şarkıyı alıp götürüyor. ‘Magazine’ albüme ilk parça olarak bestelenmiş ve albümün tüm havasına karar vermiş. Son 3 şarkıdan ‘No Sound But the Winds’ çok güzel bir balad. Alacakaranlık filmlerinden birisinde kullanılmış ‘Counting Spooks’ ise sanki rock opera için bestelenmiş bir şarkı gibi...
Son zamanlarda rock İngiliz grupları iyice 80’lerin pop şarkılarına kaymaya başladı. En son Franz Ferdinand, son albümüyle dans müziğine dönmüştü. Hayırlısı... Ne diyelim...