1979’da yönettiği ilk “Yaratık-Alien” ile bilimkurgu evreninde gerilim dolu bir seriyi başlatan Ridley Scott yoluna “Yaratık-Covenant” ile devam ediyor. Araya giren farklı dört yönetmenden sonra, 2012’de “Prometheus” ile Alien mitolojisinin başına dönen Scott, bu kez aynı yerden macerayı sürdürüyor. Scott “Prometheus”’da insanlığın yaradılışını Yaratık öyküsüyle birleştirmeye çalışmış, ortaya dökülen birçok soru yanıtlanmamıştı. Bu kez görkemli bir açılışla bu konuya geri dönüyor. Yapay zeka üreten Weyland şirketinin patronu Peter ve yarattığı android David arasındaki diyalog, insanoğlu ve yapay zeka arasındaki çekişmeyi yansıtıyor. Diyalog sonunda yaratıcısından haberdar, ölümsüz android, ölümlü insan karşısında kendini daha güçlü hissederek çıktığını hissettiriyor. Scott’da hikayesini bu minval üzerine kuruyor.
Yıl 2104, insana uygun gezegenlerde, yeni koloniler kurmak üzere yola çıkmış olan Covenant gemisi mürettebatı, teknik bir sorunla aniden uyanır. Bilmedikleri bir gezegene, algıladıkları sinyaller izinde iniş yaparlar ve macera başlar. Yaratık filmleri için şablon olmuş bu giriş bir kez daha karşımıza geliyor. Scott bundan sonrasında oldukça kanlı ve bol yaratıklı bir evren kuruyor. Üstünlüğü insan ırkını tehdit edecek boyutlara ulaşmış androidler iki ayrı kimlikte karşımıza geliyor. Walter görevlerine sadık bir yapay zekayı David ise insan egosu ve hırsına sahip karanlık tarafı temsil ediyor. İkisinin arasındaki mücadelede insanlar figüran rolüne indirgeniyor. Michael Fassbender her iki robotu da değişken ve başarılı bir oyunculukla canlandırıyor.
Kusursuz, detaylı bir teknik işçilik ve soluksuz izlenen bir gerilim sunuyor Scott. Sembolizm, edebiyat ve dini referansların ışığında yaratık/insanoğlu kökenlerine inerken nerede duracağını bilememesi sorun yaratıyor. Sorular bir kez daha tam karşılığını bulamıyor.
Geçmişe ruhsal bir yolculuk
“Kaygı” ile genç yönetmen Ceylan Özgün Özçelik mükemmel bir ilk filme imza atmış. Önce filmine seçtiği isimle bile anlatmak istediğiyle ilgili birçok ipucu saklıyor. Kaygı bugünle ilgili bir duygu bozukluğunu yansıtmaz, gelecekte olabilecekler üzerinedir.
Özçelik başkarakteri Hasret’de, geçmişi ve bugünü birleştirerek psikolojik bir yolculuğa çıkarıyor. Karakterinin ruh durumunu bozan olaylar ise tamamen güncel ve politik. Hasret bugünle ilgili duyulacak kaygının işaretlerinin geçmişte saklı olduğunu buluyor.
Bir TV kanalında belgesel kurgucusu olarak çalışan Hasret, şirket politikası gereği haber programlarına atanır.
Burada yandaş medyanın gerçekleri karartarak kendisine nasıl bir yol izlediğine tanık olur.
Anne ve babasını bir kaza sonucu kaybetmiş, bunun travmasını hala atlatamamıştır. Gördükleri onun geçmişi tekrar taramasına neden olur. Ebeveynleri gerçekten bir trafik kazasında mı ölmüşlerdir?
Özçelik’in cesaretle üzerine gittiği konular arasında yandaş medya, kentsel dönüşüm ve katliamlar var.
Esas olan, kurduğu gerilim dolu atmosfere bu konuları başarıyla oturtabilmesi. Hiç birisinin eklenti gibi durmaması. Hasret karakterinde Algı Eke ruhsal değişimi özenli bir oyunculukla sunuyor.
Kaygı senaryosuyla, oyunculuğuyla, ses tasarımı ve atmosferiyle dört dörtlük bir psikolojik gerilim.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024