Amerika 1865 sonrası, iç savaş daha yeni bitmiş, savaşın yarattığı nefret, yoksulluk ve acılar ise bitmemiş. Güney tarafında, Teksas Piyade taburunda 4 yıl boyu savaşmış Yüzbaşı Jefferson Kyle Kidd (Tom Hanks) gazi olmuş, ailesinden kopmuş kasaba, kasaba dolaşarak günlük gazetelerden haberleri 10 kuruş karşılığı toplanan ahaliye okuyarak yaşamaktadır. Söyleşisine eklediği yorumlara ahali gülerek veya protesto ederek katılmaktadır. Yolda tek başına kalmış kız çocuğu Johanna’yla (Helena Zengel) karşılaşır. Korkmuş, ürkek kızı yanına alır.
Johanna, Leonberger soyadlı bir Alman göçmen öncü ailesinin çocuğudur. Ailesi Kiowa yerlileri tarafından katledildikten sonra yerliler tarafından “Cicada” olarak yeniden adlandırılmış. Kabiledeki 4 yılın sonunda bu kez yerli ailesi beyaz yağmacılar tarafından katledilmiştir. Yaşamında iki kez yetim kalmış, sapsarı saçlı 12 yaşında bir kız çocuğudur. Yalnız, kederli Kidd, Johanna’yı, hedef yolu San Antonio üzerindeki Castroville’de çiftçilik yapan Alman teyzesi ve amcasına götürme sorumluluğunu üstlenir.
Yolculuk sırasında Kidd doğru dürüst lisan bilmeyen Johanna ile sohbet etmeye çalışır, sözlerinde hep kendi iblisleriyle bir hesaplaşma vardır. Savaşın ruhunda travması taptaze durmaktadır. Johanna ya da Cicada’ya gelince, o bazen Kiowa ve bazen Almanca konuşur ama çoğunlukla hiçbir şey bilmiyor, anlamıyor gibi gözükür. Yine de hayatta kalmaları için hayati öneme sahip savaşçı becerileri vardır. Yolculuk uzun ve maceralıdır.
Usta yönetmen Paul Greengrass ve Tom Hanks yanında filmin en büyük yıldızı genç oyuncu Helena Zengel. 2019’da “Systemsprenger-Oyun Bozan” filminde toplumla uyumsuz bir kız çocuğunu inanılmaz bir oyunculukla canlandıran Alman asıllı Zengel, yine içindekileri anlatamadığı, topluma yabancı bir çocuk karakterde parlıyor. Film ana hatlarıyla modern bir western, savaşı kaybetmiş güneylilerin haleti ruhiyesini yansıtması, Amerika’da bu günlere gelinmesinde rol oynayan toplumsal kırılmaları işlemesi oldukça güçlü. Güneyin neden hala ırkçı olduğunun kodları ve zamanında iç savaşa gidebilecek düzeyde olması western kalıpları içinde gayet iyi işlenmiş.
Malcolm ve Marie (Netflix)
Tek mekan ve iki kişi arasında geçen bir film Malcolm and Marie. Sözlerin bıçak kadar keskin olduğu bir tartışma gecesinin sonunda ne olacağını kestirmek kolay değil. Başarının, aşkın, dayanışmanın, duygu istismarının konu olduğu bir tartışma. Malcolm film yönetmenidir, Marie ise oyunculuk kariyeri kesintiye uğramış uzatmalı kız arkadaşı. Her iki taraf da tartışmayı inişler ve çıkışlarla sürdürür. Kah öfkelenirler, kah öpüşürler, kah bağırırlar. Dünden bugüne birikmiş tüm duygu ve düşünceler sözcüklere dönüşür. Seyirci bir jüri üyesi gibi, tartışmanın galibini arar durumuna girer. Narsistik, egonun kükrediği anlar vardır. Birbirlerini dinlerlerken es verirler, fakat sakinleşmezler. Biraz enerji toplayıp yeni hücuma hazırlanırlar.
Oyunculuklarda Malcolm’da Denzel Washington’un oğlu John David Washington parlak bir performans gösteriyor. Kendisiyle tanıştığımız “BlackKlansman” ve “Tenet” filmlerinden sonra uzun monologların olduğu teatral bir rolde ilk kez izledik ve sonuç övgüye değer. “Euphoria” dizisiyle tanıştığımız Hip Pop şarkıcısı Zendaya oyunculuk yolunda da çok başarılı. Bilhassa rol içinde rol yaptığı sekansta çok etkileyici. Pandemi süreci yönetmen/senarist Sam Levinson için verimli geçiyor. Netflix’de gösterilen “Pieces Of Woman” filminde de yapımcı.