“Bir Başkadır” dizisi “Benim Memleketim” tamlaması olmadan Netflix ekranlarında karşımıza geldi. Öncelikle yerli dizi sektörü içinde farklı duruşu olan, karakterlerine yoğunlaşan gereksiz entrika arayışına girmeyen bir dizi. Öncelikle karakterlerinin yaşam biçimlerini, travmalarını, korkularını kısaca varoluş şekillerini gerçekçi biçimde yansıtmaya çalışıyor. Yer yer belgeselci bir göz var gibi. Ustaca yazılmış diyaloglar yaşamlardaki arayışları, üstü kapalı duyguları dile getiriyor. Şahsen en çok dizinin sinemasal tatlar içeren, dizi dünyasına çok hitap etmeyen bu anlatımından etkilendim.
Berkun Oya yazıp, yönettiği 8 bölümlük bu mini dizide, ülkemizin farklı kültürel ve sosyolojik yapısına, farklı mahallelerde yaşayan aile yaşamları üzerinde dronavari bir uçuş yapıp pencereden içeri giriyor. Okumuş, entel, muhafazakar, zengin, fakir, amaçsız insan portreleri çiziyor, bunların yaşamlarını bir şekilde kesiştiriyor. Varoluş çarpıntıları, çatışmaları sakin veya yüksek diyaloglar içinde karşımıza geliyor. Çoğunun hepimizin yakınında, yanı başında olan insanlar olduğunu düşündürüyor. Kurmaca olması şüphesiz karakterleri keskin kalıplara sokuyor.
Memleketin yakın geçmişinde en fazla tartışılan, dindar ve seküler kesimdeki sosyal çatışmalar çoğunlukla sahne buluyor dizide. Abartısız, sahici diyaloglarla karşılaşıyoruz. Mutluluğun tarifinin eğitimle karşılık bulmadığını görüyoruz. Her iki tarafın çatışmalarının ayarı kaçmış bir ön yargı üzerinde vücut bulduğu ortaya çıkıyor. Mutluluğun ancak ortak bir lisanla olabileceği gerçeği sık sık karşımıza çıkıyor.
Yeni dalgaya yakışıyor
Dizilerde çok göremediğimiz İtalyan Yeni Dalgası’na yakışan bir sinema dili hâkim. Kamera, yakın plan ve sabit açılarda karakterlerin duygularına düşüncelerine yer açarcasına sakin sabırlı ve uzun planlara odaklı. Işık kullanımı, mekânların ruhunu yansıtan renkler, loşluklar mükemmel seçilmiş. Kireç badanalı mekanlardan akıllı modern evler arası geçişler kusursuz ve çoğunlukla terlikle. Tüm dizinin ruhunu en güzel, Türk ev geleneğinin aynası terlikler yansıtıyor. Eşiklerde ve hollerde alel acele giyilen terlikler zamandan ve mekandan bağımsız, asla değişmiyor. İlk 3 bölümün sonunda gelen Ferdi Özbeğen şarkılarının videoları, aralarda eski Yeşilçam film müziklerine uyan melodiler, geçmişin birlikteliğine, saflığına nostaljik dokunuşlar getiriyor.
Oyunculuklara gelince... Öykü Karayel, göz alıcı bir performansla Meryem karakterine hayat veriyor. Cin gibi akıllı, baskılanmış muzırlık karakterine çok yakışmış. Behçat Ç.’den bu yana oyunculuğunu çok geliştiren Fatih Artman tutucu, ataerkil Yasin karakterinde keza mükemmel. Dizide kötü oyunculuk yok, yalnızca az işlenen karakter var. Anlayışlı, bilge hocada Settar Tanrıöğer, depresif Ruhiye’de Funda Eryiğit, farklı dünya görüşünün böldüğü psikiyatr/ev kadını Gülbin/Gülan kardeşlerde Tülin Özen ve Derya Karadaş çok iyi.