Periferik damar hastalığı (PDH), damar sertliğine (ateroskleroz) bağlı olarak vücudumuzdaki atardamar sisteminde gelişen dejenerasyondur. Bu dejenerasyon sırasında damar duvarlarında kireç ve yağ tabakaları birikimi ile önce damarın iç boşluğu daralır, sonra hastalığın ilerlemesi ile tamamen tıkanma meydana gelir. Vücudun her bölgesinde gelişebilen bu hastalık, kalp ve beyine giden şah damarlarında görüldüğünde hayatı tehdit edebilecek sorunlara yol açmaktadır. PDH’nin bu bölgeler dışında en sık görüldüğü bölge bacak damarlarıdır. Bacaklara giden atardamarlarda ilerleyici olarak gelişen kireç, yağ dolu plak oluşumları ve bu bölgelerde meydana gelen akım azalmasına bağlı olarak ortaya çıkan çeşitli şikayetlerle seyreden bu hastalık, hem kişinin hayat konforunu azaltacağı hem de ileride ciddi sonuçlara neden olabileceği için dikkat edilmesi gereken bir hastalıktır.
Genelde ileri yaşlarda (50 yaş üstü) ortaya çıkan bir hastalık olan bacak damar tıkanıklığı, erkeklerde kadınlara oranla daha sık görülür. Ailesel ve genetik faktörler önemli rol oynamaktadır. Anne, baba ve kardeşlerde görülmesi en önemli risk oluşturan nedenlerdendir. Bunun dışında kişide vücudun herhangi bir
Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS), sıklıkla doğurganlık çağındaki kadınlarda görülen, karnın alt kısmında ve kasıklarda bulunan toplardamarlardaki genişlemeler ve akım bozuklukları ile seyreden bir hastalıktır. Yeni yeni tanınır hale gelip ilk planda akla gelen bir hastalık olmadığı ve konu ile ilgili yeterli deneyim sahibi bir hekime ulaşması zaman aldığı için PKS hastaları sıklıkla şikayetleri ile yaşamaya devam ederler. Bu haftaki yazımda, toplumda oldukça sık karşılaşılan fakat fark edilmesi güç olan bu hastalık ile ilgili önemli 5 bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
1. PKS hastalarında ilk ve temel şikayet ağrıdır
PKS hastalarında genelde nedeni başka sebeplerle açıklanamayan, adet döneminden etkilenmeyen, cinsel ilişki ile şiddetlenebilen alt karın ve kasık ağrısı mevcuttur. Ağrı ile birlikte kasıklarda ve karnın alt kısımlarında dolgunluk hissi de bulunmaktadır. Bu hastalığa yakalanan kadınlarda, adet dönemi ağrıları, beklenenden ve normalden daha şiddetli olabilir. Hastaların bir kısmında genital bölgede, kasıklarda, uylukların iç yanında ve kasıklardan kalçalara doğru oluşan varisleşmiş damarlar dikkati çeker. Hastaların büyük bölümünde gebelik döneminde ortaya
Varis hastalığı, kronik süreçli bir hastalıktır. Başlangıç ve erken dönem belirtileri çok ciddi olmamakla birlikte, dikkat edilmez ve uygun tedavilerle ilerleyişi durdurulmaz ise bacaklarda yara açılması ve hatta bacakların kesilmesine dek ilerleyebilecek önemli sonuçlara neden olabilmektedir. Toplardamarlardaki genişlemeler ve kapakçık bozuklukları gibi yapısal sorunların yanında bu sorunlara bağlı toplardamar akım problemleri ile karakterize varis hastalığında tedavi, mevcut fiziki muayene bulguları ve doppler ultrasonografideki damar akım, yapı özellikleri kadar hastanın şikayetine göre de şekillendirilmelidir. İlaç ve çorap tedavisi hastalığın seyrini yavaşlatıp durdurabilen ve şikayetlerin ortadan kaldırılmasını sağlayabilen bir yöntem olmakla birlikte, varis çorabı kullanımının getirdiği zorluklar ve kullanılan ilaçların kısıtlı etkileri nedeni ile özellikle ileri dönem varislerde sonuçlar pek yüz güldürücü olmamaktadır. 20 yıl öncesinde sıklıkla kullanılmakta olan klasik cerrahi yöntemler, günümüzde oldukça seyrek uygulanmakta olsa da gerekli olduğunda kullanılabilmektedir. Lazer, radyofrekans ile ablasyon yöntemleri, yapıştırıcı uygulamaları ise günümüzde varis
Halk arasında bilinen adıyla şeker hastalığı, yani diyabet, kronik süreçli ve vücuttaki pek çok organı etkileyen bir hastalıktır. Kan glukoz seviyesinin yüksekliği ile karakterize olan bu hastalık başta kalp damar sistemi olmak üzere göz, böbrek, cilt gibi pek çok organda soruna neden olabiliyor. Bununla birlikte sinirler, el ve ayaklar da diyabet hastalığının etkilerinin en çok görüldüğü organlar arasındadır.
Uzun süreçte kontrol edilmeyen kan glukoz seviyeleri, vücuttaki harabiyetin artışına neden olur. Özellikle damarlar üzerindeki etkiler, şeker hastalığının en önemli ve tedavisi zor sorunlarını meydana getirmektedir. Kan damarlarındaki etkiler; kalp damarları ve diğer büyük damarlar üzerine olan ve küçük atardamarlar üzerine olan etkiler olarak iki ana başlıkta incelenebilir.
Diyabet; koroner damarlarda, böbrek damarlarında, bağırsak damarlarında, şah damarlarda, bacakların üst kısmındaki büyük damarlarda "ateroskleroz" adı da verilen damar sertliği gelişimini hızlandırmakta ve sonuç olarak ilgili sistemde sorunların ortaya çıkma sıklığını arttırmaktadır. Koroner damarlardaki sorunlar kalp krizine ve şah damarlardaki sorunlar felçlere neden olabilmektedir. Bununla
Varis günümüzde oldukça sık karşılaşılan ancak riskleri pek fazla bilinmeyen, daha çok estetik kaygılar nedeni ile sorun edilen bir hastalıktır. Ancak bacakta ciddi yaralar açılmasına ve hatta bacağın çeşitli seviyelerden kaybına dahi yol açabilecek olan bu toplardamar hastalığını ciddiye almak gerekmektedir. Erken evrelerde teşhis edildiğinde tedavisi kolay olan ve ilerlemesini engellemenin mümkün olduğu bu hastalıkla ilgili ve bu hastalığın etkilediği toplardamarlarla ilgili merak edilenleri 7 maddede mercek altına aldım.
1.Bacak toplardamarlarında akım yerçekiminin tersi yönünde ve tamamen pasif bir şekilde gerçekleşir.
Bu akımı sağlayan 2 temel faktör atardamarlardaki kanın itiş gücü ve kalbin emiş gücüdür. Bunun dışında bacak kaslarının hareketi ile toplardamarlarda sağlanan sağma etkisi toplardamar akımına destek olan en önemli etkenlerden birisidir. Bu nedenle koşma, yürüme ve yüzme gibi sporlar, varisten koruyucu aktivitelerdir.
2.Varis sıklıkla bacaklarda karşılaşılan bir hastalıktır.
Varis hastalığı, toplardamarlardaki akımda bozulmalar ve toplardamar yapısındaki değişikliklerle birlikte meydana gelen genişlemelerle karakterize bir hastalıktır. Yerçekimi ve
Buerger Hastalığı, ilk kez 1879 yılında Avusturya’da Felix von Winiwarter tarafından bildirilmiştir. Hastalığın ilk olarak literatüre girmesi ise 1908 yılında Dr. Leo Buerger tarafından 11 hastanın verilerinin incelenmesi sonucunda gerçekleşmiştir.
Buerger Hastalığı, seyrek gözlenen ve damarları tutan bir hastalıktır. Daha sıklıkla atardamarlarda ve bacak damarlarında görülmekle birlikte kol damarlarını ve toplardamarları da etkileyebilmektedir. Buerger Hastalığındaki patolojik süreç etkilenen damarlarda inflamasyon (iltihabi süreç) ve mikrotrombüs (küçük pıhtı oluşumu) gelişiminden ibarettir. Bu değişiklikler sonucunda damarlarda önce daralma ve ilerleyen dönemlerde tam tıkanmalar meydana gelir. Hastalar bu süreçlerin sonunda ciddi bacak atardamar tıkanıklıkları ve buna bağlı gelişen şikayetlerle seyrederler.
Buerger Hastalığı erkelerde, kadınlara oranla daha sık görülmektedir.
Bununla birlikte 40 yaşın altında görülme olasılığı belirgin derecede yüksektir. Hastaların hemen tamamındaki ortak özellik sigara kullanımıdır. Buerger hastalarının ortak özelliği olan sigara kullanımı, hastalığın başlaması ve ilerlemesi açısından en önemli risk faktörüdür. Tütün çiğnenmesi de
Damarlar, görevleri ve özellikleri itibarıyla vücudumuzun en ilginç yapıları arasında yer alıyor. Damarları kanı organlara taşıyan, tüm vücutta kan dolaşımını sağlayan ve bir ağ gibi vücudu saran kanallara benzetebiliriz. İşte son derece hayati görevleri olan damarlar hakkında 10 önemli bilgi:
1. Atardamarlar kasılıp gevşeyebilen yapılardır
Vücuttaki temiz kanı dokulara ulaştırmaktan sorumlu olan atardamarların duvar yapısında belirgin kas dokusu bulunmaktadır. Bu sayede atardamarlar, basınç dengesini ayarlayabilecek şekilde kasılıp gevşeme ve buna bağlı olarak hacim potansiyelini azaltıp arttırma yeteneğine sahiptirler.
2. 50 yaşın üzerindeki insanlarda varis görülme sıklığı %50’dir
Yerçekimine maruz kalma ve hareketsiz geçirilen süre arttıkça varis hastalığı gelişme riski de artmaktadır. Toplumda 50 yaşını geçmiş iki bireyden birinde, şikayet oluştursun ya da oluşturmasın, çeşitli seviyelerde varis hastalığı bulunmaktadır.
3. Ölüm sonrasında vücutta bulunan kan toplardamarlarda toplanır
Bu nedenle Antik Çağ’da atardamarların hava taşıyan yapılar olduğu düşünülmüş ve hatta Antik Yunanlılar arasında, arterler trakeaya bağlı olan ve dokulara hava taşıyan “hava
Periferik damar hastalıklarının tedavisinin, konunun uzmanı ve önlem tedavilerinden başlayıp cerrahi seçeneklere uzanan geniş spektrumdaki tekniklerin hepsine hakim ve hepsini uygulayabilen ekipler tarafından yürütülmesi gerekiyor. Avrupa'da ve ABD'de “damar hastalıkları uzmanı ve cerrahı” olarak görev yapan hekimler bulunmakta, ancak ülkemizde damar hastalıklarının tedavisi ile ilgili sorumluluğun dağıtımında bir takım karmaşalar mevcut. Ancak asistanlık sürecinden itibaren damar hastalıklarının takibini, tedavisini yapan ve bu konuda uzmanlaşmış kalp - damar cerrahisi uzmanlarının, konuya hakim kardiyoloji ve radyoloji uzmanları ile birlikte bir ekip olarak tedaviyi yürütmeleri günümüzde izlenmesi gereken en doğru yoldur.
Damar Tıkanıklığı Tedavisinde Girişimsel Yöntemler (Endovasküler Yöntemler)
Ayaklarında iyileşmeyen yaraları olan ve istirahat ağrısı olan hastalar ile bacağının kesilmesi (amputasyon) planlanan ancak amputasyon seviyesinin daha aşağıdan olması için uğraşılan hastalarda kullanılması gereken ilk basamak işlemlerdir. Girişimsel yöntemler ile cerrahi arasındaki seçim darlığın yeri, uzunluğu, damar yapısı ve hastanın genel durumu değerlendirilerek yapılır.