22 Mart Dünya Su Günü idi... Suyu verimli yönetmek hayatın her alanında kıymetli. Geçtiğimiz yıl Dünya Gıda Günü, dünyamızın en değerli kaynaklarından biri olan suya adanmıştı. Elbette bunu sadece beslenme yönünden değerlendirmek doğru olmaz. Su yoksa yaşamın tüm temel fonksiyonları yok, gelişim yok, hatta barış bile yok... Tam da bu yüzden bu yılın teması ‘Barış İçin Su’ olarak belirlendi.
Sınırlı kaynaklar
Dünyanın 3’te 2’si suyla kaplı olmasına rağmen tatlı su kaynağımızın sadece yüzde 2.5 ile sınırlı olduğunu biliyor musunuz? Bu kaynağın en büyük tüketicisi ise gıda ve tarım sektörü. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün verilerine göre Dünya’daki içilebilir tatlı su kaynağının yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Ülkemizde 57 milyar metreküp su tüketiminin yüzde 77’si tarımsal amaçlı kullanılıyor.
İklim değişikliği önlenmez ve küresel nüfus artışı devam ederse en büyük sorunumuz temiz suya erişim olacak. BM tarafından Dünya Su Günü nedeniyle yayınlanan raporda, Türkiye ‘Su Stresi Yaşayan Ülkeler’ arasında gösterildi. Hep söylediğim gibi, sınırlı kaynaklarla sınırsızca yaşıyoruz, buna dur demek ise elimizde.
Daha az atık
Tarımda sürdürülebilirlik adımları ve ülkesel önlemler çok kıymetli. Özellikle hayvansal kaynaklı besinlerin bitkisel olanlara oranla karbon ve su ayak izinin çok daha fazla olduğunu söylemek de mümkün. Bitki bazlı beslenmeye ağırlık vermek de gıda üretiminde daha az su harcanması demek.
Kullandığınız, tükettiğiniz her şeyin üretimi suya bağlı. Fazladan aldığınız bir tişörtten, israf ettiğiniz gıdaya; gereksiz bir kremden gündüz yanan lambaya kadar... Bilinçli tüketici ve iyi bir ekolojik okuryazar olmak ise ilk adım.
Bir elmanın çöpe gitmesi, yaklaşık 85 litre suyu israf etmek demek. Bir bardak kahve için 140 litre su gerekiyor. Yaptınız bir kahve, yarısını içtiniz yarısını döktünüz; 70 litre suyu da boşa akıttınız demek. Bu nedenle gıda kaybı ve israfı su ayak izini azaltmada çok önemli rol oynuyor.
Tekstil en fazla su kullanan sektörlerden. Örneğin tek bir kot pantolon üretmek için tam 8 bin litre su gerekiyor; bir tişört için 2 bin 500 litre... Yeni kıyafet alırken, kullanırken dikkat etmeli.
Kadınlar daha fazla etkileniyor
Suya erişimi bir de cinsiyet eşitliği bakış açısıyla değerlendirmeye ne dersiniz? Susuzluk çeken ülkelerde su toplama görevini çoğunlukla kadınlar üstleniyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, su kaynağı olmayan 10 evden sekizinde su toplayıp getirme görevi kadınlara ve kız çocuklarına ait. UNICEF’e göre, Sahra Altı Afrika’da kadınlar ve kız çocukları yılda 40 milyar saati su toplamak için harcıyor. Bu rakam, Fransa’daki tüm iş gücünün çalışma saatlerine eş değer. Yani kadınlar, ev halkının suya erişebilmesi için başta eğitim olmak üzere bireysel birçok hakkından vazgeçmek zorunda kalıyor. Gelişmekte olan ülkelerde hastalıkların yüzde 80’i kötü su ve sanitasyon koşullarıyla bağlantılı. Hastalıkları en çok kapanlar ise yine kadınlar ve çocuklar. Hatta 6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgelere bakınca, su sıkıntısından yine en çok kadınların etkilendiğini görüyoruz. İdrar yolu enfeksiyonları, regl düzeninin bozulması gibi birçok sorun görülüyor.