Didem Özel Tümer

Didem Özel Tümer

didem.tumer@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

5 Mart’ta yani tam da İdlib’deki durumun Moskova’da, Türkiye - Rusya Zirvesi’nde konuşulduğu gün, İletişim Başkanlığı İstanbul’da “Uluslararası İdlib Konferansı” düzenledi. Kamuoyuna, daha çok ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in açıklamaları yansıdı. Oysa konferansta, özellikle de yabancı misyon temsilcilerine, uluslararası kuruluşlara seslerini duyurmaya çalışan Suriyeli iki isim daha vardı. Suriye Ulusal Koalisyonu Başkan Yardımcısı Dima Moussa ve Beyaz Miğferler’in kurucularından Rael Saleh. Farklı oturumlarda konuşan her iki ismin söylediklerinin ortak noktası, Suriye krizinin 9. yılına girmesine uluslararası kuruluşların (yardım kuruluşları dâhil), öyle niyet etmese de, aslında nasıl katkıda bulunduğuydu.

Haberin Devamı

Dima Moussa, Suriye krizi henüz 11. ayındayken, o dönem ABD Dışişleri Bakanı olan Hillary Clinton ile yaptığı görüşmeyi anlattı. Moussa daha o zaman uçuşa yasak bölge ilan edilmesi çağrısı yaptıklarını ama bir türlü kararın çıkmadığını belirterek, Clinton’un yerinden edilmiş insanların sayısının 50 bini aşması durumunda, bu tür bir kararın daha kolay alınabileceğini söylediğini aktardı. Oysa sayı artık milyonları aştı. Moussa, “50 binlik eşiği kat kat aşmış olmamıza rağmen uluslararası toplum ve müttefikler hâlâ ikna olmamış gibi görünüyorlar. Bu şunu gösteriyor. Tabii ki çok destek gördük müttefiklerimizden, dostlarımızdan. Ama hâlâ tam olarak Suriye rejiminin yaptıklarının neticelerini anlamıyorlar” dedi. Hâlâ, evet...

‘Sürekli yardım mı isteyeceğiz?’

Suriyelilerin bir kısır döngü içinde yaşadıklarını belirten Moussa, “Biz artık insani durumu konuşur ve insani yardım ister haldeyiz. İnsani yardımlar ve taahhütler konusunda teşekkür ediyoruz. Ama biz sürekli yardım mı isteyeceğiz? Ya da çok sağ olun ama bu yetmedi mi diyeceğiz? Bu şekilde bu insani krizi çözemeyiz. Suriye’deki durum, Suriyelilerin mücadelesi insani bir krizin çok ötesinde. İlk ayaklanma nasıl çıkmıştı? Açlıktan mı çıktı? İlk başta silahlanmak ve Suriye’yi silahlı bir cepheye mi dönüştürmek istiyorlardı. Hayır. Sosyo-ekonomik sorunlardan dolayı çıkmıştı. Rejimin 40 yıldır yaptıklarından dolayı çıkmıştı” sözleriyle isyanını dile getirdi.

Haberin Devamı

‘Kanser hastasına Panadol tableti verildi’

Beyaz Miğferler’in kurucularından Rael Saleh’in Suriye’de yıllardır süren durum konusundaki teşhisi de aynı. “Kanser hastasına panadol tablet verildi. Oysa hastanın operasyona ya da özel bir ilaca ihtiyacı vardı” dedi Saleh. Saleh, Türkiye ile Rusya İdlib’i müzakereye başladığı saatlerde, “Eğer tekrar Soçi sınırlarına gelinirse, yerlerinden ayrılanların yüzde 70’i geri dönebilecek. Ne çadıra ne de başka bir şeye ihtiyacı olmayacak. İki çadıra karşılık böbreğini veren insanlar var. Suriyelilerin durumu şimdi bu” ifadesini kullandı.

Hangi ‘yerlerinde’ kalsınlar?

Hem Moussa, hem de Saleh, Suriye krizine, sadece bir insani yardım operasyonu olarak yaklaşılmasına karşı çıkıyorlar. Muhtemelen katıldıkları hemen hemen her toplantıda, görüşmede, buluşmada da bu sözleri tekrarlıyorlar. Oysa 9 yıldır olmakta olan devam ediyor. Türkiye’ye “Aman siz orada tutun da o Suriyelileri, biz parası neyse veririz” denildiği gibi, AB’nin Yunanistan feryat figân ortaya döküldüğünde verdiği “destek”, sunduğu “çözüm” aynı olmaya devam ediyor: 700 milyon Euro...

Haberin Devamı

Aynı konferansta konuşmacı olan AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu’nun verdiği bilgiye bakın bir de. Yerlerinden edilen insanların yüzde 81’i kadın ve çocuk. 1 Aralık’tan itibaren yerinden edilen 1 milyon civarında kişinin yüzde 44’ü ilk kez yerinden olmuş kişiler. Yüzde 50’den fazlası 2-3-4. kez yerinden edilmiş. Bir insan kaç kez yerinden edilmeyi kaldırabilir? Türkiye’nin uzun süredir ‘uluslararası camia’ya anlatmaya çalıştığı şey özetle bu değil mi?

5 Mart zirvesinden çıkan yeni ateşkes kararına kimse kalıcı diyemiyor. Ancak belki bu sefer artık kalıcı ve rasyonel bir çözüm için bu fırsat değerlendirilebilir. Uluslararası camianın bir kısmını oluşturan AB’nin, bunca zaman, deneyim ve sözden sonra, meselenin özünü anlayıp anlamadığı hakkında bugün bir fikir edinebiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan Brüksel’de. Yeni AB yönetimi, 9 yıllık yaklaşımında revizyon yapacak mı ya da ne kadar yapacak göreceğiz.

* Hafif ve orta dereceli ağrı ve ateş durumlarında kullanılan bir ateş düşürücü, ağrı kesici.

Bu haftanın fikir verecek ajanda notları

9 Mart: Brüksel’de 18 Mart 2016 “Göçmen Mutabakatı”na format atılması bekleniyor. AB, ardına kadar açılan sınır kapılarını kapattıracak çözümün peşinde. Türkiye açısından ise AB yolculuğunda yeni bir test.

Ayrıca bugün Rusya’dan askeri heyet geliyor. M4 otoyolu çevresindeki 12 km’lik güvenli koridorun usul ve esasları çalışılmaya başlanacak. 7 günlük süre var.

12 Mart: AB Ticaret Bakanları Brüksel’de buluşuyor. ABD ve Çin ile ilişkileri ile koronavirüsün küresel ticaret ve tedarik zincirleri üzerindeki etkisi görüşülecek. Toplantı Türkiye’yi de ilgilendiriyor çünkü Ticaret Bakanlığı bir süredir aynı konuda görüşmeler yürütüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) dâhil edildiği çalışmalarda bu haftadan itibaren bazı yeni kararların açıklanabileceği belirtiliyor.