Didem Özel Tümer

Didem Özel Tümer

didem.tumer@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu yıl, dış politika ve güvenliğin önemli kesişim noktalarından birini Ankara  Bağdat  Erbil üçgenindeki trafik ve işbirliği arayışının oluşturacağı anlaşılıyor. Irak Başbakanı Mustafa Kazımi’nin ziyaretinden bir ay sonra, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, Genelkurmay Başkanı ile 36 saat içinde Bağdat ve Erbil’de gerçekleştirdiği 9 görüşme bunun işaretini veriyor. Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK varlığını sona erdirmek üzere uzun süredir teklif ettiği ‘ortak operasyon’ ete kemiğe büründürülmeye çalışılıyor.  

Haberin Devamı

Operasyon denildiğinde sadece askeri anlamla da sınırlı tutmamak lâzım. Zira Türkiye PKK ve uzantılarının faaliyet gösterdiği ya da göstermeye çalıştığı tüm alanları kast ediyor. Ayrıca operasyonun zamanlaması, şekli, yetki ve sorumluluk alanlarına ilişkin detaylardan önce üzerinde durulan, iki ülke arasında uzun soluklu işlev görecek mekanizmaların ve işbirliği alanlarının oluşturulması. Bakan Akar’ın “bilgi değişimi konusunda uygun mekanizmaları kuracağız” ve Irak ordusunun yeniden yapılanma ve modernizasyon çalışmalarına atıf ile “Ortak eğitimler, tatbikatlar yapacağız. Personellerimizi karşılıklı olarak lisan öğrenmek için göndereceğiz” sözlerini bu çerçevede değerlendirmek gerek. Ancak asıl önemli olan mekanizmaları oluşturmak değil, aynı zamanda işletilebilmek.

Zor ve istikrara hasret bir ülke

İşbirliği konusunda niyet her ne kadar iyi olursa olsun, gerçekleşmesi koşullara bağlı. Irak açısından, birinci koşul içeride birlik ve istikrar. Yaklaşık 40 yıldır birbirini izleyen savaşların, çok parçalı toplumsal, etnik, dini ve mezhepsel yapı nedeniyle eksik olmayan iç çatışmaların, başka ülkelerin oyun sahası olmaya zorlanmanın, güvensizliğin, ekonomik güçlüğün, yoksulluğun ve yolsuzluğun yorduğu bir ülke Irak. Zorlamaları, zorlukları çok, karışanı, karıştıranı çok.

Irak’ın koşullarının iyileşmesi öncelikle kendi çabasına bağlı elbette.  Ancak başta komşuları olmak üzere diğer ülkelerin katkısına da ihtiyaç duyuyor. Hükümet dışı aktörlerin de toplumlar arası anlayışı artırmak için desteği gerekiyor. 

Haberin Devamı

İnisiyatifin ilk tavsiyeleri

Finlandiya’nın Nobel Barış Ödülü’ne sahip eski cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari’nin yaklaşık 20 yıl önce faaliyete geçirdiği Crisis Management Initiative (CMI - Kriz Yönetimi Girişimi) tam da bu amaçla Irak’ın üç komşusu ile diyalog toplantıları başlattı.

Türkiye, İran ve Suudi Arabistan ile Irak’tan farklı toplumsal kesimlerin temsiliyle yapılacak olan diyalog toplantılarının ilki geçen hafta İstanbul’da basına kapalı olarak gerçekleştirildi. Yeri gelmişken, toplantı Boğaziçi’ne nazır bir mekanda yapıldığı ve diyalog arayışı olan başlıklardan biri su olduğu için, toplantının sonunda sürecin adının Boğaziçi İnisiyatifi (Bosphorus Initiative) olmasına karar verildi. 

CMI’ın Irak’tan Müzakere Becerileri ve Çatışma Çözümü Irak Merkezi (IQCM) ve Türkiye’den Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) işbirliğiyle gerçekleştirdiği ilk diyalog toplantısında iki temel güvenlik konusuna odaklanıldı: Irak’ın kuzeyinin ve suyun güvenliğine.

Haberin Devamı

Katılımcıların ülkelerin pozisyonunu ve beklentilerini açıklıkla ortaya koyduğu toplantının sonunda karar alıcılara iletilmek üzere, ‘tavsiye’ olarak öne çıkan bazı başlıklar şunlar oldu:

- Terörizmle mücadelede koordinasyon sağlanmalı. Ortak bir terör tanımı yapılmalı.

- PKK sorunu, IKBY ve merkezi yönetim arasında görüşülmeli ve ortak çözüm bulunmalı. 

- PKK’nın Irak’ta dallanıp budaklanması önlenmeli. Sadece askeri değil, diğer alanlardaki faaliyetleri de durdurulmalı. Bağımsız seçim komitesi bütün partileri üyeleri ve mali kaynakları açısından gözden geçirmeli.

- PKK’ya giden her türlü destek bertaraf edilmeli. El-Kaide ve DAEŞ gibi aşırıcı bir örgüt haline gelmemeli.

- Irak’ı tehdit eden riskler Türkiye’yi de tehdit ediyor, bu nedenle ortak bir savunma komitesi kurulabilir. 

- Bütün stratejik işbirlikleri iki hükümet arasında gerçekleştirilmeli, başka şemsiyeler olmamalı.

- Su yönetimi konusunda da ortak komite olmalı.

- Türkiye’nin Kuveyt Konferansı’nda taahhütte bulunduğu 5 milyar dolarlık hibenin özellikle su yatırımı projelerine yönlendirilebilir.

- 2008 yılında bir seferde imzalanan 48 mutabakat muhtırası hayata geçirilmeli.

- Kurulacak Su Araştırma Merkezi sadece teknik değil, stratejik bir merkez olmalı.

- Sağlıklı bir iletişim politikası oluşturulmalı.