Didem Özel Tümer

Didem Özel Tümer

didem.tumer@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Marmara ve Van depremlerinin ardından saha çalışmaları da yapan ODTÜ Sosyoloji Bölümü emekli Öğretim Üyesi ve Sosyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Sibel Kalaycıoğlu’na “geri dönüşün koşulu nedir?” diye sordum. Kalaycıoğlu üç temel şartı sıraladı: Önce güven, sonra umut ve elbette iş, güç, geçim.

Geri dönüşün üç koşulu: Güven, umut, iş

Deprem bölgelerinden deprem göçü giderek büyüyor. Yaşadıkları şehirlerdeki otogarlara akın eden depremzedeler genellikle akrabalarının yanına gidiyor.  CEM TEKKEŞİNOĞLU Milliyet

Yaklaşık 13 milyonun yaşadığı deprem bölgesinden kaç kişinin ayrıldığı tam olarak bilinmiyor. Bazıları kamu aracılığıyla bölgeden ayrıldı, bazıları kendi imkânlarıyla. Akrabalarının, eşinin dostunun yanına giden de var, hiç tanımadığı, bilmediği illere, ilçelere göçen de. Anne- babasını, ağabeyini, yengesini ve çocuklarını Ankara’ya getiren Antakyalı tanıdığım, “nasıl dönülecek bilmiyorum, dönecek yer yok, yurt yok. Esnaf kalır diyorlar da, esnaf kimsenin olmadığı yerde kime mal satacak.” diyor. Kendisi de yakınlarını kaybetmekten korktuğu için olsa gerek, onları artık yanında, yakınında tutmak istiyor. “Annem babam emekli, ağabeyim işini uzaktan yapabilir, yengemin tayinin aldırmaya çalışıyoruz” diyerek çabasını anlattı. Düzce depreminden kendi deneyimim var. Kimisi dönecek, kimisi dönmeyecek. Kimi zaten hiç ayrılmadı, ayrılamayacak.

Haberin Devamı

Geri dönüşün üç koşulu: Güven, umut, iş

Kimler gitti? Kimler dönecek?

Yine de bilimsel bir değerlendirme için Marmara ve Van depremlerinin ardından saha çalışmaları da yapan, ODTÜ Sosyoloji Bölümü emekli Öğretim Üyesi ve Sosyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Sibel Kalaycıoğlu’na “geri dönüşün koşulu nedir?” diye sordum. Kalaycıoğlu üç temel şartı sıraladı: Önce güven, sonra umut ve elbette iş, güç, geçim.

Kalaycıoğlu geçmiş afet deneyimlerinden yola çıkarak özetle şunları anlattı:

*Depremden bu yana gidişler ‘panik gidişi’. Muazzam bir yıkım var. Altyapı, eğitim, bir takım hizmetlere ulaşamadıkları için geçici olarak terk ettiler.

*Gidecek yeri olmayan, tanıdığı olmayan, barınma imkânı olmayanlar gidemeyebilir. Geride kalanlar büyük ihtimalle yoksuldur.

Haberin Devamı

*Kiracıların, profesyonel üst gelir grubunun (doktorlar, avukatlar vb) gitme ve dönmeme eğilimi olabilir.

Erkeklerin şehirleri olacaklar

*Bir süre erkek şehirleri olacak bu kentler. Van depreminden sonra ilk önce erkekler geri döndü şehre. Buralarda da öyle olacaktır. Erkekler, ailelerini daha güvenli yerlere yerleştirdikten sonra, ‘mal canın yongasıdır’ denir, malının mülkünün başına dönecektir.

*Geri dönüşün birinci şartı güvenmektir. Yapıya, yerleşime güvenirlerse geri dönerler. Sadece bina açısından değil, zeminiyle, parkıyla, bahçesiyle, sağlık ocağıyla güvenebileceği bir yerleşim yeri olmalı.

*Sürecin içinde umudun olduğunu görmesi lâzım insanların. O zaman yavaş yavaş geri dönebilirler.

*Bu insanların geride bıraktıkları kültürel ve sosyal yapıları var. Burada her kentinki bir diğerinden farklı. Hatay ile Adıyaman aynı değil. Hiçbir kentin kültürel- sosyal yapısı bir diğerine benzemiyor. Ayrılırken bıraktıkları yapıyı ararlar, bulmak isterler. Yeniden inşa sürecinde eğer kentlerin kimlikleri korunmaz, yok edilirse, geri dönüş olasılığı olanlar tamamen kaçırılır. Bu insanlara 10 sene sonra nasıl bir kent görmek istedikleri sorulmalı ve alınan cevaplar planlara entegre edilmeli. Onlara sorulmadan yapılacak planlar onlara cazip gelmeyebilir.

Haberin Devamı

*Dönerken ‘benim orada geçimim var mı’ diye soracaklar. Babadan, atadan kalma esnaflıklar devam ettirilebilir. Kentin yerlileri, mülkiyeti olanlar geri dönecektir. Geleneksel yapının olduğu yerlerde, kaybedilen canların terk edilip gidilmesi zor olacaktır.

*Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır hem turistik hem de sanayisini olan kentler. Bir iki sene sadece bu kentlerin değil, Türkiye’nin genel ekonomik durumu da etkilenecektir. Afşin Elbistan Türkiye’nin ikinci büyük tarım ovasıdır, orayı bırakacaklar mı? Hayvancılıkla uğraşanlar var, onlar bırakacak mı? Sanmam. Kentlerin ekonomisini yönetenler geri dönecektir.

Geçici barınmada da avlu sistemi önerisi

Prof. Dr. Kalaycıoğlu’nun ben sormadan, “bunu özellikle belirtmek gerek” dediği şey ise, geçici barınmada da (çadır, konteynır, prefabrik kentler) “mekanda sosyal-kültürel ihtiyacın karşılanması” meselesiydi. Yıllar önce İzmit’te gördüğü bir konteynır kenti anlattı Kalaycıoğlu. Bir avluya (ortak paylaşım alanı) bakan tüm barınma alanlarının (konteynır) birbirini gördüğü bir dizilim. Bu tür bir mekânsal tasarımın hem güvenlik, hem de komşuluk ilişkilerini sürdürmeyi kolaylaştırdığını belirten Kalaycıoğlu, sıra sıra dizilmiş geçici barınma alanları yerine, geçici ve kalıcı barınmada avlu sisteminin uygulanması öneriyor. “Kültürün mekânsal tasarıma yansıması, yabancılaşmayı önleyen bir tasarım” diyor.

Kalaycıoğlu sohbetimizin sonunda, “Bütün disiplinler birlikte çalışırsa, çok fazla değil, birkaç ayda master planlar çıkar. Bütün güçlerin birleşmesi şartıyla. Herkes bilgisini getirir ortaya koyarsa, çok kısa zamanda hallolur” ifadesini kullandı.