Dünya KOVID-19’un faturasını sadece sağlık ile değil, ekonomi ile de ödüyor. Salgının en azılı dönemi geride kaldıktan sonra bile ülke ekonomilerinde oluşturduğu tahribatın giderilmesi zaman alacak. Üstelik, bu ne tek bir ülkede, ne de bölgede böyle… Bir ülkenin ekonomisinin tek başına toparlanması da yeterli olmayacak. Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran, salgın sürecinde başkent ekonomisini, ticaret erbabının durumunu konuştuğumuz sohbetimizde “İşler yoluna girdiğinde bile rayına oturması zaman alacak. 1929 ekonomik buhranından sonra sanırım en büyük sıkıntı” tespitinde bulundu.
Türkiye’nin de aralarında olduğu birçok ülke destek paketleriyle ticari aktivitenin olabildiğince kesintiye uğramamasını, uğrayan alanlarda da rahatlama sağlamaya çalışıyor. Baran, Türkiye’de devlet ve hükümetin çok hızlı harekete geçmesinin bir avantaj olduğunu söylüyor. Ancak yine de tüm sektörlerin büyük problem yaşadığını belirterek, “mücbir sebebin” sektör ayrımı yapılmaksızın ortaya konması gerektiğini belirtiyor.
Baran, ‘bacasız sanayi’, ‘cari açığın ilacı’ olarak anılan turizm sektörü için ATO’dan örnek verdi: “Bana göre en çok mücbir sebebi hak eden sektörlerden birisi. Mesela biz ATO olarak bu ay, 250 kişilik bir ekiple Antalya’da Ekonomik İstişare Toplantısı yapacaktık. Hem havayolu firmasını, hem de oteli aradık, ‘gelemiyoruz’ dedik. Tabii ki anlayışla karşıladılar ama onların bize bu paraları geri ödemeleri ne demek? Otelci parayı aldı, gıdacıya verdi, çalışanına, tedarikçisine verdi… Ne söyleyeceksiniz?”
‘Dünya tir tir titriyor’
Baran, gelinen noktada tüm dünyada meselenin ‘birkaç aylık destekler ya da yardımlar’ olamayacağını belirterek, “Biz tüccarız. 20 günlük, bir aylık, üç aylık yedeğimiz var. İki ay için kimse devlete de gitmesin, bir şey de istemesin. Ama bu süreç öyle bir süreç değil. Yıllardan beri ilk kez gerçek anlamda mücbir sebep var. Dünya tir tir titriyor” dedi. Bu Baran’ın siyasilere çağrısıydı…
Dayanışma…
Baran, “her şeyi devletten beklemek olmaz” diyerek, imkanı olanlara, meydana çıkma çağrısı yaptı. “Gücü olanın kiracısına ‘arkadaş rahat ol, ben senden 3 ay - 5 ay bir şey istemiyorum’ demesi lazım. Alacaklı, borçlusuna gidip ‘rahat ol benim borcumu 3 ay daha ödeme, ben sana göre biraz daha rahatım’ demesi lazım. Demeliyiz ki ‘arkadaş gün bugündür, ben de devletimin, vatandaşın yanındayım. Benim gücüm var, benim imkanım var, devletin bir çok kredi imkanı var, ben o krediyi almıyorum, imkanı olmayan gitsin alsın… Vergi ötelemesine ben girmiyorum, ödeyeceğim o vergiyi, gücü olmayan ödemesin’ denmesi lazım. Bir yerden boşalırken, bir yerden de dolması lazım” dedi. Bu, ATO Başkanı’nın ikinci çağrısıydı…
1994’ten bir örnek
Aynı zamanda inşaat malzemeleri ticareti yapan bir iş insanı olan Baran, 1994 yılında kendi başına gelen bir örneği anlatarak, üçüncü çağrısını da özellikle özel bankalara yaptı: “20 yıl önce, 1994 krizi sırasında başımdan geçti. İnşaat malzemesinde bir alanda belli başlı 4-5 firma var. Bu firmalardan 4’ü dedi ki ‘ben sizin siparişlerinizi iptal ediyorum. Size mal veremem, yeni sipariş de almıyorum. Üç ay sonra bakalım ortalık ne olacak, ona göre tekrar konuşuruz.’ Biz şaşkına döndük… Ama bir firma çıktı, ‘sipariş de verebilirsiniz, malı da gönderirim, fiyat da değiştirmiyorum, ne isterseniz yaparsınız. Sizin emrinizdeyim’ dedi. O gün, bütün siparişler o firmaya aktı. O firma, bugün Türkiye’nin alanında en büyük firması. O gün risk aldı, belki bedel ödedi ama geldiği nokta itibariyle alanında Türkiye’nin en büyüğü oldu.”
ATO Başkanı, “Tabii ki ticari bir kuruluş kar edecek. Ama gün gelecek ‘ben buradan zarar edeceğim ama kabul ediyorum’ demek gerek. Bazı günler vardır ki gövdemizi taşın altına koymalıyız. Son yüzyıldaki en önemli o günlerden, birisi bugün…” diyerek sözlerini tamamladı. Bu da ATO Başkanı’nın üçüncü çağrısıydı.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024