Bu hafta Avrupa Birliği (AB) merkezli Doğu Akdeniz haftası olacak diyebiliriz. Bugün AB dışişleri bakanları Brüksel’de Dış İlişkiler Konseyi toplantısı için bir araya geliyor. 24-25 Eylül’de liderler zirvesi var. Türkiye; Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin bastırması sonucu, Doğu Akdeniz’de takındığı tavır, yürüttüğü politika nedeniyle yeni yaptırımlarla mı karşılaşacak yoksa son bir kaç gündür aralanan diyalog kapısı iyice açılacak mı göreceğiz.
Olasılıkları, yıllardır AB - Türkiye ilişkileri üzerine çalışan, İktisadi Kalkınma Vakfı(İKV) Genel Sekreteri ve Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Çiğdem Nas’a sordum. Nas, yeni bir formattan bahsetti...
- Yeni bir yaptırım kararı çıkar mı sizce?
Şu anda çıkmayacak gibi. Tabii ki önümüzdeki günlerde yine gerilimin tırmanması söz konusu olmazsa. Oruç Reis’in geri çekilmesi olumlu bir tavır olarak algılanabilir. Ancak bundan sonraki süreci izleyip, bu kartı kullanmak isteyebilirler. Gözlemlediğimiz genel olarak Almanya’nın pozisyonunun Fransa ve Yunanistan’dan daha farklı olduğu. Almanya daha arabulucu konumda. Türkiye’yi çok fazla küstürmek, AB’nin dışında bırakmak istenmiyor. Zaten şu anda Türkiye’nin bulunduğu konumda, her şey askıya alınmış durumda. Bir de bunların üzerine yeni yaptırım getirmek hakikaten ileriye gidildiğini gösterir. Yeni, sert yaptırım kararı da olabilir, Gümrük Birliği’nin askıya alınması gibi. Ancak öyle olacağını sanmıyorum.
Borell’e görev verilebilir
Yaptırımın yerine belki Josep Borell’e, Türkiye ile ilişkileri gözden geçirme, formata sokma gibi bir görev verilebilir. Çünkü üyelik süreci devam ediyor. Müzakere sürecinde bir ilerleme, gelişme yok. Gümrük Birliği süreci başlatılamıyor. Bir süredir AB içinde bu durumun realist olmadığı, aslında Türkiye’nin üye olamayacağı, farklı bir ilişkiye dönüştürülmesi gerektiği konuşuluyor. Belki bu fırsatı kullanarak, ilişkileri birden kesip her şeyi askıda bırakmaktansa, yeni bir formata sokmak için, Türkiye’ye yeni bir öneriyle gelebilirler, o süreci başlatabilirler diye düşünüyorum. Çünkü Almanya da bence bu konuya biraz daha sıcak bakıyor. Tabii bu da birden yapılırsa, Türkiye tarafından yaptırım olarak algılanabilir. Belki bunu yumuşak bir şekilde, üyelikten bahsetmeden, farklı bir formata dönüştürüp, Türkiye’nin AB’ye biraz daha yakınlaşmasını sağlayacak bir şey sunulabilir.
- Nasıl bir format?
Türkiye’nin hukuk, insan hakları ve reform sürecini yeniden canlandıracak bir şey. Birkaç adım atılmasını sağlayacak, ilişkilerin yeniden formatlanması gibi bir şey. Çünkü başka bir çıkış yolu bulamıyorlar. Yeni bir yaptırım Türkiye’yi AB’den daha da uzaklaştıracaktır. Aksi durum, Türkiye’nin dış politikasının daha sert bir pozisyona geçmesine sebep olabilir. Bunu da istemeyeceklerdir.
- Kastınız ‘imtiyazlı ortaklık’ gibi bir öneri mi? Yoksa tamamen yeni bir tanım mı?
İsmini tam koymadan, çünkü öyle olunca bir antipati yaratıyor. Belki GB üzerinden yeni bir süreç başlatarak, GB’nin revize edilmesi gibi, ilişkilerin yeniden canlandırılması. Üyelik içermeyen, karşılıklı çıkara dayalı, bir ilişki kalıbına dönüştürülmeye çalışılabilir. İlişkilerin geliştirilmesi gibi gösterilebilir. Ancak fiiliyatta, kulvarını değiştirme çabası gibi.
AB açısından, Türkiye’nin de vazgeçilmez tarafları var. Türkiye, ihmal edilecek bir ülke değil. Güvenlik, göç açısından çok önemli bir ülke. Bu sebeple, Türkiye’nin de şuan AB ile işbirliği yapabilecek durumda olması, böyle bir yerde konumlandırılması gerekiyor. AB için, Türkiye’yi bir kenara atmak çok mümkün değil. Tabii ticari ilişkiler de AB için önemli.
Belki sadece start verilebilir. Daha önce de böyle çabalar olmuştu. Horizon 2020, Ufuk 2020 projeleri vardı. Oradaki konulardan biri de, Türkiye ile ilişkilerin geleceğini yapılandırma konusuydu. Bu ilişki daha gerçekçi bir formata nasıl dönüştürülebilir bunun üzerine çalışılabilir.
- AB Türkiye konusunda ikiye bölünmüş durumda mı?
Ben çok öyle görmüyorum, Türkiye konusunda ortak kararlar veriyorlar. Diyoruz ki, ‘Almanya daha ılımlı’. Ama sonuçta onlar da o kararın altına imza atıyorlar. Bence yöntem konusunda farklılık var. Bir kısım ‘aman Türkiye’yi kızdırmayalım sonra ihtiyacımız olur, bu sefer bizimle işbirliği yapmaz’ diye biraz daha ılımlı bir yaklaşımda. Diğer kısım ise, Fransa’nın da olduğu gibi, Türkiye ile rekabete girmiş durumda. Bu sebeple Türkiye’yi daha kapana kıstırıcı hareketler yapıyor.
- Yaptırım kararı çıkarsa, Türkiye nasıl bir cevap verir?
Türkiye’nin de yapabileceği çok fazla bir şey kalmadı. Belki sözlerle karşılık verilebilir. Öte yandan bir de Birleşik Krallık’la olan anlaşma var, Türkiye eğer Birleşik Krallık’la bir serbest ticaret anlaşması yaparsa, bu GB’ne aykırı bir anlaşma olacak. Hiçbir şekilde kendini GB’ne bağlı hissetmeyecek. Birleşik Krallık’la anlaşmasını belki hemen yapmak isteyecektir. Eğer tabii Birleşik Krallık da bunu kabul ederse, sembolik bir şey olabilir. Belki Çin’le bir anlaşma olabilir. ‘Benim zaten alternatifim var’ı gösterebilir. Mesaj veren adımlar atacaktır diye düşünüyorum.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024