Didem Özel Tümer

Didem Özel Tümer

didem.tumer@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın cuma sabahı HDP’ye yönelik Kobani Operasyonu kimilerine göre HDP’nin kapatılmasına doğru ilerleyecek bir sürecin başlangıcı. Dolayısıyla, “yeni bir Kürt partisinin de habercisi” diyenler var. Kimilerine göre; operasyona CHP’nin vereceği tepki sadece Millet İttifakı’ndaki ortağı İYİ Parti ile ilişkisine etki etmeyecek, aynı zamanda Cumhur İttifakı üyeleri AK Parti ve MHP’nin, CHP - HDP ilişkisine dair sözlerine yeni ve daha şiddetlilerini eklemesi için fırsat sunacak.

Haberin Devamı

Farklı yorumlara eklenen soru ise operasyonun zamanlaması. 6 - 7 Ekim olaylarının 6. yıldönümüne sayılı günler kala yapılmasından çok, neden 6 yıl sonra yapıldığı soruluyor. Bu konuda yapılan yorumlardan biri; olayların gerçekleştiği 2014’ten iki yıl sonra gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişiminin etkisi. Darbe girişiminin, yargı ve güvenliğin önceliğini değiştirdiği, ayrıca bunların içindeki darbe unsuru güçlerin “temizlenmesini” de gerekli kıldığı değerlendirmesi yapılıyor. Zira 6 - 7 Ekim olaylarıyla başlayan, Hendek Operasyonlarıyla devam eden sürecin FETÖ tarafından Çözüm Süreci’nin sabotajı için kullanıldığı o dönemden bu yana konuşuluyor.

“İki süreç birbirinden farklı”

Operasyon haberinin ardından görüşüne başvurduğum isim Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hamit Emrah Beriş oldu. Beriş, bir siyaset bilimci ama aynı zamanda 2010 - 2018 yılları arasında terörizmle mücadelede kurumlar arası koordinasyonun yanı sıra, politika ve strateji geliştirmekle yükümlü olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nda üst düzey görevdeydi. Dolayısıyla Çözüm Süreci’ne de, 6 - 7 Ekim ve sonrasına da hakim bir isim.

Beriş’e özellikle 6 yıl önceki olaylar sırasındaki atmosfer ile bugün arasındaki farkı sordum. Örgütün çağrısı insanları sokaklara dökebiliyor, kepenkleri bir çırpıda indirebiliyordu. Beriş’e göre bunun nedeni şartlardaki farklılık:

“Arada bir darbe girişimi yaşadık. Birtakım tedbirler alındı ve güvenlik paradigmasında değişiklikler oldu. İki süreç birbirinden farklı. O dönem sınırlı, nispi bir toplumsal destek vardı. Örgüt çok daha rahat hareket edip kitlesini mobilize etme şansı buluyordu. Şimdi ise son dönem yapılan güvenlik operasyonlarıyla örgütün kırsal unsurları dışında şehir yapılanmasına da büyük darbe vuruldu. Şehir yapılanmasının halk üzerinde baskı kurmasının önüne geçildi. Örgüt mensupların kendi aralarında kurdukları informel ağlar ortadan kaldırıldı. Tabii Suriye faktörünü de eklemek lazım. Örgüt, Rojava üzerinden hem kendi için bir özerk alan yaratma hem de Türkiye içinde kitlesini konsolide etme arayışındaydı. Sınır ötesi operasyonlar bu umutları da söndürdü. Vatandaş masayı devirenin, sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesini engelleyenin örgüt olduğunu gördü.”

Haberin Devamı

Beriş’in yukarıda aktardığım sözlerini destekleyen bir tespit Ankara’da hem siyaset, hem güvenlik kurumlarında sıkça yapılıyor. Daha önceki yazılarımda da aktarmıştım. Kayyım atamalarına dönük siyaseten eleştiriler var ama artık sokaklara yansıyan bir tepki yok. Çünkü bu atamalar ile örgütün belediyeleri, hem maddi kaynak, hem de özellikle gençlik örgütlenmelerini mobilize etmenin aracı olarak kullanmasının önüne geçildiği belirtiliyor. Beriş de sohbetimizde “Eğer bu atamalar 2014 öncesi olsaydı, örgüt halkı provoke etmek yönünde çok yoğun bir gayret gösterirdi. Ancak yaşanan sürece bakıldığında kayyım atamaları dâhil pek çok uygulamaya bölge halkından yoğun şekilde destek geldiği görülüyor” dedi.

Haberin Devamı

Peki süreçte HDP’nin etkisi ve rolü? “PKK, HDP’nin kendisini örgütten ayrı bir siyasi parti olarak varlık ortaya koymasına izin vermedi. Bir şekilde sürecin sivil siyasal mekanizmaların eline geçmesine izin verilmedi. Hatta HDP’nin, kendisinden ayrı bir varlık nedeni ve destek zemini olmadığının göstermek için özel bir gayret sarf etti” dedi Prof. Dr. Beriş. HDP’nin bu nedenle giderek etkisizleştiğini kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“HDP’yi, örgüt taşımış bugüne kadar. Dolayısıyla köprüleri atmaları mümkün olmadı ya da bunu yapma konusunda bir irade göstermediler. PKK kurulduğu andan itibaren alternatifi olabilecek bütün Kürt oluşumlarını ortadan kaldırdı. PKK’nın temel savaşı öncelikle Kürtlere yönelikti. Bütün Kürt muhalefetinin sindirdi, baskıladı, ortadan kaldırdı. Dolayısıyla şu anda HDP de dâhil ya da PKK dışında etkili olabilecek alternatif bir platformun oluşmasına izin vermiyor. O yüzden HDP’nin de bağımsız bir şekilde hareket edemediği çok aşikar. Bundan sonra da durumun değişeceğine yönelik bir işaret yok.”