Türkiye ve Yunanistan arasındaki tansiyon, bir süredir yine yüksek söyrediyor. Yunanistan Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar, sadece üç gün içinde toplam 30 kez Türk hava sahasını ihlal etti. Türk güvenlik kaynaklarının verdiği bilgiler bu yönde. Ankara, resmi açıklamayla “provokatif uçuşlara angajman kuralları gereği karşılık verildiğini” belirtti. Yunanistan cephesinde ise tahmin edileceği üzere karşı suçlama var.
Ankara-Atina hattında bir süredir ilişkiler iyi giderken ne oldu da tansiyon yeniden yükseldi? Türkiye’nin ifade ettiği gibi Yunanistan bu “provokatif uçuşları” neden yapıyor, bu uçuşlarla ne amaçlıyor? Bu noktada hem Ukrayna savaşı ile değişen dengeleri hem de gelecek ay iki ülke savunma bakanlarının yapacağı toplantıyı hatırlamakta fayda var. Bilindiği üzere uzunca bir süredir NATO bünyesinde “Güven Artırıcı Önlemler” mekanizması işletiliyor ve bu kapsamda Türk ve Yunan askeri yetkililer bir araya gelip Ege’deki sorunları çözmeye çalışıyordu. Taraflar, dördüncü tur buluşmayı Mayıs ayında yapmayı kararlaştırmıştı. Ama bu gerilimden sonra o toplantının yapılması ihtimali ortadan kalkmış gibi görünüyor. Kathimerini gazetesinin “Atina, Güven Artırıcı Önlemler mekanizmasının bir sonraki toplantısı için planını dondurdu” haberi de bunun bir göstergesi.
Peki hem Ege’deki ihlaller hem de güven artırıcı önlemler konusunda Yunan tavrının sebebi ne? Türk güvenlik kaynaklarının bu konudaki değerlendirmesi şöyle:
“Türkiye’nin son dönemde Ukrayna bağlamındaki gelişmeler başta olmak üzere uluslararası alanda daha etkin hale gelmesi Yunanistan tarafında büyük rahatsızlık oluşturmakta, Türkiye’nin her başarısını kendi başarısızlığı olarak gören Yunanistan kurgulanmış bir provokasyonu hayata geçirmeye çalışmaktadır.”
İki tutuklunun kimliği
Bu hafta Ukrayna savaşının sürdüğü sırada, ABD ile Rusya arasında tutuklu takası yapıldı. Türkiye’de bu takasa ilgiyi artıran şey, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığı koordinasyonuyla Ankara’da yapılmış olmasıydı. Operasyonun ayrıntıları hafta boyu detaylı şekilde paylaşıldı. Ancak takas edilen kişilerin kimliğine dair çok fazla bir şey yazılıp çizilmedi. Takas edilen ABD’li deniz piyadesi Travor Reed ve Rus pilot Konstantin Yaroshenko hakkındaki suçlamaları kısaca hatırlatalım:
Uyuşturucu bağlantısı iddiası
53 yaşındaki Rus pilot Yaroshenko, geçmişte kısa bir süre Rus Hava Kuvvetleri’nde çalışmış. Daha sonra sivil havayolu şirketine geçmiş ve ağırlıklı olarak Güney Amerika merkezli uçuşlarda görev almış... 2010 yılında Liberya’da tutuklanmış.
Tutuklanma gerekçesi, Nijeryalı bir uyuşturucu baronundan, Güney Amerika’dan Afrika ülkelerine uyuşturucu taşımak için 6 milyon dolar aldığı veya almaya teşebbüs ettiği iddiası. İddiaya göre ABD Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi, Rus pilotu defalarca “Bu uyuşturucuların nihai varış noktası ABD” diye uyardı ama pilot buna rağmen bu uçuşlara devam etti. Rus pilot, bir süre sonra ABD istihbaratı ve Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi’nin devrede olduğu bir operasyonla Güney Amerika’da yakalandı. ABD, Rus pilotu yargılayıp 20 yıl hapis cezasına çarptırdı, 12 yılın sonunda da takas gerçekleşti. Rusya, Washington yönetimini senelerdir vatandaşını üçüncü bir ülkeden kaçırmakla suçluyordu.
Rus sevgili, Rusça hevesi
30 yaşındaki ABD Deniz Piyadesi Travor Reed ise 2019’da tutuklanmış bir isim. Reed, üniversiteye giderken, okulu bitirmeden ABD ordusuna katılma kararı alıyor. Bir dönem Ortadoğu’da görevlendirilen Reed’in dikkat çeken tek göreviyse eski başkan Barack Obama döneminde, yazlık ikametgâh olarak bilinen Camp David’in koruma muhafızlarından birisi olması. Reed, 2017’de üniversiteye döndüğünde kız arkadaşının (Alina) Rus olması sebebiyle Rusça öğrenmeye başlıyor. Daha sonra 2019’da Alina ile birlikte Moskova’ya gittiğinde hayatı değişiyor. ABD’ye dönmeden bir hafta önce katıldığı bir partide sarhoş olup ertesi sabah olay yerindeki “polise mukavemet” ettiği gerekçesiyle tutuklanıyor ve 9 yıl hapis cezasına çarptırılıyor.
Rusya’da polise mukavemet 9 yılla mı cezalandırılıyor, yoksa “polise mukavemet” Rus güvenlik makamları için Reed’i gözaltına alıp ellerinde tutmak için sadece bir bahane miydi? Ruslar onun “Amerikan istihbarat görevlisi” olduğundan mı şüpheleniyorlardı? Elbette bir Rus pilotla takas edilmesi bu ihtimali güçlendiriyor. Ama yine de bu soruların cevapları bilinmiyor. Bilinen şey, istihbaratçıların dünyasında eldeki ‘ajanların’ takas edilmesinin zaman zaman başvurulan bir uygulama olduğu.
Almanya ile elçi gerginliği
Gezi Davası’nda Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesinin ardından Almanya’nın, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Başar Şen’i Dışişleri Bakanlığı’na çağırması Ankara-Berlin hattını gerdi. Türkiye bu adıma benzer bir mukabele göstererek, Alman Büyükelçi Jürgen Schulz’u Bakanlığa çağırarak tepki gösterdi. Yetkililer, Almanya’nın bu meselede öne çıkmasını birkaç sebebe bağlıyor: Kavala’nın Almanya için anlamına, AB içinde bu konuda tek ses çıkmaması halinin Berlin’de yarattığı rahatsızlığa, Alman hükümetinin siyasi duruşu ve koalisyon dengesine. Malum Avrupa Birliği, Kavala kararından sonra ortak açıklama yapamamıştı. Sebebi, Macaristan’ın Türkiye lehine kullandığı karşı oydu. Ortak açıklamada mutabakat sağlanamaması üzerine Almanya, bireysel adım atma kararı aldı.
Türkiye, bir davayla ilgili Büyükelçi Şen’in Alman Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmasını “içişlerine müdahale” olarak gördü, dahası, Almanya’nın bu durumu basına sızdırmasının da iyi niyetle bağdaşmadığını belirtti. Yetkililer “Bunu haber yaptırmak bu durumu siyasileştirme hedefi taşıyor” yorumunu paylaştı. Türkiye, Almanya’nın bu hamlesinde iç siyasetteki dengelerin etkili olduğunu da düşünüyor. Almanya’da Sosyal Demokrat bir hükümetin iktidarda olması, hükümeti Yeşiller ve Liberal Hür Demokrat Parti’nin desteklemesinin bunda etkili olduğu, Kavala ile karara tepkisiz kalmanın koalisyon içinde rahatsızlık yaratacağı değerlendirmesi yapılıyor.
Ayrıca, Alman Dışişleri Sözcüsü’nün öteki AB üyesi ülkelerden de benzer bir protesto adımı beklediklerini söylemesi, bir diğer rahatsızlık kaynağı. Şimdilik diğer AB üyesi ülkelerden “Türk Büyükelçi’yi Dışişleri Bakanlığı’na çağırma” gibi bir adım gelmedi. Türk yetkililer, “Böyle bir durumda benzer karşılığın verileceğinden kimsenin şüphesi olmasın” diyor.
Bununla birlikte Kavala’nın uzun yıllar Almanya’daki projelere verdiği destek de işin bir başka boyutu. Almanya için önemli projelerden biri, uzun süredir devam eden “Gençlik Köprüsü projesi.” Kavala, Türkiye ile Almanya arasında değişim programı olan ve gençleri destekleyen bu projede 19 kişilik danışma kurulunun üyelerinden biriydi.