Pandemide bir yıl geride kaldı. İnsanlık, Dünya Sağlık Örgütü’nün(DSÖ) Kovid-19 salgınını 11 Mart 2020’de pandemi ilan etmesinin ardından virüse karşı bir yıldır amansız mücadele veriyor. Bir yıl geride kalırken, dünya hala en temel sorunun cevabını bilmiyor: Bu virüs insana nasıl ve nereden bulaştı? DSÖ de Ocak ayında bu sorunun cevabını bulmak için, ilk vakanın ortaya çıktığı Çin’in Vuhan kentine bir heyet gönderdi. 28 gün kentte kalan DSÖ heyetinden Vietnamlı Dr. Hung Nguyen Viet ile o seyahati konuştum. Anlaşılan o ki kesin sonuca ulaşabilmek için ek araştırmalara ihtiyaç var.
Üç senaryo
Heyetin incelemelerine göre hâlâ en büyük ihtimal, virüsün hayvandan insana geçmiş olması. Dr. Viet’in bilim insanlarının masada tuttuğu ikinci ihtimal, virüsün dondurulmuş bir gıdadan yayılmış olma ihtimali. En düşük ihtimalli senaryo da, virüsün bir laboratuvarda insan eliyle yapılmış olması.
Dr. Viet, “Elimizdeki senaryolara göre virüsün hayvandan insana ulaşmış olma ihtimali büyük. Sars-Cov 2’nin, yarasa ve pangolinden geçen Sars-Cov virüsüne çok yakın bir benzerliği var. Vuhan’daki pazarda olan bazı vahşi türlerin olduğunu tespit ettik. Bu hayvansal ürünlerde Sars Cov-2 pozitif olmasa bile, bu ürünlerin tedarik zincirine nasıl girdiğini tespit etmek gerekiyor ve bunun için daha çok çalışmaya, ek araştırmalara ihtiyacımız var” dedi.
Her yere gittik
Viet’e, DSÖ ekibinin Çinli yetkililerce engellendiği, istedikleri yerlere gidemediklerini ve DSÖ ile işbirliği yapmadığı iddialarını sordum. Vietnamlı bilim insanı “Çin’e gitmeden önce, Çinli yetkililer ve DSÖ temsilcileri çok sayıda toplantı yaptı. Nerelere gideceğimizi ve kimlerle görüşeceğimizi bu çalışmalara göre belirlemeye çalıştık. Gitmeyi kararlaştırdığımız ve üzerinde uzlaştığımız her yere gittik” diye konuştu.
Viet, virüsün kaynağının tam olarak ne olduğuna dair sonuca ulaşma noktasında olmadıklarını anlattı. Vietnamlı uzman “İnsanlar ‘1 yılın sonunda ne görebilirsiniz, ne kanıtlayabilirsiniz ki’ diyorlar; ama özellikle hayvan pazarını ziyaret etmek, bağlamı anlamak açısından çok değerliydi. Virüsün çıkış noktasını hemen bulmak mümkün değil ama bu virüsün kaynağına nasıl ulaşılabileceğine dair öneriler sunmak için bir zemin oluşturması açısından bölgeyi anlamak önemli oldu. Bu, bundan sonraki araştırmalara da zemin oluşturacak” diyor. DSÖ heyeti Vuhan araştırması üzerine bir rapor hazırlıyor. DSÖ’nün yeni araştırma heyetleri oluşturması da gündemde.
Mısır ile görüşme var müzakere yok
Bir süredir Türkiye’den Mısır ile ilişkiler konusunda olumlu açıklamalar geliyordu. Tabii bu açıklamalarının sıklığının artmasında, Mısır’ın, 18 Şubat’ta Doğu Akdeniz dahil hidrokarbon arama ve sondaj çalışmaları için 24 parselde ruhsat ihalesi ilan etmesi, 18 numaralı parselin bulunduğu bölgeyi de Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e bildirdiği kıta sahanlığı sınırlarını dikkate alarak belirlemesinin etkisi vardı.
Tüm bu süreçte Mısır’dan hiçbir açıklama gelmemesi ise dikkat çekiciydi. Son olarak Dışişleri Bakanı Katar dönüşü “Diplomatik görüşmelerin başladığını” duyurdu. Aslında uzun süredir başkentlerdeki maslahatgüzar seviyesinde zaten görüşmeler yapılıyordu, dolayısıyla bu açıklamanın ardından görüşmelerin normalleşme için bir müzakereye dönüştüğü algısı ortaya çıktı; ancak anlaşılan o ki taraflar henüz o aşamada değil. Yetkililer, temasın sürdüğünü söylüyor ancak özellikle Doğu Akdeniz’de bir enerji anlaşmasına dönük müzakerelerinin olmadığının altını çiziyor. Ankara’daki genel değerlendirme de normalleşme olmadan böyle bir anlaşmanın da olamayacağı yönünde.
Peki normalleşme sürecine Kahire yönetimi nasıl bakıyor? Bu açıklamadan sonra da Mısır’dan gelen tek değerlendirme, Mısırlı bir yetkilinin MENA resmi ajansına yaptığı şu açıklamaydı: “İki ülke arasında diplomatik temasın yeniden başladığını gösteren hiçbir şey yok.”
Aynı kaynak, “Mısır’ın kendisiyle normal ilişkiler kurmayı, uluslararası hukuk kurallarına ve iyi komşuluk ilkelerine uymasını beklediklerini” sözlerine ekledi. Dolayısıyla Türkiye’ye oranla Mısır sürece biraz daha temkinli yaklaşıyor.
Önkoşullar neydi?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu açıklamasında “önkoşulsuz” görüşmeden bahsetti. Peki taraflar normalleşme için ortaya koyduğu koşullar neydi?
Kahire yönetimi, Türkiye’nin Abdülfettah El-Sisi’ye karşı sert söylemlerinden vazgeçmesini talep ediyordu. Ayrıca Türkiye’deki Müslüman Kardeşler ile bağlantılı kişilerin Mısır karşıtı faaliyetlerine son verilmesi de beklentiler arasındaydı. Türkiye ise Mısır’da siyasi tutukluların serbest bırakılmasını ve Müslüman Kardeşleri dışlamayacak, tüm kesimlere ulaşacak demokratik bir yönetim sergilenmesini talep ediyordu.
Katar neden dahil oldu?
Bu haftanın sürpriz buluşması Katar’ın başkenti Doha’daydı. Türkiye, Rusya ve Katar dışişleri bakanlarının buluşmasından Suriye için yeni bir üçlü istişare mekanizması çıktı. Bu gelişmenin akıllara getirdiği ilk soru şu: Burada İran neden yok? 2017’de başlayan Astana sürecinin bir diğer garantörü olan İran süreçten dışlanmış mı oluyor?
Sahadan Rus askerleri ile İran’ın milislerinin zaman zaman karşı karşıya geldiğine dair haberler geliyordu. Doha toplantısından çıkan sonuç bunun bir yansıması mı? Gerçi Rus ve Türk dışişleri bakanları bu yeni mekanizmanın Astana sürecine alternatif olmadığını söyledi ama ben yine de bu soruyu Suriye Müzakere Heyeti Başkanı Hadi El-Bahra’ya sordum. El-Bahra’nın cevabı “Sahada sorunlar var ama ben bu sebeple İran’ın süreçten dışlandığını sanmıyorum, çünkü iki ülkenin hala birbirine ihtiyacı var” oldu.
Arap Ligi’ne dönüş
Peki Katar sürece neden dahil oldu? El-Bahra “Muhtemelen Ruslar, Suriye’deki rejim için ekonomik ve insani yardım arayışında. Katarlıları da Suriye’nin Arap Ligi’ne yeniden alınması için ikna etmeye çalışıyor” dedi. Çünkü Katar, 2011’de Suriye’nin üyeliğinin askıya alınmasına neden olan sebeplerin hala ortadan kalkmadığını düşünüyor.
El-Bahra’ya göre, Katarlılar Arap Ligi meselesini “siyasi olarak çözülmesi gereken bir mesele” olarak görüyor. Hadi El Bahra, Katar’ın bu anlamda Suriye’nin Arap Ligi’ne katılımından çok ekonomik destek için daha açık olduğunu düşünüyor. Bilindiği gibi Rusya da daha önce Suriye’nin yeniden yapılandırılması için Almanya ve Fransa’yı sürece dahil etmek istemiş ama AB ülkeleri siyasi istikrar sağlanmadan mali açıdan Suriye’nin altyapısına yatırım yapmak istememişti.
Pek çok dosya bir arada
Hadi El-Bahra, ayrıca meselenin sadece Suriye ile sınırlı olmadığının da altını çiziyor. “Aynı anda birkaç dosya bir arada tartışılıyor. Buna Afganistan gibi dosyalar da dahil. Rusya, Tahran ile Washington’un nükleer müzakerelerinde ve ABD-Afganistan görüşmelerinde rol oynamak istiyor” diyor. ABD’nin, Rusya’nın bu konulara dahil edilmesine nasıl baktığı çok net değil. ABD’nin bu konuda dikkat çeken bir çıkışı da, bugüne dek Katar’ın ev sahipliği yaptığı ABD-Afganistan görüşmelerine Türkiye’de devam edilmesi önerisiydi. ABD’nin, şu sıralar Türkiye ile ilişkileri pek sıcak olmamasına rağmen böyle bir öneri getirmesinin sebebi de anlaşılabilmiş değil. Kimi gözlemciler, bunu ABD’nin, Türkiye’nin Rusya ve Katar ile yakın diyaloğunu bozmaya yönelik bir hamle olarak görüyor.