Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

 

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, hafta içi Antalya’daydı. Ziyaretin önemli başlıklarından biri “Suriye’ye insani yardımlar” konusuydu. Yardımlar için 2014’de karılan BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının süresi 10 Temmuz’da doluyor. Türkiye, kapıların açık kalması ve BMGK kararını veto etmemesi için Lavrov’u iknaya çalıştı. Bu kararın önemi şu:

BMGK’nın o kararıyla uluslararası yardım kuruluşları, Suriye hükümetinin onayına ihtiyaç duymadan 4 kapıdan Suriye’ye yardım sokabiliyordu. Yıllar içinde o yardımların geçtiği sınır kapılarının sayısı bire düştü. İşte son kalan Öncüpınar sınır kapısının da kapanmaması ve Suriye içine insani yardımların sürdürülebilmesi, bu kararın uzatılmasına bağlı.

Haberin Devamı

Moskova niye karşı?

Beşar Esad hükümetinin en büyük destekçisi Rusya “tüm yardımlar rejim kontrolü üzerinden gitsin” görüşünde. Moskova bu konunun bir egemenlik meselesi olduğu gerekçesiyle, muhalif unsurların bulunduğu bölgelerden gidecek yardımlara ilişkin tasarılara karşı çıkıyor.

Peki 10 Temmuz’a kadar Moskova yönetimi ikna edilebilecek mi? Görüştüğümüz Türk yetkililer bunun epey zor olduğunu düşünüyor. BMGK dönem başkanı Fransa başta olmak üzere tüm ülkeler Rusya’nın inadını kırmak için uğraşıyor.

Ankara ne diyor?

Türkiye’nin pozisyonu başından itibaren sınırların insani yardımlara açık kalması. Türk yetkililer, “Yardımların yüzde 83’ü zaten Suriye rejiminin kontrolü altındaki bölgelere gidiyor. Sadece yüzde 17’lik bölümü Suriye’nin kuzeybatı bölgelerdeki yüzde 33’lük nüfusa dağıtılıyordu” diyor. Türk yetkililer, karar BM’den geçmez ve son kapı da kapanırsa, BM ve STK’ların başka bir ülke sınırı üzerinden Suriye’ye girmek istemeyebileceğini, tüm kapıların fiilen değil ama hukuken kapanacağının altını çiziyor.

Rusya’nın ‘yardım’ inadı

Suriye’ye yardım kapıları (BMGK kararı)

1- Bab Es-Selam (Kilis-Cilvegözü karşısında, muhaliflerin kontrolünde)

2- Bab El-Hava (Hatay-Öncüpınar karşısında, muhaliflerin kontrolünde)

3- Yarubiye (Irak-Rabia karşısında, YPG kontrolünde)

4- Ramtha (Ürdün-Jaber Es-Sirhan karşısında, Rejim kontrolünde)

Haberin Devamı

Suriyeli mülteciler (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği rakamları) 

Suriye’de insani yardıma muhtaç kişi: 13,4 milyon

Suriye’de yerlerinden edilenler: 6,7 milyona

Sao Paulo’da ne oldu?

On binlerce kişiyi dolandırıp, yurtdışına kaçan, kamuoyunun “Tosuncuk” lakabıyla tanıdığı Mehmet Aydın’ın 1 Temmuz Perşembe günü Brezilya’da teslim olduğu haberi geldi. Aydın, 3 Temmuz Cumartesi gecesi 22:30’da da Türkiye’ye getirildi. Peki o süreçte Sao Paulo Başkonsolosluğu’nda neler yaşandı? Neden geri dönüş için iki gün beklendi?

Öncelikle teslim süreciyle ilgili bilgileri aktaralım. Aydın, teslim olacağına dair videoyu yayınladıktan sonra avukatları Sao Paulo Başkonsolosluğu’nu aradı ve müvekkillerinin Türkiye’ye dönmek istediğini söyledi. Konsolosluk da gerekli işlemlerin yapılabileceğini kendilerine iletti. Yani Aydın, konsolosluğa gidip, kapıyı çalıp da “Ben geldim” demedi, konsolosluğun da Aydın’ın geleceğinden bilgisi vardı. Aydın, kendi rızasıyla Türkiye’ye dönmek istediğini söyleyince, Başkonsolosluk, Ankara ile irtibata geçip “seyahat dönüş belgesi” hazırlamak için gerekli talimatı aldı. (Konsolosluk, bu tip olaylarda kişilere, başka ülkelere kaçmasının önünü kapatmak için pasaport düzenlemiyor, sadece seyahat belgesi veriyor.)

Haberin Devamı

Bu arada Aydın’ın Sao Paulo’dan İstanbul’a aktarmalı değil, direkt uçuşla gidebilmesi için de THY ile irtibata geçildi, ilk direkt uçuş Cuma gecesi olarak belirlendi.  Aydın, Interpol’ün kırmızı bültenle aradığı 29 T.C vatandaşından biri olduğundan, Türkiye hem Interpol hem de Brezilya makamlarıyla irtibata geçti. Aydın, 2 gün boyunca Başkonsolosluk’ta kalırken, ona Türkiye’ye kadar refakat edecek Emniyet Genel Müdürlüğü’nden üç polis de uçakla Sao Paulo’ya gitti.

Rusya’nın ‘yardım’ inadı

Türkiye’de olsaydı

Türkiye’de sıklıkla yüzyüze kaldığımız bir tabloyu, bu hafta ABD’nin Miami kenti yaşadı. Bir binanın çökmesi sonucu en az 22 kişi hayatını kaybetti, 130’a yakın kişi kayıp. Surfside’da arama kurtarma çalışmaları günlerce devam etti ve enkaz bir hafta geçmiş olmasına rağmen kaldırılabilmiş değil.

Süreci binanın çöküş şekli zorlaştırıyor ve uzatıyor ancak dünyada arama kurtarma çalışmalarında önemli bir yerde bulunan AKUT’un Başkanı Recep Şalcı’ya göre, “Türkiye’de olsa bu çalışma çok daha hızlı şekilde tamamlanır, canlılara ya da cenazelere ulaşılmış olurdu.”

Şalcı “Enkazın çökme şekli çok kötü bir pozisyonda, bizim pancake dediğimiz katların üst üste oturduğu bir pozisyon. Bu tür çalışmalarda ağır iş makinesi kullanamazsınız ve ağır iş makinesi kullandığınızda enkaz hareket eder ve altta yaşama ihtimali olan insanların kaldığı boşluklar kapanır” sözleriyle arama kurtarma çalışmalarındaki zorluğu ve yavaşlığı anlatıyor.

‘Hızlıca tamamlardık’

Şalcı, kendileri Miami’de olsaydı, kat kaldırma yöntemini kullanacaklarını söylüyor ve ekliyor “Vinçleri kullanarak katları bölüp, kesip çok hızlı şekilde alt katlara ulaşırdık, bu süreci hızlıca tamamlardık” diyor.

Rusya’nın ‘yardım’ inadı