Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinde ilk adım uçuşların başlaması olacak. Bu hafta hem Dışişleri Bakanı hem de Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, konuya ilişkin bilgi verdi. Buna göre, özel havacılık şirketleri önümüzdeki günlerde Türkiye ile Ermenistan arasında seferlere başlayacak. Türk tarafı “birlikte yaşama kültürünün kurulması” açısından bu uçuşların başlamasının önemli olduğunu düşünüyor.
Ankara ve Erivan’ın, bu sürecin yürütülmesinde görevlendirdiği özel temsilciler de önümüzdeki günlerde doğrudan müzakereye başlayacak. 12 yıl önce akamete uğrayan süreç, bu kez arabulucu olmadan yürüyecek (2009 yılındaki müzakerelerde İsviçre arabulucuydu). Hedefler 2009’dakilerle aynı ancak bu kez kademeli bir normalleşme öngörülüyor. İki temsilci, bunun yol haritasını belirlemeye çalışacak. Türkiye "güven artırıcı adımlarla" ilerleye azami hassasiyet gösteriyor. Tabii bu süreçte merak edilen şeylerden biri de, bölgenin önemli aktörü Rusya'nın müzakerelere nasıl baktığı. Zira arka bahçesi olarak gördüğü bir coğrafyada Moskova’nın istemediği bir şeyin olmayacağı görüşü genel kanı. Bir başka değerlendirme ise "Rusya’nın 30 yıldır bölgede yarattığı istikrarsızlığın bir sonuç getirmediğinin artık bilincinde olduğundan, sürece taş koyma niyetinde olmayacağı" yönünde.
Ağırlığı kaybolabilir
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mitat Çelikpala da Türkiye-Ermenistan arasındaki normalleşme süreci uzarsa Rusya’nın Kafkaslar’daki saygınlığı ve ağırlığının kaybolacağı görüşünde. Prof. Çelikpala, “Moskova artık süreçleri eskisi gibi yönetemiyor. Bundan çıkmanın yolu, o sürecin parçası olmaktan geçiyor” dedi.
Çelikpala, “Rusya’nın bunu engellemesi mümkün olmayacak çünkü Rusya’nın Erivan’daki ağırlık ve etkinliği eskisiyle kıyaslandığında farklı bir konumda. Ruslar ve Erivan yönetimi, Dağlık Karabağ meselesini Ermenistan meselesinden ayırmış durumda” ifadelerini kullandı. Prof. Çelikpala Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın savaşa rağmen seçimi kazanan bir lider, seçtiği isimlerinse (özel temsilcisi Rubinyan gibi) Türkiye ile normalleşmeyi destekleyen isimler olduğunu hatırlatıyor ve “Tüm bunları alt alta koyduğumuzda Rusya’nın bunu engelleme kapasitesinin olmadığını düşünüyorum. Bunu engellemek ya da önüne geçmenin maliyetinin daha yüksek olacağını hesaplayacaklarını düşünüyorum” diyor.
Birbirini destekleyecek
Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkileri normalleştirme çabaları elbette sadece bu iki ülkenin dahil olduğu bir süreç değil. 2. Karabağ Savaşı sonrası Ermenistan, Azerbaycan ile Rusya arasındaki ateşkes ve ardından başlayan müzakere süreci de devam ediyor. Oradaki müzakere süreci de Ankara ile Erivan arasındaki diyaloğu doğrudan etkiliyor ve etkileyecek.
Üç ülkenin başbakan yardımcıları yaklaşık 10 tur görüşme yaptı. Bölgede normalleşme için yöntemleri müzakere ediyorlar. Bu kapsamda, demiryolu ve karayolu projeleri, savaş sonrası tutuklananların serbest bırakılması, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çıktıktan sonra bölgedeki mayınlara ilişkin haritalarını paylaşması ve Sovyet döneminden sonra iki ülkenin sınırlarının yeniden çizilmesi gibi başlıkları görüşüyorlar. Elbette hiç kolay bir süreç değil ama o taraftaki iyileşme Türkiye-Ermenistan sürecini de besleyecek.
Libya’da her şey sil başta
Libya’da 24 Aralık’ta yapılması planlanan seçimler iptal edildi. Oysa ki Kasım 2020’de büyük umutlarla, bir dönüm noktası olacağı düşünülerek belirlenmişti takvim. Geçen hafta da yazdığımız gibi, son haftaya büyük belirsizliklerle girildi ve korkulan oldu. Yeni seçim takvimi şimdilik belirsiz. Libya Seçim Komisyonu bir aylık erteleme teklif etti ama nihai kararı Temsilciler Meclisi verecek. Bundan sonra da ülkede muhtemelen hem siyaset sahnesinde hem de sahada büyük bir mücadele göreceğiz.
Siyasi alanda en önemli konu Başkanlık Konseyi ve Başbakan’ın geleceği... Bundan sonra sürecin yeni bir Konsey ve hükümetle yürütülmesi yönündeki baskının artması kuvvetle muhtemel. Alman düşünce kuruluşu SWP’nin Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Çalışmaları Programı’nda misafir araştırmacı Nebahat Tanrıverdi’ye göre, batı Libya’dan Başbakan Abdülhamid Dibeybe ve eski Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi’nin Devlet Başkanlığı seçim denklemine girmesi hem doğu hem de batı Libya’daki rakipleri orta noktada buluşturdu. Ülkenin doğusunda Halife Hafter, Fethi Başağa, Ahmed Muaytik Arif en-Nayid, Abdulmecid Seyfunnasr ve Şerif el-Vafi’nin buluşması bunun en somut göstergesi.
‘Tansiyon yükselebilir’
Tanrıverdi bu görüşmenin gelecek günlerde bazı sonuçları olacağını düşünüyor ve Tanrıverdi “Dibeybe ve Oğul Kaddafi’nin hem doğu Libya’da hem de batıdaki rakipleri onlara karşı önlem almak isteyebilir. Önemli olasılıklardan biri Libya Siyasi Diyalog Forumu tarafından vekaleten seçilen Başbakan (Dibeybe), kabine ve Menfi liderliğindeki Başkanlık Konseyi’nin yeni bir siyasi denge oluşturacak şekilde yeniden belirlenmesi” diyor.
Elbette bu mücadeleyi Libya savaşına müdahil devletler de yürütecek. Eğer bir değişikliğe gidilecekse, Birleşmiş Milletler öncülüğünde Libya Siyasal Diyalog Forumu bir kez daha toplanacak ve yeniden Başbakan ve Başkanlık Konseyi üyelerini seçecek.
Nebahat Tanrıverdi, askeri ayakta ise uzun süredir Trablus’ta Libya ordusuna bağlı etkili birlikler arasında tansiyonun yükselmesi riskinin de altını çiziyor.
Tanrıverdi, “Hali hazırda kırılgan bir ateşkesin olduğu ülkede, istikrarı bozabilecek olayların tetiklenmesi” ihtimalinin de giderek güçlendiğini belirtiyor.
Siyasi gelişmelerin, askeri gelişmelerden bağımsız düşünülmemesi gerektiğinin altını çizen Tanrıverdi, ülkede personel bulunduran Türkiye için en büyük riski de “bu grupların çatışmalarının arasında kalması” olarak görüyor.