Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmalar başladığından itibaren akıllarda tek bir soru vardı: Rusya ne zaman devreye girecek? Çatışmaların 12. gününde Rusya, ağırlığını koydu ve tarafları bir kez daha masaya çağırdı. 13. günde iki ülkenin dışişleri bakanlarını Moskova’da buluşturdu. Zirveden 10 Ekim saat 12:00 itibariyle ateşkes, yeniden müzakere masasına dönülmesi ama bunun, yine Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk grubu eş başkanlığının yani ABD-Rusya ve Fransa arabuluculuğunda yapılması kararı çıktı. Dahası Moskova, bu formatın değiştirilemeyeceği maddesini de ekleyerek, müzakere masasından başta Türkiye olmak üzere diğer ülkeleri de uzak tuttu.
Rusya’nın pozisyonu ne?
Aslında Azerbaycan-Ermenistan çatışması başlamadan birkaç gün önce yaşanan bir olay, Rusya’nın pozisyonunu açıkça ortaya koymuştu. Azerbaycan Meclis Başkanı Rusya’ya gitmiş, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşmesinden sonra da Azerbaycan tarafı, görüşmeye ilişkin basına bilgi vermişti. O bilgilendirmeye göre, Lavrov, işgal altındaki 7 reyondan 5’inin Azerbaycan’a geri verilmesi, Laçin-Şuşa Koridoru’na Rus Barış Gücü’nün yerleştirilmesini teklif etmişti. Bu iddia ortalığı karıştırırken, Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’ne de sorulmuştu. Maria Zaharova, soruya net cevap vermemiş, ardından da bu haberler geri çekilmişti. Ama buna rağmen, Moskova’nın diplomasi masasındaki stratejisi kamuoyunda dillendirilmiş oldu.
Hangi 5 reyon?
Aslında Rusya’nın bu stratejisi ve planı yeni değil. Muhtemelen yeniden başlayacak müzakerelerde pozisyonu da bu olacak. Ermenistan hali hazırda Ağdam, Fuzuli, Cebrail, Zengilan, Kubatlı, Laçin ve Kelbecer olmak üzere toplam 7 reyonu işgal etmiş durumda. Moskova, bunlardan ilk 5’inin Azerbaycan’a verilmesine karşı çıkmıyor. Rusya için hayati olan 2 reyon var: Laçin ve Kelbecer. Zaten 2007’de yazılan ve bugün Dağlık Karabağ müzakerelerinin temel zeminini oluşturan Madrid Kriterleri de, Rusya’nın istediği doğrultuda şekillenmişti. Orada 7 aşamalı yol haritasındaki ilk adım, Ermenistan’ın 5 reyondan çekilmesiydi. (Ayrıntılar bir önceki yazıda)
Rusya’nın stratejisinde Laçin ve Kelbecer, müzakerelerin olmazsa olmazı. Çünkü buralar Ermenistan ile işgal edilmiş Dağlık Karabağ arasındaki kara bağlantısını sağlayan iki kritik bölge. Bu iki reyonun Azerbaycan’a verilmesi, Ermenistan’dan Dağlık Karabağ’a gidecek lojistik ve askeri desteğin kesilmesi anlamına geliyor. Bölgeyi yakından izleyen uzmanlar, “Ruslar 5 reyonu Azerbaycan’a vererek sorunu hafifletmek ama 2 bölgenin de Ermenistan’da kalmasını sağlayarak sorunu sürdürmek istiyor. Bir anlamda bölgede yeni bir statü oluşturmak istiyor ama o yeni statüyle bölgede stratejik değişiklik yaratmak istemiyor” diyor. Yani Moskova, Dağlık Karabağ sorununu yaşatarak, hakemlik ve “bölgenin patronu” olma rolünü devam ettirmek istiyor.
ABD Başkanı’nın virüsle imtihanı
ABD Başkanı Donald Trump Kovid-19 hastalığına yakalandığını duyurduğunda, sanırız ki dünyadaki hiç kimse bu sonuca şaşırmadı. Maske ve mesafe kuralına uymadığı, virüsü önemsemediği hatta küçümsediği için aslında beklenen oldu. Trump, 2 Ekim itibariyle testinin pozitif çıktığını yine Twitter hesabından duyurdu. Hastaneye gidişi de, dönüşü de “Güçlüyüm” mesajı vermek üzerine kurulu görsel bir algı stratejisinden ibaretti. Aslında ABD Başkanı’nın başka şansı da yoktu. Küçümsediği virüsü, daha da küçümsemeye devam etmek zorundaydı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Next Akademi Öğretim Üyesi Levent Erden, o algı yönetimini şöyle anlatıyor: “ABD hiç beklemediği şekilde virüse mağlup oldu. Tablo kötü. Ülkede yukarıdan aşağıya bir merkezi sistem yerine eyalet sistemi olduğu için Trump, başlarda bu süreci önemsizleştirmeye çalıştı. Süreci de böyle yönetti. Kendisi hasta olduktan sonra algı stratejisini de bunu önemsizleştirme çabasının üzerine kurdu. Buna mecburdu.”
Yeni liderlerin ortak paydası
Sadece ABD Başkanı değil, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro da virüsü küçümseyen liderlerdendi. Onlar da beklendiği gibi virüse yakalanmışlardı. Salgını bilimden uzak şekilde yürüten liderler, bu süreçte uzun süredir dillendirilen yorumu yeniden gündeme getirdi: Dünyada popülist liderler yükseldikçe, politikaları ele alış şekli de bununla doğru orantılı olacak.
Peki bu popülist zihniyet neden sürekli yükseliyor? Erden, bunu yaşadığımız çağı tanımlayarak açıklıyor ve “Dijital demek 1 ve 0 demek. Ya var ya da yok demek. Dikkat edin, sosyal medyada herhangi bir şeyi ya seviyorsunuz ya sevmiyorsunuz. Fena değil yok, ortası yok. Yani ortadan kastım, merkez yok. Bütün dünyada merkez ortadan kalktı. Bu da otoriter, bir evreye gidiş başlıyor. Dünya ilginç bir iki kutupluluğa gidiyor.” diyor.
ABD
Salgın tablosu
Nüfus: 331.531.610
Toplam vaka sayısı: 7.894.478
Günlük vaka sayısı: 46.984
Toplam ölü sayısı: 218,648
Günlük ölü sayısı: 687
(Worldmeter rakamları- 10 Ekim itibariyle)
Beyaz Saray’ın
Salgın tablosu
1 Ekim: Hope Hicks (ABD Başkanı Danışmanı)
2 Ekim: Bill Stepien (Trump’ın kampanya direktörü)
3 Ekim: Nich Luna (Trump’ın özel kalemi)
5 Ekim: Kayleigh McEnany (Beyaz Saray Sözcüsü)
6 Ekim: Stephen Miller (Trump’ın danışmanı)
7 Ekim: Bilinen vaka sayısı 35’i aştı