Trafikte uzak durulması gereken araçlar

24 Ekim 2021

Geçenlerde gözüme ilişti, bir sosyal medya kullanıcısı yazmış bunu: Trafikte uzak durulması gereken araçlar. Geniş sayılabilecek bir liste de oluşturmuş bu kullanıcı. Listede hepimizin yakından tanıdığı bir sürü araç marka ve modeli var. Başımız araba firmalarıyla derde girmesin diye marka ve modelleri yazamıyorum buraya. Ama azıcık tarif edince sizler de anlayacaksınız zaten hangi araçlardan bahsettiğimi.

En başta “hatchback” olmalı bu araçlar. Cam filmleri olmasa olmazlar. Renk ise ağırlıklı olarak siyah, değilse de en cırtlak tonlarda olmalı. Arkada çeşitli boy ve ebatta kanat ve havalı egzoz çıkışları da olmalı. Gece olduğunda yanan farlar onlarca metre öteden karşıdan geleni kör edecek kadar parlakken egzoz ve motor da çıkartabileceği en yüksek sesi çıkarmalı. Ve en önemli ayrıntı; çıkartmalar. Kaportada ve arka camda bunlardan birkaç tane muhakkak bulunmalı. Karanlık bir yerden, bir örtünün kenarını kaldırarak bakan iki kızgın göz çıkartması ise adeta bir rütbe ya da nişan gibi düşünülmeli. (Padişah

Yazının Devamı

Taliban heyetinin terlikleri

17 Ekim 2021

Geçen hafta üst düzey sayılabilecek olan bir Taliban heyeti Türkiye’ye geldi. Bu ziyaret pek çok açıdan da eleştirildi. Bu ziyareti pek çok açıdan eleştirebiliriz elbette. Öte yandan, devlet olmanın bir gereği olarak başka devletlerle ilişki kurmak ya da halihazırda var olan ilişkiyi idare etmek gibi zorunlulukların var olduğunu da unutmamalıyız. Modern dünyada herhangi bir devletle hiç ilişki kurmamak gibi bir şansımız yok. Hatta bu ilişkilerin tek yönlü, tek boyutlu ya da tek eksenli olması da mümkün değil. Bir alanda iş birliği yaptığımız bir devletle başka bir alanda karşı karşıya gelmek artık çok sıradan bir durum. Hatta bazen bir zorunluluk. Ne yapacağız yani? Rusya’dan ya da İran’dan doğal gaz almayacak mıyız? Böyle bir lüksümüz var mı? Bunu ideal bir durum olarak değil, aksine, gerçek hayatta yaşanan ve pek hoşlanmadığım bir durumu tarif etmek için kullanıyorum. Keşke hep Yeni Zelanda ile ilişki kursak da başka ülkeye gerek kalmasa. Ama maalesef “değerli yalnızlık” gibi kavramların bu devletler arası dünyada

Yazının Devamı

Helal kazanç

10 Ekim 2021

Yollarda görüyorsunuzdur, bir el arabasına yüklenmiş devasa çuvalları sürükleyerek o çöp kutusundan bu çöp kutusuna giden, ellerindeki boya rulosunun sap kısmından bozma çengelleriyle çöpleri karıştırıp buldukları kâğıt ve plastikleri toplayan adam, kadın ve çocukları... Onlara çekçekçi deniyor.

Geçenlerde bir çekçekçinin, bir ajansa verdiği röportaja şahit oldum. Muhabir arkadaşımız işin zorluklarını sormuş, o da kâğıt ve plastik toplama işinin ne kadar zor ve sıkıntılı bir iş olduğunu anlattık an sonra “Zorluğu neyse de bazıları yanımızdan geçerken arabalarını üzerimize sürüp, küfrediyorlar, en çok o zoruma gidiyor” demişti o röportajda.

İki haftadır İstanbul’da çekçekçilere yönelik operasyonlar yapılıyor. Valiliğin bu konuda aldığı bir karar varmış. O karar çerçevesinde il ve ilçe kolluk kuvvetleri bu atık depolarına operasyonlar yapıyor ve buraları boşaltıyor. Kararın gerekçesi ise haksız kazanç elde etmekmiş.

Ço

Yazının Devamı

Keskin sirke

3 Ekim 2021

Bir adam, kızını lunaparka götürür. Oradaki eğlence araçlarından birine binmek için sıraya girerler. Sıra onlara gelmeden araç dolar ve küçük kız binemediği için mahzun olur. Bunun üzerine yanındaki babası ne yapar tahmin edin.

Aklı başında, sağlıklı ve örnek bir ebeveyn önce kızın neşesini yerine getirmeye çalışır değil mi? Ona modern bir toplumda ve kent hayatında ortak yaşam ve ortak yaşam alanları olduğunu ve bunların bazı gereklilikleri olduğunu, vs. anlatır. Sonra da ona bir pamuk şeker alıp bir sonraki seferde binmek için sırada beklemeye devam eder. Bekleme zamanını eğlenceli kılmak için de bir şeyler yapar.

Bizim haberdeki baba ise bunların hiçbirini yapmaz. Bir lunaparka gelirken neden üzerinde taşıma ihtiyacı hissettiğini bir türlü anlayamadığım silahını çıkarır ve o aracın görevlisini, kızını ve kendisini araca alması için tehdit eder. Olaylar büyür falan...

Çocuklar kavga etti diye balkondan kurşun yağdıran da var, karısına havladı diye çekip köpeği vuran da. Yol vermedin, selektör yaptın, yanımdan

Yazının Devamı

Barınma hakkı

26 Eylül 2021

1993 yılında üniversite okumak için İstanbul’a geldiğimde akranlarıma kıyasla biraz daha şanslı bir durumdaydım. İki abim -benden bir hayli büyüktür yaşları- halihazırda İstanbul’da Maltepe’de yaşıyordu. Onların yanına yerleştim. Bir odam oldu. Birkaç ay Maltepe’den Avcılar’a servisle gidip geldim ama o kadar uzun bir mesafeyi her gün kat etmek çok zor olduğundan bir süre sonra KYK yurduna başvurdum.

Yine şanslıymışım ki hemen kabul bilgisi geldi ve üniversite birinci sınıfın ikinci dönemi yurtta kalmaya başladım. Pazartesi sabah Maltepe’den sırtımda temiz kıyafetlerimle yola çıkar, hafta içi yurtta kalır, cuma akşamı da yine Maltepe’ye dönerdim. Bu kez sırtımda kirli kıyafet çantası olurdu.

Sonra yarı özel yurtlar, özel yurtlar, arkadaş evleri, birkaç kişinin birleşip tuttuğu ortak evler, vs. derken bir öğrencinin barınma meselesiyle ilgili ne varsa tecrübe ettim. Gece yurttan çıkma ve girme stratejileri geliştirmek, bu stratejiler işe yaramayıp sokakta kalınca, gidip evlendirme dairesinin koltuklarında yatmak ya da son

Yazının Devamı

‘Bizi de kandırmış demek’

19 Eylül 2021

Meselenin ne olduğundan tamamen bağımsız bir şekilde yazıyorum; sosyal iletişimimizde çok ama çok büyük bir sorun var. Gerçek hayatta da sosyal medyada da kurmuş olduğumuz tüm ilişkilerde bu sorun kendini acı bir şekilde gösteriyor.

Geçen hafta kerameti kendinden menkul yaşlı bir akademisyenin kendi kendisini ifşasına tanık olduk. “Mahalle Savaşları”nda iddia edilenin aksine kimse de “kendi mahallesinden” diye korumaya kollamaya kalkmadı bu zatı. Doğrusu da buydu elbette.

Fakat benim anlatacağım mesele bu değil. Bir gazetecinin (Z. Arapkirli) sosyal medya hesabında yayınladığı mesaja gelen tepkilerden bahsedeceğim. O da bu davranışı ve kişiyi kınayanlar arasındaydı. Arapkirli sosyal medyada yayınladığı kınama mesajına ironik bir cümleyle “Celal Şengör yalnız değildir” diyerek başlamış, ardından da akademide bu tür kişilerin maalesef çokça bulunduğunu ve konumlarını kötüye kullanan bu kişilerin birbirlerini de koruyup-kolladıklarını anlatmaya çalışmış. Ve “Bu kişiler yalnız bırakılmalı-soyutlanmalı” mealinde bir cümleyle bitirmiş.

Büy&u

Yazının Devamı

Okullar açılırken

5 Eylül 2021

Yarın okullar açılıyor; yine bin bir kavga ve toz-duman arasında… Geride bıraktığımız hafta bunun tartışmasıyla geçti. (Tartışma dediğime bakmayın düpedüz kavga ettik aslında, yine ve her konuda olduğu gibi. Neyse biz azcık yumuşatıp tartışma diyerek devam edelim.) Tartışma başlıklarından biri kreşlerle alakalıydı. Bakırköy Belediyesi aşısız ailelerin çocuklarının kreşlere alınmayacağını duyurdu. Haydi ortalık toz duman. Hem özel okullarda hem de devlet okullarında aileler aşı nedeniyle karşı karşıya geldi. Aşılı aileler çocuklarının aşısız ailelerin çocuklarıyla aynı sınıfta olmasına karşı çıktı.  Ortalık yine toz duman. Aşı kartı, PCR testi zorunluluğu, o testin neden ücretsiz olduğu vs. derken eğitimle ilgili sorunlar üst üste yığılmaya başladı. Ortalık…

En baştan söylemek lazım: Okullar muhakkak açık olmalı. Öncelik sıralamamızda bu konu ilk sıralarda olmalı ve ne olursa olsun bunun bir yolu bulunmalı. Türkiye’nin (bir zamanlar moda şimdi nedense pek duymadığımız kelimeyle) tek gerçek beka problemi budur. Bunun için neler yapılması gerektiği

Yazının Devamı

Taksi, taksi!

29 Ağustos 2021

Geçen hafta İstanbul Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) toplantısında yine kentin taksi sorunu gündemdeydi. Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu İBB’nin yeni taksilerin hizmete alınması projesine karşı çıkarken, İBB Genel Sekreter Yardımcısı’yla aralarında ilginç bir diyalog yaşandı.

Aksu, “Belediye otobüs işletmeciliği yapar. 81 ilde taksi işleten belediye yok. Bu konu ısıtılıp ısıtılıp gündemimize getiriliyor. Ya bu konuda bir çıkarınız var ya da bu heyetin (UKOME) aklıyla dalga geçiliyor. İstanbul’un taksi ihtiyacı yoktur” diyerek bitirdiği konuşmasına İBB Genel Sekreter Yardımcısı Orhan Demir yanıt verdi.

Demir, “Havalimanı taksilerine ilginizin farkındayız Sayın Aksu” diyerek başladığı konuşmasını İstanbul’un ihtiyacını ayrıntılı şekilde anlatıp, mealen ve lafzen, “Evet, ısıtıp ısıtıp önünüze getireceğiz” diyerek bitirdi.

Demir, “havalimanı taksisi” vurgusunun ne anlama geldiğini de konuşmasında anlattı. İBB geçen bayramda havalimanında çalışan 400 taksiye ceza kesmiş. Bu taksiler -özetle- yolcudan bir şekilde fazla

Yazının Devamı