Ebe hanım, doğum için gerekli aletlerinin bulunduğu özel çantasıyla hemen gelmiş. Çok deneyimli biriymiş ebe hanım; sadece aceleciliği yüzünden bazen çabuk yitirirmiş soğukkanlılığını...Gelir gelmez, doğum sancıları tutan kadının yattığı odaya girmiş ve kocasına:- Siz hemen dışarı çıkın, demiş; erkeklere göre değil bu işler...***Koca dışarı çıkmış, heyecanla beklemeye başlamış kapının dibinde.Aradan 10 dakika ya geçmiş, ya geçmemiş; ebe hanım araladığı oda kapısından dışarı uzatmış başını ve kocaya:- Bir kerpeten var mı, demiş; çabuk, hemen...Koca, şaşkın:- Efendim, demiş; ne kerpeteni?..- Bırakın soru sormayı; çabuk bir kerpeten koşturun, biliyorum ben ne yaptığımı...Yüreği çarpa çarpa baba olmayı bekleyen koca, fırlayıp bir kerpeten getirmiş...***Aradan geçmiş 15 dakika...Ebenin başı tekrar uzanmış kapıdan:- Büyükçe bir ingilizanahtarı var mı; hemen, çabuk...Adam:- Ne, demiş; büyükçe bir ingilizanahtarı mı? Yahu siz ne yapıyorsunuz içeride; ne olacak büyükçe ingilizanahtarı?- Merak etmeyin; ben biliyorum ne yaptığımı... Acele bir ingilizanahtarı gerek; hadi, hemen...Genç koca, sıkıntıdan ter içinde, getirmiş ingilizanahtarını da... Kapı yeniden kapanmış suratına...***Ve içeriden birtakım korkunç sesler duyulmaya başlamış; trank, dıng, gırç, gırınç...Derken bir çeyrek saat daha geçmiş; ebenin nefes nefese başı, yine görünmüş kapıdan:- Buraya bakın, demiş; gidin başka bir ebe çağırın; alet çantamı bir türlü açamadım.***Bu fıkranın, AİHM'nin; uygulanan yöntem açısından insan hakları hukukuna aykırı bulduğu Öcalan davasıyla da bir ilgisi yoktur; bu konuda Başbakan Tayyip Bey'in verdiği demeçlerle de; üst düzey militerlerimizin açıkladıkları görüşlerle de...***Temel Reis'in oğlu, Amerika'ya gitmiş ve orada çok ünlü bir piyanist olmuş. Gerek İngilizcesi, gerek yaşam biçimi, gerek çevresi; kendisinin, Karadenizli Temel Reis'in oğlu olduğunu anımsatacak hiçbir belirti göstermiyormuş.Bir gün Carnegie Hall'de bir konser verdikten sonra, salon alkıştan çın çın çınlarken, dinleyicilerin arasından bir ses duyulmuş:- Söyle pakalum, ha sen de Laz misündur?Ünlü piyanist, azıcık afallamış ve:- Evet, demiş; Temel Reis'in oğluyum ben; nasıl anladınız?- Ha çekeceğuna tapureni piyanoya; ha çekmişündur piyanoyu cenduna...***Ankara'nın AB üyeliği için güttüğü siyaset de; bir piyanistin piyanonun başına otururken, tabureyi piyanoya doğru çekmek yerine; piyanoyu kendisine doğru çekmek istemesine benziyormuş...Bilemeyiz ne kadar doğru...***Bütçeden sadece yüzde 3.5 oranında bir pay alan Sağlık Bakanlığı; vatandaşların sağlık sorunlarının nasıl çözümleneceğini bir türlü net göremediği için, bir göz doktoruna gitmiş.Göz doktoru, bakanlığı test makinesinin başına oturtarak, karşıdaki ekranda gitgide küçülen harfleri okutmaya başlamış:- O... l... f... v... j... u... i... m... k... z... o... f...Ve bakanlık, derin bir nefes almış:- Nihayet gördüm, demiş; vatandaşların sağlık sorunlarının nasıl çözümleneceğini?Doktor merakla sormuş:- Nasıl?- Olfvjuimkzof, olarak...***Matrak sözlerden küçük bir demet:İnsanların "deli" dedikleri kişiler; genellikle kendilerinin ortak akılsızlığı dışında kalmış olanlardır.***Vaktiyle sadece kralların soytarıları vardı; bugün halk yığınlarının da soytarıları var; onların kimler olduğunu, hemen kestirebilirsiniz...***Şayet dünyadaki tüm zenginler; yeterince saydam olabilseler, yoksulluk diye de bir şey kalmazdı; ama galiba zenginlik diye de bir şey...***"Hayal kurmak", düşünememenin şiirsel bir tanımıdır.***Bu da ünlü Fransız yazarı Paul Lêautaud'nun bir sözü:Evlilik, nasıl bazen boynuzlu olmaya yol açıyorsa; milliyetçilik de yol açar, kafasız olmaya...***Halil Nihat Boztepe'den alınmış, yergi dizeleriyle bitirelim yazıyı:Bak şu İstanbul serapa oldu bir yangın yeri;Fark eden yoktur bugün mâmûru da, virânı da.Farkı yok yazdan kışın, asla değişmez kostümüm;Kahbe devrin bence bir; kasımı da, nisânı da.Görmedim ben dünyada gönlümce olgun bir kişi;Görmedim asla bulsa yaşım kırkı da, doksanı da.Bir zamanlar saklıyordum cânı, bir cânân için;Aldı lakin şimdi açlık; cânı da, cânânı da... c.altan@prizma.net.tr Hamile genç bir kadının doğum sancıları tutmuş. Kadın-doğum kliniği bulunmayan bir tatil yöresinde oturdukları için, çaresiz bir ebe hanım çağırmışlar.