Adamın biri, iş bulmak için bir fabrika müdürüne başvurmuş. Müdür:
- Peki ama, demiş, burası randıman fabrikası; çok çalışman gerekecek.
Ve adama bir makine göstererek:
- Şu kolu, sabahtan akşama çekip bırakacaksın, çekip bırakacaksın, demiş.
Adam başlamış kolu çekip bırakmaya...
Ertesi sabah bölüm şefi gelmiş:
- Evladım burası randıman fabrikası, demiş. Bak sol kolun boş duruyor. Onunla da şu kasnağı çevirmelisin.
Adam sağ eliyle kolu çekip bırakmaya, sol eliyle de kasnağı çevirmeye başlamış.
Daha ertesi sabah başmühendis gelmiş:
- Oğlum, demiş, bak burası randıman fabrikası. Bir ayağınla da şu pedala basacaksın durmadan.
Adam sağ eliyle kolu çekip bırakıyor; sol eliyle kasnağı çeviriyor; bir ayağını da, aşağıdaki pedala basıp kaldırıyormuş.
Daha ertesi sabah patron gelmiş:
- Senin şu ayağın neden boş duruyor? Burası randıman fabrikası. O ayağınla da şu levyeyi indirip kaldır bakayım, demiş.
Ve adam, bir eliyle kolu çekip bıraka; öteki eliyle kasnağı çevire; bir ayağıyla pedala basa; öteki ayağıyla da levyeyi indirip kaldıra, kan ter içinde başlamış çalkalanmaya...
Daha ertesi sabah da bakmış ki, bir temizlikçi uzun saplı süpürgesiyle yerleri süpürüyor:
- Hey ahbap, demiş, burası randıman fabrikası. Getir o süpürgeyi de arkama sokuver. Ben nasıl olsa çalkalanıyorum. Bu arada yerleri de süpürmüş olurum.
Anlaşılan iktidar siyasetçileri de, zamlarla halkın iyice çalkalanmakta olduğunu görünce:
- Unutulmuş eski borç pisliklerini temizlemenin tam zamanıdır, diye düşünmüş olmalılar.
Bu kez de sapını iyice uzattıkları bir vergi süpürgesini, onun için sokmaya kalkıyorlar arkamıza.
***
Adamın biri iyice hastalanmış. Yakınları doktor çağırmışlar.
Doktor gelir gelmez, hastaya şöyle bir bakmış ve hemen çıkıp başına oturmaya kalkmış.
Hastanın yakınları:
- Aman ne yapıyorsunuz doktor bey, diye, doktoru elinden kolundan tutup, aşağı inmeye zorlamışlar.
Doktor:
- Başka türlü kurtaramam, mutlaka başına oturmam gerek, diye diretiyormuş.
İtiş kakış arasında, doktorun tepesi atmış sonunda:
- Buraya bakın, demiş, ultra modern yeni bir tedavi metodu bu. Görmüyor musunuz, Türkiye’yi kurtarmak isteyenler de, hemen çıkıp başına oturmak için uğraşmıyorlar mı?
***
Parti liderleri, veryansın edip duruyorlar birbirlerine...
Hangisi haklı, hangisi haksız; doğrusu bir anda kolay değil ayırmak.
Vaktiyle ünlü İngiliz yazarı Bernard Shaw’u, zengin bir evde akşam yemeğine davet etmişler.
Yemekte, yazarın şerefine çağrılan iki tenor da, ayrı ayrı aryalar söylemişler.
Ziyafetin sonunda, davet sahibi, Shaw’a:
- Tenorları nasıl buldunuz, diye sormuş.
Shaw:
- İkisi de öküz gibi bağırdı, demiş.
Davet sahibi pek bozulmuş bu söze.
- Demek ikisini de beğenmediniz, demiş.
Shaw:
- Efendim, demiş, benim büyük saygım vardır sanata, özellikle de müziğe. Bu akşamki aryalar hakkında da, kendim ahkam kesmek yerine; tenorların kendilerine sordum, ötekinin sesini nasıl bulduğunu. İkisi de birbiri için:
- Öküz gibi bağırdı, dedi.
***
İki partili konuşuyorlardı. Biri:
- Doğum gününde, genel başkanımıza telgraf çektin mi, dedi.
Öteki:
- Hayır, ama anasına çektim, dedi.
- Anlamadım, ne diye anasına çektin yani?
- Daha uğursuzunu doğuramazdınız, diye...