Trezeguet'nin dönüşü muhteşem oldu. Çok formda, her maçta Trabzonspor'a gol ve asist anlamında katkı sağlıyor. Kritik anlarda sahneye çıkıyor, iş bitiriyor. Hırslı ve istekli duruşu takım arkadaşlarına da olumlu yansıyor. Teknik Direktör Abdullah Avcı'nın Afrika Kupası sonrası tereddüt etmeden ve hiçbir sorunla karşılaşmadan ilk on bire koyduğu Mısırlı oyuncu, bordo-mavili forma altındaki en parlak dönemini yaşıyor bence. Trabzonspor'un devre arasında Meunier ile birlikte yaptığı en iyi transfer (!) odur kuşkusuz.
Takımını öne geçiren golü atmasının yanı sıra, 90 dakika boyunca rakip kaleyi yoklama girişimi, ne kadar iştahlı olduğunun kanıtı idi.
Avcı, milli takımlara giden oyunculardan yoksun kalmanın sıkıntısını haftalarca yaşadı. Saha sonuçları da kötü olunca, derdini "Marko paşaya" bile anlatamadı. Kupa dahil son üç maçta alınan skorlar, eksiklerin de giderilmesiyle pozitif bir enerji yükledi takıma.
Futbolda moral motivasyonu ve özgüven önemlidir. Kazandıkça kafanı kaldırır, bir sonrasına bakarsın. Adana Demirspor maçına Onuachu ve
Futbol Federasyonu günlük polemiklerin dışında kalma konusunda hayli becerikli.
Başı sıkıştığı vakit kullanacağı en önemli argüman hakemler. Yabancı gözlemci macerası ve VAR kayıtlarının açıklanması ile ilgili kararın zamanlaması örnek.
Dikkatlerden kaçmış olabilir. Hafta içinde UEFA’nın “Kulüp Finansmanı ve Yatırım Raporu” yayınlandı. Ligimizin dört büyük kulübü finansal performansları ile Avrupa’nın öz sermayede en fazla zarar eden 10 ekibi içinde yer aldı.
Durum şöyle; Beşiktaş 151 milyon euro ile 4., Trabzonspor 110 milyon euro ile 5., Galatasaray 109 milyon euro ile 6. ve Fenerbahçe 82 milyon euro ile 7. sırada.
Bu bilgilerin TFF’nin ilgi alanına girmemiş olması tuhaf geliyor bana.
Biliyorsunuz, federasyonun “Kulüp Lisans ve Finansal Sürdürülebilirlik” talimatı var. UEFA, ulusal federasyonları denetimle yükümlü kılıyor.
Bizde esnetilen talimatlar, kalem oyunları, sınırsız hoşgörü, UEFA’da ise şeffaflık ve katı kurallar var.
Olaylı Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçında yaşadığı travmayı atlatıp sahalara dönmüştü hakem Halil Umut Meler. Merkez Hakem Kurulu'nun "dijital atama" sistemi nasıl çalışıyorsa, dünkü Pendikspor-Trabzonspor müsabakasına kadar FIFA kokartlı hakemi 6 kez VAR ve AVAR görevleriyle idare etmeye çalıştı. Sanırım yapay zekanın kafasını karıştıranlar var!
Meler'in ilk bölümde Meunier'in rakibi ile arasında sıkışan topa ilk anda penaltı vermesi ve Riva'dan gelen uyarı sonrası kararını iptal etmesi, saha pratiklerinden uzak kalmasına bağlıyorum.
Trabzonspor ligde uzun süren suskunluğunu Hatayspor galibiyetiyle bozmuştu. Karadeniz ekibi açısından uzun süre sıkıntılı geçen bir doksan dakika izledik. Son 15 dakikaya kadar rahat değildi. Trezeguet'in golü bile "acaba" sorusunu silememişti zihinlerden.
Son maçlarda hep adından ve kalitesinden söz ediyorum. Devre arasının tek ve en isabetli transferi Menuier bir savunmacı ve kanat oyuncusunun neler yapabileceğinin en güzel örneği. Üç maç üç asist. Gözümüzün pasını
Müjdeler olsun. Süper ligimizde bu haftadan itibaren yabancı gözlemciler görev yapacak.
İngiltere, Romanya, İspanya, Portekiz, Hollanda velhasıl on Avrupa ülkesinden gözlemciler televizyon başında hakemlerimizi gözleyecek, puanlayacak ve hizaya getirecek!
Bu isimler nasıl belirlendi, referansları kim? Kim kimin dostu, arkadaşı, sorgulayan neden tu-kaka oluyor?
Şaka bir yana; bu dahice fikri ortaya atanlara ve onay veren federasyon yetkililerine soruyorum; Türk gözlemciliği ve hakemliği hangi dönemde bu denli değersiz kılındı ve aşağılandı?
Göreviniz onları eğitmek, kaliteyi, seviyeyi yükseltmek değil mi? Bunu becerecek kadrolarınız, nitelikli elemanınız yok mu ki, elin adamından medet umuyor ve her hafta on binlerce euroyu gözden çıkarıyorsunuz? Ayıptır, yazıktır, günahtır.
Yeni puanlama yöntemi, çok övündüğünüz “dijital hakem atamalarının” ne kadar gerçek dışı olduğunu ortaya çıkarınca, umarım bu kandırmacadan vazgeçersiniz.
Bu arada çelişkiye bakın; güvenmedikleri gözlemcilere 3’er 4’er hakem
Futbolda ara transfer en riskli alışveriş dönemidir. Bizim akşam pazarı gibi... Ya çarık-çürüğünü veya şansın varsa esnafın elden çıkarmak istediği yenebilir son meyve-sebzeyi bulursun. Yıllardır transfer beceriksizliği konuşulan Trabzonspor, bu defa pazardan bereketli bir file yaptı.Kariyeri ve kalitesi tescilli Thomas Meunier, kendini Karadeniz’in en hırçın kıyısında buldu ve ayağının tozuyla çıktığı iki maçında ne denli isabetli bir tercih olduğunu gösterdi. Kazancını bilmiyorum ama, ödenen her euro helal olsun şimdiden.Evet; Trabzonspor’un sıkıntılı süreçten kurtulması için önemli bir virajdı Hatayspor maçı. Kazanmak, işlerin yoluna girmesi demekti. Neticede kritik eşiği aşarken, iki kulvarda birden vites yükseltme motivasyonuna ulaştı.Bazen Abdullah Avcı’yı eleştiriyorum. Camiadan da homurtular yükseliyor. Ancak kulübün maddi-manevi fedakârlıktan kaçınmadığı süreçte hocasından daha iyi şeyler beklenmesi normal değil mi? Abdullah hocam; hangi koşullarda görevi kabul ettiğinizi düşünün
Yerküre ısınıyor, kışlar eskisi gibi sert geçmiyor. Ne doğru dürüst kar var, ne yağmur.
Ancak stat zeminlerinin durumu perişan. Çoğu patates tarlasından beter. Koşmak değil, yürümek bile zor.
21. yüzyılı yaşıyoruz. Teknoloji var, para var, yapay zeka var, insan aklı var.
Lakin bunları biraraya getirip “bataklık futboluna” çözüm üretecek irade yok.
Bırakın seyir zevkini, servet harcadığınız oyuncuların sağlığı her an tehlikede. Aklı başında olanlar hiç mi vicdan azabı çekmiyor?
Avrupa’dan, Dünya’dan maçlar izliyoruz televizyonda. Halı gibi zeminde oynanıyor futbol.
İngiltere’de hemen her gün yağmur var. Suudi Arabistan ve Katar gibi çöl coğrafyasındaki ülkelerde onlarca stat imrenilecek kadar bakımlı.
Trabzonspor’un ne futbolu, ne saha sonuçları tatmin ediyor bu sezon. Tek hedef kalmıştı, Türkiye kupası. O macerada da öldü öldü dirildi.
Her şeyin bittiği denen maçın son saniyesinde tura tutundu, sonra ilk uzatmanın bitiminde yalancı bahar gerçek oldu. Vicdanım rahat etmez, çok yazık oldu Gençlerbirliği’ne.
Son dönemlerde soruyordum; “Bu takım Süper Ligde kimi yenecek?” diye. Orası ile sınırlı kalsa iyi. Dün akşam bir alt ligde mücadele eden Gençlerbirliği karşısında öldü dirildi bordo-mavili ekip.
Berbat zemin bahane olamaz. Koşullar iki takım için de geçerli idi. Başkent temsilcisi haddini bilerek, oyun planına sadık kalarak hep turu istedi. Genç Melih harika bir golle rakip savunmacılara toprak saha dersi verdi.
Sonuca bakınca akla şu soru geliyor; “futbolun adaleti var mı?” Yok. Olsa, Oltan’ın 55. dakikada bir metreden yaptığı vuruşta top ağları bulur, Trabzonspor tüm hedeflerine ve değerlerine vedaederdi. Sonrasında yaşanacaklar mı? Önlenemez bir tufan!
“Hayat memat meselesi” denen
Olağan dışı bir sezon yaşıyoruz. Şampiyonluk adayları Fenerbahçe ve Galatasaray’ı tehdit edecek rakip olmaması, anormal bir durum.
Adları “büyük”, performansları “sıradanlaşan” Beşiktaş ve Trabzonspor rekabetinde ise maalesef kaliteden söz etmek mümkün değil.
Dün akşam Beşiktaş’ın oyunu, skorla örtüşmeyecek kadar vasattı. Ancak futbolun gerçeklerinden biri şu; bazen oynayan değil, fırsatları değerlendiren kazanır.
Maçın ilk yarısında inisiyatif Trabzonspor’da idi. Trezeguet’in dönüşünün takımın enerjisini olumlu yönde etkilediği aşikar. İki net fırsatı kaçırmasını Afrika Kupası yorgunluğuna bağlıyorum. Ve biraz da Visca’nın çabası. Karadeniz ekibinin daha fazlasına ihtiyacı var, fakat malzeme bu kadar.
Hakem konuşmayı sevmem ama, kırılma anının 41. dakikada Svensson’un ceza alanı içinde Bardhi’ye yaptığı kusurlu hareket olduğunu düşünüyorum. Beşiktaşlı oyuncu rakibini üstten çekti, alttan dizini koyup indirdi. Hakem Arda Kardeşler ve Riva ekibi net bir