Taşeron işçilerin hangi işkolunda yer aldıkları sendikal haklarını ve toplu iş sözleşmelerini de etkilemekte. Bu konudaki sorularımızı TÜRK-İŞ Genel Mali Sekreteri ve YOL-İŞ Sendikası Genel Başkanı Ramazan Ağar yanıtladı
6356 sayılı Kanunun 17. maddesine göre; işçiler hangi işkolunda çalışıyorlarsa, o işkolunda kurulu bulunan bir sendikaya üye olabilmekte. 6356 sayılı Kanun işkolu sendikacılığını esas almakta, işçilerin de ancak fiilen çalıştıkları işyerinin girdiği işkolunda kurulu bulunan bir sendikaya üye olmalarına imkan tanımaktadır.
696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, kamu kurumlarında alt işveren şirketler yanında çalışmakta olan işçilerin, kamu kurumlarının sürekli/geçici işçi kadrosuna geçişinde, ilgili işçilerin sendika üyeliklerini koruyabilmeleri için alt işveren nezdinde çalıştıkları işyerlerinin girdikleri işkolu ile aynı işkolunda kurulu bulunan bir işyerine geçiş yapmalarını öngörmüştür.
Mağduriyet oldu mu?
6356 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 7. madde geçişi yapılan işçilerin, ilgili idarenin, alt işverenin işyerinin girdiği işkolu ile aynı işkolunda işyerinin bulunması halinde bu işyerinden, aynı işkolunda işyerinin bulunmaması halinde ise alt işverenin işyerinin girdiği işkolu ile aynı işkolunda açılacak yeni işyerinden bildirilmesini düzenlemiştir. TÜRK-İŞ Genel Mali Sekreteri ve YOL-İŞ Sendikası Genel Başkanı Ramazan Ağar bu konudaki sorularımızı yanıtladı:
Kamuoyunda yaygın olarak “Kamuda Taşeron Çalıştırılması’ olarak bilinen uygulama 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde düzenlenmişti. Buna göre, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı kapsamında kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılan işçilerin, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarında sürekli işçi pozisyonunda ya da mahalli idarelerin kurdukları şirketlerde istihdam edilmeleri sağlanmıştı. Söz konusu uygulama işçiler ve sendikalar açısından ne tür mağduriyetler yarattı?
YOL-İŞ’in taşeron işçiliğine karşı verdiği başarılı bir mücadelenin ardından, TÜRK-İŞ’in öncülüğünde taşeron aracılığı ile işçi çalıştırılmasına karşı verilen mücadele sürdürülmüş ve 696 sayılı KHK ile binlerce taşeron işçisinin ilgili kurumların sürekli ve geçici işçi pozisyonlarına geçirilmesi sağlanmıştı.
696 sayılı KHK ile 6356 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. maddeyle, bu işçilere uygulanacak düzenlemeler belirlenmiş ve işkoluna göre sendikalaşma ilkesine geçici bir süreyle istisna getirilmişti. Gerek 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun “Bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı işlerinde, asıl işin girdiği işkolundan sayılır” hükmüne, gerekse 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun işyeri tesciline ilişkin kurallarına aykırı olarak, 696 sayılı KHK ile yapılan düzenleme geçici de olsa, işçilerin lehine olmamıştır.
Aksine bu uygulama işçilerin sendikal haklarını özgürce kullanmalarını, buna bağlı olarak geçiş yaptıkları işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmelerinden yararlanmalarını engelleyerek telafisi imkânsız mağduriyetlerine neden olmuştur. Bu düzenlemeye karşı YOL-İŞ ve TÜRK-İŞ olarak; yardımcı işlerde çalışanların asıl işin yapıldığı işkolu bünyesindeki sendikada yer almaları gerektiğini başından beri savunmakla birlikte, bu düzenlemeyi söz konusu eksiklerine rağmen olumlu karşılamış, ancak bununla birlikte kamuda istihdam edilen işçilerin ücret ve ikramiye ile özlük hakları başta olmak üzere, çalışma şartlarının iyileştirilmesini talep ettik, her platformda bu talebi dile getirdik.
Yazılı ve görsel medyaya yapılan açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, 696 sayılı KHK ile belirlenen bu istisnai durumun sürekli hale getirilmesi yönünde talepler var. Bu talepleri nasıl karşılıyorsunuz?
696 sayılı KHK, belirlenen tarihler içerisinde uygulanmak üzere yapılan geçici bir düzenlemedir. Dolayısıyla, bu düzenlemenin kalıcı hale getirilmesi ya da sürenin uzatılması yönünde yapılacak işlemin KHK’nın amacına aykırı olacağı açık şekilde ortadadır. Bu çerçevede; 696 sayılı KHK’nın mahalli idarelerde 1 Temmuz 2020 tarihinde geçerliliğinin bitmiş olması gibi, kamu kurum ve kuruluşlarında da 01 Kasım 2020 tarihinde bitmesi ve 6356 sayılı kanunun öngördüğü hukuki süreçlerin devam ettirilmesi esastır.
Bazı sendika ve konfederasyonların, mahalli idarelerde çalışanların benzer durumlarını sorun etmeyerek ve işçilerin mağduriyetlerini görmezlikten gelerek 696 sayılı KHK’nin geçiş hükümlerinin kalıcı hale getirilmesini ya da süresinin uzatılmasını istemeleri kabul edilemez niteliktedir.
Başka bir ifadeyle söyleyecek olursam; aynı işyerinde çalışan işçilerin özlük haklarında farklılık oluşturan, işyerinde çalışma barışını bozarak iş verimini düşüren, aynı işyerinde birden çok sendikanın kurulmasına imkân sağlayarak sendikalar arasında kavgaya varacak seviyede rekabet oluşturan, bugüne kadar yapılan uygulamalar ile de işçilerin aleyhine olduğu açıkça görülen ve çalışma hayatını düzenleyen yasaların amaçlarına aykırı olan bu çarpık düzenlemenin devamının istenmesi bizim tarafımızdan kabul edilemez bir yaklaşımdır.
Bu geçici düzenlemenin uzatılmayarak, yasada öngörülen sürede sona ermesini istemekteyiz. Bu bağlamda, 696 sayılı KHK’nin öngördüğü geçiş süreci sonunda 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 4. maddesinde öngörülen işkoluna göre sendikalaşma ilkesinin muhafaza edilerek, Kanunun öngördüğü modelde devam edilmesi gerektiği yönündeki görüşümüzü ve kararlılığımızı burada altını çizerek ve vurgulayarak ifade ediyorum. Çalışma hayatı kanunlara göre düzenlenmiştir, isteğe göre işkolu değiştirilemez.