Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) tarafından yapılan ve 45 ülkeyi kapsayan güncel bir çalışmadan elde edilen veriler, iyi ücretler, güvenceli işgücü piyasası ve insan onuruna yakışır iş ortamının yüksek istihdam olarak geri döndüğünü gösteriyor.
OECD’nin ‘iş kalitesine’ odaklanan yeni araştırmasının, esas olarak çalışanların işyerlerindeki kişisel deneyimlerinden yola çıkarak oluşturulan bir veritabanına dayandığı görülüyor. Söz konusu araştırma, iş kalitesinin yasal düzenlemelere ve standartlara uyum gibi unsurlarına odaklanmak yerine, çalışanların refah düzeyleri ile doğrudan ilişkili 3 temel alan üzerinde duruyor. Bunlardan ilki, kazanç kalitesi. Bu açıdan, sorulması gereken çok temel sorular var ki, onlar da istihdamın maddi yaşam koşullarına nasıl katkı sağlayacağı ile kazançların işgücü arasında nasıl dağılacağı?
İkinci olarak, işgücü piyasasındaki güvence de iş kalitesi açısından son derece önemli. Bu noktada sorulması gereken temel soru ise işgücünün işsiz kalma ve işsiz olmaya devam etme riski nedir? Bu açıdan, işinizden olmanızın, yani işsiz kalmanızın ekonomik sonuçlarının neler olduğuna bakılması gerekiyor.
Niteliği de önemli
Çalışma ortamının kalitesi, iş kalitesini temsil eden diğer bir husus olarak karşımıza çıkıyor. Çalışma motivasyonu açısından ücret önemli bir unsur olmakla birlikte, bir iş sahibi olmak sadece parayla ilgili değildir. Bu anlamda, işin niteliği ve içeriği, çalışma ortamının özellikleri, iş yaşam dengesi açısından çalışma süreleri, eğitim ve kariyer fırsatları ile işyeri ilişkileri gibi faktörler de işgücü için büyük önem taşır.
Araştırma sonuçlarına göre, yukarıdaki faktörler dikkate alındığında iş kalitesinin en yüksek olduğu ülkeler; Avustralya, Avusturya, Danimarka, Finlandiya, Almanya, Lüksemburg, Norveç ve İsviçre. Buna karşılık, iş kalitesinin düşük olduğu ülkeler Estonya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Polonya, Portekiz, Slovakya, İspanya ve Türkiye.
Araştırma verilerinin ortaya koyduğu çarpıcı husus, iş kalitesi bakımından çalışanlar arasında büyük farklılıkların olması. Örneğin gençler ile vasıfsız kişiler, istihdam açısından en düşük performansı gösteren gruplar olmakla kalmıyor, aynı zamanda daha düşük kazanç, işgücü piyasasında daha yüksek güvencesizlik ve özellikle düşük vasıflılar açısından daha yüksek iş gerilimi riski taşıyor. Kadınlar erkeklerden daha düşük istihdam oranlarından muzdarip ve büyük ücret farklılıklarıyla karşı karşıya. Buna karşılık, kadınlar erkeklere oranla daha az iş gerilimi yaşıyor.
Kriz işleri bozdu
Küresel ekonomik kriz sadece mevcut işlerin sayısının azalmasına yol açmakla kalmadı, bunun yanında işlerin kalitesini de derinden etkiledi. Ekonomik kriz düşük ücretli işlerde yıkıcı etki yaparken, OECD ülkelerinin üçte ikisinde kazanç kalitesi düştü. Bu açıdan, en çok dikkat çeken ülkeler Yunanistan ve İngiltere. Krizde iş güvencesi de kötüleşti. Olumsuz tablonun en belirgin olduğu ülkeler İspanya ve Yunanistan.
Ekonomik kriz ve sonrasındaki dönemi ülkeler farklı şekillerde yaşadı. Almanya krizde istihdamı ve iş kalitesini iyileştirdi. Yunanistan işsizlik, kazanç kalitesi ve iş güvencesinde önemli bir düşüş yaşadı. İngiltere’de istihdam artarken iş güvencesi geriledi. Portekiz’de kazanç kalitesinde duraklama olur ve iş güvencesi azalırken, istihdamda kalanların çalışma ortamı kalitesi yükseldi. İsveç’te kazanç kalitesi arttı, iş güvencesi azaldı ve çalışma ortamının kalitesi kötüleşti.
İş kalitesinin iyileştirilmesi, Türkiye’nin geçen yıl başkanlığını devraldığı G20 açısından da kilit bir öncelik. İş kalitesinin artırılması, uluslararası siyasi gündemin önemli politika alanlarından biri haline geldi.