19 Mayıs geçit töreninde gençler şeref tribünü önünden geçerken şu anons yapılıyor:"Amerika'ya gitmek isteyen öğrencilerimizden sonra şimdi de okulu bitirir bitirmez ilk fırsatta kapağı Kanada'ya atmak isteyen gençlerimiz şeref tribününü selamlıyor."* * *Çok sık üniversitelerde gençlerle buluşuyor, dertleşiyoruz.Tablo aynen budur.Gençler kaçacak delik arıyor. Nereye gitsem onları bu ülkeden ve istikbalden ümitsiz, tarumar görüyorum.En doygun olanlarında bile - hatta en çok onlarda - bir "Böyle gelmiş böyle gider" havası, bir hayatı anlamsız bulma mecalsizliği gözleniyor."Artık böyle gidemez" diyen ve bedelini pahalı ödeyen 68'li ebeveynlerinden farklı olarak yüzmeyi güvenli sularda öğrenmek, sonra da uluslararası sularda kulaç atmak istiyorlar.Buralardan umudu kesmişler.* * *Haksızlar mı?Bakın, Türkiye'de nüfusun yüzde 60'ını gençler oluşturuyor. İş lafa gelince siyasetçiler "ülkenin istikbali olan gençler"i yere göğe sığdıramıyor.Şimdi lafı bırakıp hayata bakalım:Milletvekili seçilme yaşı Amerika'da 25,Fransa'da 23,İngiltere'de 21.Almanya'da 18.Peki niye Türkiye'de 30?25 yaşında bir gençsen, seçmeye ehilsin, seçilmeye değil.Özeti:Yaşlıları seç ve sen kenara çekil.* * *1980'de gençlere siyaseti yasaklayanların zaferidir bu tablo...Bize daha iyi bir toplum uğruna mücadele etme enerjisi, bilgisi ve yöntemi veren siyaset yasaklandığından beri gençler hem öyle bir topluma dair inançtan, hem onun nasıl kurulabileceğine dair bilgiden, hem de bunu hayata geçirebilecek örgütlenmeden mahrum.Sorunların çözüm mecrası olan siyasetin kapıları sımsıkı kapalı...Gençlik örgütlenmeleri ya yasak ya da kanlı...Bütün kadrolar dolu ve partiler birbirinin aynı...Böyle bir tablo size yarın umudu verir miydi?* * *Çoğu genç, kendisini hayata bağlayacak bir idealden, inançtan, coşkudan yoksun.Geleceği tasarlamakta, karşı cinsle ilişki kurmakta, genelde hayatla başa çıkmakta zorlanıyorlar.Elektronik posta kutumuza "Ne okumalıyım, kitap tavsiye edin" diyen, ne yapacağını, nerede ne okuyacağını bilemeyen genç mesajlar yağıyor.Eskiden bu boşluğu siyaset doldururdu.12 Eylül'ün en büyük tahribatı bu oldu.Gitmek istemeleri ondan...Gidenler mutlu mu?Sanmam.Çoğunun dönmek istediğini ve bunun için Türkiye'den bir umut ışığı beklediğini biliyorum. Heyecan verici bir proje, coşkulu bir kalkınma seferberliği, inandırıcı bir "Haydi dönün" çağrısı onları geri göçe ikna edebilir.Ama yok işte!..* * *"Matrix kuşağı" diyorlar onlara...Bence "Matri"si fazla, "X kuşağı" onlar; tıbbi anlamda...Oysa bilmeliler ki, onlar (ülkeye, hayata, siyasete) dönmedikçe fosilleşmiş kadrolar hiçbir zaman kendi rızasıyla koltukları terk etmeyecektir.Siyaset hazıra konarak yapılmaz; o kapalı kapıları açma iradesi gerektirir.Meclis şart değil; sivil alanlarda, bazen bir yayın etrafında, bazen internet ortamında, ya da ne bileyim "25 yaşa seçilme hakkı" gibi bir kampanyada hayata katılmak, oradan siyasetin kapılarını zorlamak gerek.25'liklerin şeref tribününde oturacağı bir Türkiye özlemiyle... can.dundar@e-kolay.net Penguen dergisi öyle bir kapak yaptı ki, bize laf bırakmadı.