23 Nisan’ı Meclis sahipleniyor. 30 Ağustos’u Genelkurmay...
29 Ekim Çankaya’nın himayesinde...
19 Mayıs sahipsiz...
* * *
Gazetelerin şablon 19-20 Mayıs manşetleri vardır. Açın arşivi bakın; yıllardır değişmez.
Dünkü Hürriyet yine “Bayram Coşkusu” başlığıyla çıktı.
Sabah, “Bu Coşku Bitmez” demişti.
Bunlar temenni manşetleriydi. Diğerleri daha gerçekçiydi:
Vatan: “Buz gibi bir 19 Mayıs”.
Habertürk: “Yüzler Asıktı”.
Ve Milliyet “Ankara’da renksiz tören.”
* * *
Yıldan yıla heyecanını yitiren törenler, birbiriyle yüz yüze gelmemeye çalışan somurtuk liderler, soğuk zeminde demode hareketler, 23 Nisan kıvamında müsamereler, temsili gösteriler, 19 Mayıs’ı üzerine ölü toprağı serilmiş bir bayram haline getirdi.
Gençlerse coşkuyu, protokol bittikten, yetkililer yattıktan sonra konserli gece şenliklerinde yaşamaya başladı.
Politbüro suratlı bir grup kravatlının açtığı bir resmi bayram, hangi gence sivil bir coşku verebilir ki?
Bu sıkıcı ritüele, coşkulu başlıklarla daha kaç yıl gaz verilebilir ki?
* * *
8 yıl sonra 100 yaşını kutlayacak bu bayram, artık mecburi hizmeti bıraksın ve gerçekten gençlere kalsın istiyorsak bir şeyler yapmalıyız.
Genel başkanlar bu kadar sıkılıyorsa o törenlere gelmese, onlar yerine gençlik kolları gürül gürül yürüse olmaz mı?
Liderler ille bir şey yapmak istiyorsa ve gözleri yiyorsa o gün gençlerin önüne çıksa, onlarla yumurtasız hesaplaşsa...
Gençler, “Niye yaşımız sizi seçmeye yetiyor, seçilmeye yetmiyor” diye sorsa... Yaşlılar, sınavda şifre çıkmış gibi bunalsa...
Her okulda müdürler, rektörler öğrencilerle buluşsa, dertlerine kulak kabartsa...
Bandırma gemisi seferler düzenleyip gençleri, bu kez yoksullukla savaş için Samsun’a taşısa... Anadolu’ya açsa...
Üniversiteliler birkaç gün için okul değişse; Boğaziçililer Harran’da, Sütçü İmam’dakiler ODTÜ’de talebe olsa...
Sokaklarda dans kursiyerleri, halk oyunu ekipleri pürneşe geçit yapsa...
Sokak müzisyenlerinin polisçe gözaltına alınmasına inat yüzlerce genç o gün her kentte parklara doluşup gitar çalsa... “Sesimizi polisler dinlesin/alkışlarla her yer inlesin” diye tempo tutsa...
Kültür Bakanlığı, genç yazarların ilk romanlarını bassa, genç sinemacılara kamera sağlasa, ressamlara sergi açsa...
Sinemalar, tiyatrolar, konserler, sergiler, müzeler o hafta gençlere bedava, kitaplar indirimli olsa...
Bir hafta boyunca Unkapanı stüdyolarını genç müzisyenlere, kulüpler statlarını genç sporculara, tatil köyleri kapılarını züğürt talebelere açsa...
Hastaneler gençlere ücretsiz sağlık taraması yapsa...
Gazeteleri onlar hazırlasa; TV programlarını onlar sunsa...
Büyük şirketler genç yeteneklere burs için seferber olsa...
Sanatsever gençler, Kars’ta dilimlenmiş heykelin parçalarını taşıyıp başka bir kentte yeniden kursa...
Asker kaçaklarına af, gençlere bedelli askerlik çıksa...
Bu yaşlı bayrama gençlik aşısı yapamaz mıyız?
Kravatını çözüp kotla buluşturamaz mıyız?
Sahipsiz 19 Mayıs’a heyecan katamaz mıyız?
* * *
“Gençler geleceğimizdir” deyip durmayın:
Çünkü böyle giderse gençler için o gelecek, hiç gelmeyecek.
Mustafa Balbay’ın yazdığı gibi; “Gençler bugünümüzdür”.