Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Salondakilerin çoğunun, saçları griye dönmüştü, yaşları geçkinceydi. Konuşmacıyı, saygı dolu, onaylayan bakışlarla dinlediler.
Kürsüde 85 yaşında bir delikanlı konuşuyordu.
Ara sıra önündeki notlara bakarak, arada espriler yapıp sık sık duygulanarak anlatıyordu.
Prof. Doğan Kuban, Kültür Üniversitesi’ne ilkokul arkadaşı ve ebedi yoldaşı Erdal İnönü’yü anlatmaya gelmişti.
O da Erdal İnönü gibi Cumhuriyet’in ilk kuşağındandı.
Ana babaları savaşı görmüş, olağanüstü bir dönüşüm yaratmış, devrim heyecanını tatmış, vaktinden önce olgunlaşmıştı.
Onlar, “Türkiye’nin yeni bir kütüphane gibi açıldığı dönemin çocukları”ydılar.
Devrimin içine doğdular, Batı alfabesiyle yetiştirilen ilk talebeler oldular.
* * *
Mimarlığın duayeni Kuban, “Erdal İnönü Günü”ndeki konuşması için “Alfabe ile Büyüyenler” başlığını seçmişti.
Türkiye’nin büyümesini, kendi büyümesine paralel anlattı:
Onlar doğduğunda Türkiye, “yeni ayağa kalkmış, nekahet devrinde bir hasta gibi”ydi.
İlkokula Elaziz’de başlamıştı Kuban... 7. sınıfta Ankara Gazi’de Erdal’la buluşmuştu.
Hasan Ali Yücel’in bakanlığı döneminde 4 yıl birlikte okumuşlar, bir “imece kuşağı” içinde “birbirlerini besleyerek” ömür boyu sürecek bir dostluğu filizlemişlerdi.
Cumhuriyet’in ilk 15 yılında büyük bir seferberlikle yüzlerce yılın enkazı kaldırılmış, nekahet devri çabucak sonlandırılmıştı.
Eğitmenlerin doğrultusunu çizdiği programla Türkiye, İslam coğrafyasındaki benzerlerden birkaç gömlek ileri çıkmıştı.
“Eğitimde çok büyük çiçekler açtı” dedi Kuban:
“Türkiye, kadın-erkek fedakâr öğretmenlerin sırtında yükseldi. Beni, Erdal’ı, o gencecik insanlar yetiştirdi.”
Bunları söylerken boğazı düğümlendi.
* * *
O kuşağın çoğu mensubu gibi, kırılma noktasını üniversiteden mezun olduğu 1940’ların sonuna koyuyor Kuban da...
“Çok partili rejimi demokrasi sandık. Değildi. Bir anda Türkiye, cahil bir politika panayırına döndü. Nesnel temeli olmayan politikalar, derinliği olmayan politikacılarla Türkiye’de siyaset, dünyadan 150 yıl geri kaldı.”
Salonda onay gören bu teşhislere rağmen hem yaşıtlarının, hem gençlerin karamsarlığına sırtını döndü Kuban...
“Bugünküler daha kötümser. Bizler değildik” dedi:
“Bizim kuşak, ülkenin en kötü durumunda bile hiç gelecek umudunu yitirmedi, karamsarlığa düşmedi.
Neden?
Çünkü bu toplum, ölüm-kalım savaşlarından bize kaldı. Cumhuriyet ve devrimleri yeterince güçlendi. Köylülüğün kabuğu kırıldı. Geri dönüş olanağı kalmadı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemini düşünün, bugünle kıyaslayın, içiniz ferahlar.
Asıl sonuç, Türkiye’dir. Ne kadar şikâyet etsek de önemli ve büyük bir ülke yarattık. 10 milyondan 75 milyona geldik ve her şeye rağmen bugün, dünyanın dörtte üçünden daha iyi durumdayız.”
* * *
Umarım eğitimde açan büyük çiçeklerin soldurulduğu, basının gün be gün susturulduğu, muhalefetin küçük ayak oyunlarında kaybolduğu günümüzün karamsarı ruhlar, bu “iyimser delikanlı”nın ümitvar mesajlarıyla bir nebze ferahlamıştır.
Umarım onca zorluğu yenen Türkiye’nin sonunda bunları da atlatacağı anlaşılmıştır.
İyi pazarlar!