Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TV’de AK Parti’ye yürümek isteyen ODTÜ’lü öğrenciler var. Polis, kampüs kapısına barikat kurmuş. Savaş nizamında bekliyor. Az sonra çatışma başlıyor. Öğrenciler polisi taşlıyor; polis önce tazyikli suyla, sonra biber gazıyla cevap veriyor.
Çatışmanın ortasında bir son dakika bilgisi geliyor:
“Gül, yarın (bugün) Çankaya Köşkü’nde öğrenci temsilcilerini ağırlayacak.”
Büyük gol!
Planlansa yapılamaz.
* * *
Rektörlerle görüşen Erdoğan’ı protesto edecek öğrenciler İstanbul girişinde dayakla durdurulmuştu ya... Muhtemelen Köşk’ün kararı o dayaktan sonra alınmış.
“Sorun, gençler coplanarak çözülmez, gençler dinlenerek çözülür” mesajı verilmek istenmiş.
Öyle “münasip öğrenciler” değil, Ankara’daki üniversitelerin öğrenci temsilcileri çağrılmış.
Muhtemelen bugünkü gazetelerde ODTÜ’deki polis müdahalesiyle, Köşk’ün çağrısı haberleri yan yana yer alacak.
Çıkan mesaj, hükümetin hiç hoşuna gitmeyecek:
Erdoğan, öğrenciyi şehre sokmazken Gül, sofraya buyur ediyor.
* * *
Gül’le Erdoğan’ın “yorum farkı”, Ankara kulislerini yakından izleyenler için sürpriz değil...
Son 1 yıl içinde ilk akla gelen benzer örnekleri hatırlayalım:
Geçen şubat ayı... Anayasa referandumu gündemde... Muhalefet “Tüm anayasayı ele alalım” diyor. Hükümet sınırlı bir paketle geliyor. Tam o aşamada Gül, fikrini söylüyor:
“Meclis’e yeni bir anayasa yapmak yaraşırdı. Bu fırsat kaçtı.”
Hükümet cenahından serzenişler işitiyoruz.
Ağustos ayı... Hrant Dink davasında yargılanan Türkiye adına hükümet, utanç verici bir savunma yapıyor. Daha eleştirilerin ateşi dinmeden Gül, Hrant’ın kardeşi Hosrof Dink’i Köşk’e davet ediyor. Bir anlamda devlet adına özür diliyor.
Kasım ayı... Üniversitede başörtüsü tartışılırken birkaç ailenin kız çocuklarını başörtüsüyle ilkokula yollaması ortalığı karıştırıyor. Hükümet “Bu, provokasyondur” diyor, ama “ilkokulda türban”la ilgili karşı tavır almaktan ısrarla kaçınıyor.
Tam o sırada Hayrünnisa Gül çıkıyor sahneye... Hükümetten beklenen çıkışı o yapıyor:
“İlkokul öğrencisinin kendi isteği ile başörtüsü takması söz konusu olamaz. Bu konuda cehalet varsa, bunu ortadan kaldıracağız.”
Yine derin bir sessizlik... Kulislerde fısıldaşmalar...
Son örnek çok yeni:
MGK ve hükümet “Tek millet, tek dil” çıkışıyla Diyarbakır’ın “iki dilli hayat” talebine kapı kapatırken Gül, o MGK bildirisinin altına imza atıp Diyarbakır’a gidiyor; iki dilli sloganlarla karşılanıyor; belediyeyi ziyaret ediyor. Bölgeyi yatıştırıyor.
* * *
Bunlar sadece son bir yılın akla ilk gelen örnekleri...
Alttan alta, böyle sayısız bilek güreşi yaşandı Gül’le Erdoğan arasında...
“İyi polis-kötü polis oyunu” mu?
Birinin dövdüğü, diğerinin gidip gönül aldığı bir “danışıklı dövüş” mü?
Sanmıyorum.
Gül, parti hüviyeti taşımadığından, üzerinde seçim baskısı da olmadığından risk alıyor; yukarıdaki örneklerde olduğu gibi hükümetten farklı düşündüğünde aykırı tavır koyuyor, “Öyle yapılmaz, böyle yapılır” mesajı veriyor. Ve kulisleri izleyenlerin iyi bildiği gibi bu tavır, hükümet kanadında tepkiyle karşılanıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru bu makas farkının örnekleri çoğalırsa şaşmamak lazım.