Normalleşme sürecinin başlamasını takiben dışarı çıkma korkumuzla yüzleştikçe hayatımıza yeni bir terim katıldı: FOGO (Fear of going out). Bakalım, FOGO ile nasıl başa çıkacağız?
Sokağa çıkmadan önce uzun bir hazırlık aşaması var. Hayır, ne giyeceğim diye değil, en steril nasıl kalabilirim, en iyi nasıl korunabilirim diye. Maske, siperlik, eldivenler, el dezenfektanı, kolonya, ıslak mendil her türlü önlemi alıyorum. Ve işte 8 hafta evde kaldıktan sonra sokağa çıktığımda maskesiz birini gördüğümde, tanıdığım sevdiğim, güvendiğim, kendini virüsten iyi koruduğuna inandığım biri bile olsa geriliyorum.
“Açık havada maske takmıyorum, kapalı alanlarda takıyorum” diyenler var; işte ona da dayanamıyorum; “Şu anda birbirimizi korumak için takıyoruz maskeyi, kendimizi korumak için değil” diye anlatmaya kalkıyorum, olmuyor!
Sonra sokakta maskeli gezenlerin çoğu, maskeyi aksesuar olarak kolye yerine boyunlarına takıyor; ağzı burnu kapatmadıktan sonra işe yaramayacağını hiç düşünmeden. Maske takmayı bilmeyenlerden kaçar adımlarla uzaklaşıyorum, ama ne kadar kaçarsanız kaçın şehir hayatında bu mümkün olmuyor. Sonra kazara sokakta biri hapşırır ya da öksürürse eyvah diyorum, acaba Kovid mi, bana da geçer mi?
AVM ile kuaförlere yöneliş
Bu arada AVM’ler açılıyor, kuaför ve berber salonları da… “Ben daha gidemem kuaföre; kendim yaparım saçımı, başımı, manikürümü” diyorum içimden, ama siz bakmayın bu halime, her an kendimi manikür peşinde sokakta da bulabilirim. Ne de olsa ruh halimiz dalgalı, bir öyleyiz, bir böyle. An itibarıyla İstanbul’da kuaföre gitmemiş tek kişi kalmış olabilirim tabii o ayrı!
AVM’lere nasıl giderler, havalandırmadan korkmuyorlar mı derken kendimi mahalledeki AVM’nin önünde buluyorum. Hayır, içeri girmiyorum ama doğrusu meraktayım, kapıda kuyruk var mı, içeride kalabalık var mı diye. AVM’nin önü sessiz, kapıdaki güvenlik görevlileri, “Zaten mağazaların çoğu açılmadı” diyor; hayalet şehir gibi gözüküyor dışarıdan içerisi. Oh deyip derin bir nefes alıyorum.
Ailemiz her şeyimiz
Bir de aile fertleriyle yaşananlar var tabii. 65 yaş üstünün geçen pazar ilk sokağa çıkma izin günüydü malum. Sokaklarda selamlaşan, sosyalleşenler bir yanda, birbirinin maskesine, eldivenine karışan, “Benim doktorum şöyle diyor, böyle diyor” diye tavsiyelerde bulunanlar… Hemen akabinde 20 yaş altına sokağa çıkma izni geldi. Çocukların hepimizden daha bilinçli ve tedbirli olması ve izne rağmen sokağa çıkmayı istememesi düşündürücü! Aile büyükleri ziyaret edilebilir mi, edilemez mi tartışmaları derken, yine tuhaf bir gerginlik oldu tabii. Önce kaçırma korkusuna, FOMO’ya (fear of missing out) yenildik, gerildik; şimdi ise FOGO (fear of going out) ile mücadele ediyoruz. Pandemi süreci, birbirinden tamamen farklı iki şekilde geçiyor; bir yanda mecburen işlerine gidip gelmeye devam edenler var. Ne kadar zor bir şey yapsalar da, bir de iyi yanı var, onların pandemi sonrası hayatı çok etkilenmeyecek.
Diğer yanda ise evden çalışıp evden hiç çıkmayanlar... İşte evden çalışıp hiç çıkmayanlarda pandemi sonrası dışarı çıkma korkusu giderek daha da ağır basıyor. “Evden çıkmakta zorlanacağız, kalabalık ortamlarda bulunmak istemeyeceğiz; kapalı otoparklarda bulunma ve bir daha asansör, uçak, otobüse binememe korkusu taşıyacağız” diye düşünenler var şimdiden. Ofislere, plazalara geri dönüleceği zaman, “Acaba işi bıraksak da evden çalışacağımız bir iş mi bulsak” diyenlerin sayısı da giderek artıyor.
Tam 8 haftadır evdeyiz ve her gün salgınla ilgili daha da ürkütücü gerçekler ortaya çıkıyor. Dünyanın en büyük araştırma firmaları “Şu anda tek belli olan şey: belirsizlik” diyor.
Umalım, tedbirleri elden bırakmadan, sosyal mesafeyi koruyarak, agorafobiye (alan korkusu) dönüşmeden FOGO’yu yenelim.
İlk ne aldım?
Evde kaldığımız süreçte ilk alışverişlerimden biri profesyonel manikür seti oldu. En iyisini bulabilmek için epey çaba ve mesai harcadım, hiçbir masraftan kaçınmadım.
Tahmin edersiniz ki fırsatçılar boş durmadı, satın aldıktan birkaç gün sonra manikür setlerine de zam geldi. “Nasıl yani, daha önce kendi setini kullanmıyor muydun?” derseniz, evet tüm malzemelerim vardı ama doğrusu maniküre giderken ya yanımda götürmeyi unutuyordum, ya da el alışkanlığı önemli deyip umursamıyordum. Peki ama şimdi bu mümkün mü? Kendi manikür setiniz olmadan bir daha manikür yaptırabilir misiniz? Hiç sanmıyorum.