Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yeni Zelandalı bir hayranı Nick Cave’e bir mesaj gönderir, “ChatGPT’den Nick Cave tarzında bir şarkı yazmasını istedim ve bunu üretti. Ne düşünüyorsun?” diye.

Nick Cave mi, ChatGPT mi

Nick Cave, bu mesajı görmezden gelmek yerine oturur, uzun bir cevap yazar.

“Geçen yıl kasım ayında lansmanından bu yana, birçok kişi bana ChatGPT tarafından oluşturulan ‘Nick Cave tarzında’ şarkılar gönderdi. Düzinelerce oldu. Bu teknolojide ben aynı coşkuyu hissetmiyorum” diye başlar Nick Cave.

“ChatGPT’nin emekleme döneminde olduğunu anlıyorum ama belki de yapay zekânın ortaya çıkan dehşeti bu sonsuza kadar emekleme döneminde olacak, çünkü her zaman daha ilerisi olacak ve yön her zaman ileri, her zaman daha hızlı olacak. Bizi ütopik bir geleceğe, belki de tamamen yok olmamıza doğru götürdüğü için asla geri alınamaz veya yavaşlatılamaz. Bu şarkının ‘Nick Cave tarzında’ olmasına bakılırsa, pek iyi görünmüyor. Kıyamet yolda. Bu şarkı berbat” der Nick Cave.

Haberin Devamı

Ardından şöyle devam eder: “ChatGPT bir konuşma veya deneme veya vaaz veya ölüm ilanı yazabilir ancak gerçek bir şarkı yaratamaz. Belki zamanla, yüzeyde orijinalinden ayırt edilemeyecek bir şarkı yaratabilir ama her zaman bir replika, bir tür burlesk olacak.

Şarkılar acıdan doğar, bununla demek istediğim, karmaşık, içsel insan yaratma mücadelesine dayanır ve bildiğim kadarıyla algoritmalar hissetmez. Veri acı çekmez. ChatGPT’nin içsel bir varlığı yok, hiçbir yerde bulunmamış, hiçbir şeye katlanmamış, sınırlarının ötesine geçme cüretini göstermemiş ve bu nedenle, paylaşabileceği herhangi bir sınırlaması olmadığı için ortak bir aşkın deneyim kapasitesine sahip değil. ChatGPT’nin melankolik rolü belli, taklit etmeye dayalı ve insan deneyimi zaman içinde ne kadar değersiz ve önemsiz hale gelirse gelsin ChatGPT asla gerçek bir insan deneyimine sahip olamayacak.

Harika bir şarkıyı harika yapan şey, tanınabilir bir esere olan yakın benzerliği değil. İyi bir şarkı yazmak taklit değil, tam tersi. Kişinin geçmişte üretmeye çalıştığı her şeyi yok eden bir kendini öldürme eylemi. Sanatçıyı, bilinen benliği olarak tanıdığı şeyin sınırlarının ötesine fırlatan, bu tehlikeli, yürekleri durduran ayrılıklar. Bu, gerçek değere sahip benzersiz bir şarkı sözünün icadından önce gelen otantik yaratıcı mücadelenin bir parçası; ani şok edici bir keşif hissine karşı savunmasızlığıyla, tehlikeliliğiyle, küçüklüğüyle nefessiz yüzleşme; dinleyicinin kalbini harekete geçiren, dinleyicinin şarkının iç işleyişinde kendi kanını, kendi mücadelesini, kendi ıstırabını tanıdığı kurtarıcı sanatsal eylem. Bu, biz alçakgönüllü insanların sunabileceği, yapay zekânın yalnızca taklit edebileceği, sanatçının kendi eksiklikleriyle sonsuza kadar boğuşan aşkın yolculuğunu sunabileceği şey. Bu, insan dehasının yaşadığı yer, bu sınırlamaların içine derinden gömülü, ancak bunların ötesine uzanır.

Haberin Devamı

Tüm bunları biraz fazla kişisel alıyormuşum gibi gelebilir ama ben şu anda şarkı yazma süreciyle meşgul olan bir söz yazarıyım. Bu, masamda, yeni ve taze bir fikri başlatmak için benden bir şeyler gerektiren kan ve cesaret işi. İnsanlığımı gerektiriyor. Bu yeni fikrin ne olduğunu bilmiyorum ama oralarda bir yerlerde beni arıyor. Zamanla birbirimizi bulacağız.”

Haberin Devamı

Yine de Nick Cave şarkı için teşekkür eder, ama dünyadaki tüm sevgi ve saygıya rağmen, bu şarkı saçmalık, insan olmanın ne demek olduğuna dair grotesk bir alay ve hoşlanmıyorum dese de şarkıdan bir cümlenin kendisine hitap ettiğini söyler.

“Gözlerimde cehennem ateşi var.”

İşte bu doğru, “Gözlerimde cehennem ateşi var – ve bu ChatGPT” diye bitirir Nick Cave hayranına yazdıklarını.

Aslında şu ana kadar yapılmış tüm ChatGPT yorumlarına da böylece son noktayı koyar.

Geriye tek bir cümle kalır: “Yapay zekâ sonsuza kadar emekleme döneminde olacak.”

Haksız mı?